Üyelerimize Çağrımızdır
Ülkemizdeki riskli yapı stokunun varlığının hemen herkes tarafından bilinmesi, biz dahil ilgili tüm kuruluşların önlem alınması gerektiğini dillendirmesi ve bu önlemlerin neler olduğunu söylemesine rağmen 20 yıldır hiçbir eylemde bulunmayan siyasi otorite, bugün sorumluluğu yine meslektaşlarımızın üzerine yıkmaya çalışmaktadır.
Başta Anayasa olmak üzere mevcut mevzuat gereği, deprem riskine karşı tedbir almak, riskli yapıları ve afet riski olan bölgeleri belirlemek, riskli yapıların risk durumuna göre güçlendirilmesini ya da yıkımını sağlamak, güvenli ve sağlıklı yaşama çevreleri teşkil etmek, imar mevzuatına, plan projelerine aykırı yapıları tespit etmek ve bu konuda gerekli önlemeleri almak devletin asli görev ve sorumluğudur.
Son olarak 3 Aralık 2024 tarihli Anayasa Mahkemesince verilen kararla da bu husus ayrıca vurgulanarak devletin yurttaşların yaşam hakkını koruma ve denetim sorumluluğu hatırlatılmış olmasına rağmen her aşamada sorumluluğu bulunan ilgili idarelerin sorumluluğu yok sayılmaktadır.
Devam eden yargı süreçlerine yapım süreçleri ve devamındaki tüm stratejik kararları alan asıl sorumlular dahil edilmeyerek gerçek kusurluların ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmış, eksik ve hatalı yaklaşımlar içeren bilirkişi raporları nedeniyle pek çok meslektaşımız tutuklanarak suçlu ilan edilmiştir.
Evrensel ceza yargılamasının temel ilkelerinden masumiyet karinesi Anayasa’nın 38. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddelerinde, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu sayılamaz” şeklinde somutlaşmıştır. Ancak bu ilke meslek mensupları açısından suçlu olmadığı hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılacağı şeklinde tersine çevrilmiştir.
Ceza hukukun temel ilkelerine rağmen meslektaşlarımız ise yargılama süreçlerinde, yapı üretim sürecinde görev aldığı yapılarla hukuki ve fiili ilişkileri yapı ruhsatı verilerek yapının kullanımına izin verilmesinden sonra kesilmiş olmasına ve yapının kullanım dönemi boyunca geçirdiği süreçlerin takibi hususunda hiçbir yetkiye ve bilgiye sahip olmamalarına rağmen suçlu olmadıklarını kanıtlamaya çalışmaktadırlar.
Bilinmelidir ki halkın sağlıklı ve güvenli bir şekilde yaşamasından sorumlu olan devlet yöneticileri sorumluluklarından kaçınamazlar. Yargılama süreçlerinde merkezi idare ve yerel yönetimlerin sorumluluğu ve işlevi görmezden gelinip, esas sorumlular, yani karar alıcılar cezalandırılmadan ülkemiz enkaz altında kalmaya devam edecektir.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak depremlerin yeniden bir felakete dönüşmemesi için ilgili Bakanlıklar başta olmak üzere tüm Valilik ve Belediye Başkanlıkları ile konuya ilişkin yazışmalar yapılmış olup üyelerimizin de ekte hazırlanan dilekçe örneğini, yapımında görev aldıkları yapıların bulunduğu idarelere vermelerini öneriyor ve bir kez daha vatandaşlarımızın yaşam hakkının korunması konusunda İdarelerin kamusal ve anayasal görevleri gereği gerekli girişimlerde bulunmasını ivedilikle talep ediyoruz.
Ek: Dilekçe örneği