Kadın Sempozyumu "Örgütlen, Diren, Değiştir" Temasıyla Gerçekleştirildi

TMMOB 6. Kadın Sempozyumu 12 Nisan 2025 tarihinde "Örgütlen, Diren, Değiştir" temasıyla MMO Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılışında TMMOB Kadın Çalışma Grubu Başkanı Leman Ardoğan ve TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Küçükaras birer konuşma yaptılar.

Sempozyumda dört oturum ve bir forum gerçekleştirildi. HUKUKİ SÜREÇLER VE KADIN “Adaletsizlik Kıskacında Kadın” başlıklı ilk oturum moderatörlüğünü Av. Ekin Öztürk üstlendi. İlk oturumda Av. Ezgi Ergen Sürer ve Av. Yelda Koçak birer sunum yaptılar.

Sempozyumun ikinci oturumu GÖRÜLMEYEN KADIN EMEĞİ “Her Koşulda Varız” başlığıyla Aydan Barut moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Konuşmacılar Doç. Dr. Selin Pelek ve Doç. Dr. Selcen Öztürk birer sunum yaptılar.

TMMOB 6. Kadın Sempozyumu üçüncü oturumu, İSTİHDAM VE KADIN “VARDIK, VARIZ, VAROLACAĞIZ” başlığında Zehra Güner Karaoğlu moderatötlüğünde başladı. Konuşmacılar Melek Bar Elmas ve Prof. Dr. Gülay Toksöz sunumlarını yaptılar.

Dördüncü oturum, TMMOB 70. YIL KADIN ÖRGÜTLENMESİ (Dayanışmayla, Örgütlü Mücadeleye) “YAN YANA OMUZ OMUZA DAYANIŞMAYLA ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE” başlıklarıyla A. Ülkü KARAALİOĞLU moderatötlüğünde başladı. TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi M. Hanze GÜRKAŞ sunumunu gerçekleştirdi.

TMMOB 6. Kadın Sempozyumu, "Kadın ve Demokrasi" başlığında Forum bölümünde katılımcıların görüş ve önerilerini paylaşmasıyla sona erdi.

Sempozyumda TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Küçükaras salona şöyle seslendi:

"Değerli Katılımcılar,

Birliğimiz TMMOB 70 yaşında. Kurulduğu günden bu yana bir meslek örgütü kimliğinin ötesinde toplumsal mücadelenin önderlerindendir TMMOB. 100 yıllık cumhuriyetimizin daha 50. yılında 26 Ekim 1973’te “Acil Demokrasi” çağrısı yapar Birliğimiz. Bu çağrıyı onlarca yıldır her türlü baskıya göğüs gererek durmaksızın yinelemenin, toplumsal muhalefetin saygın, güvenilir, eğilmez-bükülmez kurumu olmanın övüncünü taşıyoruz.

TMMOB’nin toplumcu-ilerici çizgisinin, dimdik duruşunun özneleri yurtsever kadınlar, sevgili meslektaşlarımız, Birliğimiz ve Odalarımızın değerli üyeleri ve yöneticileri hoş geldiniz.

Bilimsel yaklaşımları ve ürünleriyle bizlere ışık tutan, katkılarıyla bizleri varsıllaştıran değerli konuklarımız, konuşmacılarımız hoş geldiniz.

Ve yüz akımız gençler; güven ve umudumuzu tazeleyen sevgili gençler hoş geldiniz.

Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına en içten sevgi, saygı ve dostluk duygularıyla selamlıyorum.

Buradan, sempozyumumuzdan bir selam da onurumuz, guru kaynağımız Gezi tutsaklarına… Adalet Nöbetlerimizin 1.082. günündeyiz. 1082. günden onlara da gönül dolusu sevgilerimizi gönderiyoruz.

Ülkemiz yine kıpır kıpır! Sömürüye, gericiliğe karşı; yaşam alanlarımıza ve en temel haklarımıza saldırıya karşı; yoksulluğa, yoksunluğa karşı sokaklarda, meydanlarda ses yükseltiyoruz. Özgürlük, adalet, eşitlik, demokrasi için sokaklarda, meydanlarda sesimiz olanlara; gözaltına alınan, tutuklanıp hapislere atılan yurttaşlara selam olsun! Bu görkemli direnişe öncülük eden üniversiteli gençleri, 70’lik TMMOB’nin hiç sönmeyen gençlik ateşiyle kucaklıyor, cezaevlerinde bedel ödeyen gençlerimizi dayanışma duygularımızla selamlıyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

TMMOB bizler için yalnızca bir meslek örgütü değildir. Birer yurttaş, birer kadın olarak yürüttüğümüz mücadelenin somutlaştığı yerdir. Bizler bu örgütte bir yandan toplumsal, ekonomik, kültürel savaşımı sürdürürüz; diğer yandan aklı ve bilimi önceleyen kamucu bakışımızla mesleklerimiz ve ülkemizin geleceği için düşünür, tasarlar, üretiriz.

Bir büyük görevimiz de siyasal iktidarların hedefindeki örgütümüzü diri tutmak, örgütlülüğümüzü pekiştirmektir. Bu toplanmalar, sempozyumlar, kongreler, kurultaylarda bir araya gelip eylemliliğimizi yükseltmenin coşkusuyla, TMMOB 6. Kadın Sempozyumunun ete kemiğe bürünmesine emek veren tüm üyelerimize, TMMOB Kadın Çalışma Grubuna, bugün burada konuşmacımız olmayı kabul eden konuklarımıza candan teşekkürlerimizi sunarız.

Sevgili Dostlar,

“Kadının evi yeridir” diyen gericileri, tarikatları ve yobazları, kapitalist ve yağmacı düzenine bekçi tutan siyasal iktidar, bu yılı “Aile Yılı” ilan etti. Müjdeler olsun! Tüylerimiz diken diken! Nedir aile? Ana babalarımızı var olma nedenimiz olarak görürüz. Ailemiz, olmamıza karar verdiği gibi ya da olmamıza karar verdiği için, olmamamıza da karar verebilir mi acaba?

Ne yazık, kadın mülkiyet ve iktidar süreçlerinde bir nesnedir ancak!

Peki ya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı? Bakanlık, kadınların sorunlarını çözmek yerine aileyi korumakla uğraşıyor; erkek şiddetiyle mücadele yerine nafaka hakkını tartışmaya açıyor. Kadını aile içine konumlandırıp kadınla aileyi eşdeğer görüyor.

Devletin aile üzerinden “ayrıcalıklı yurttaş” yaratma anlayışı, evli olmamayı seçenleri, yalnız yaşamayı yeğleyenleri dışlıyor. Devlet katında ayrıcalıklı olan aile kurumu, ötekilere karşı korunuyor, dahası ekonomik olarak ödüllendiriliyor. “Devlet-yurttaş ilişkisinde eşitlik” ilkesi böyle yıpratılıyor işte…

Bunlar hiç de şaşırtıcı değil aslında. Çünkü onlarca yıllardır bizi iliklerimizi dek sömüren neoliberal politikalara göre aile yalnızca bir güvenlik ağı değildir; aile, disiplini koruyan bir kap ve otorite yapısıdır. Neoliberal politikaların uygulayıcıları, kamu varlıklarının yağmalayıcıları bilirler ki sosyal devletin sağladığı olanaklar ve yurttaşların kamu hizmetlerinden eşitçe yararlanması otoriteyi sarsar. O yüzden otoritenin yıkılmasına karşı ve demokratik arayışları kösteklemek için çözümü ailede bulurlar. Çünkü bireyler, başta barınma, sağlık ve eğitim olmak üzere her türlü yaşamsal gereksinim ve giderlerde aileye bağımlı kılındığında ailenin otoritesine, ahlakına ve ekonomik disiplinine de bağımlı olacaklardır.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının gözlerimizi yaşartan hedef ve projelerine değinmeden olmaz… Bakanlık, 2028'in sonuna kadar kadınların işgücüne katılım oranını yüzde 40,1'e, kadın istihdam oranını da yüzde 36,2'ye yükseltmeyi hedefliyormuş! Bunun için de "Genç Kadınlar Geleceğini İnşa Ediyor Projesi" ile Türkiye'de eğitim almayan ve istihdam edilmeyen 18-29 yaş arası genç kadınların iş, staj ve eğitime erişimlerine destek sağlıyormuş.

Bizleri doğrudan ilgilendiren bir başka proje ise mühendis olmak isteyen kız öğrencileri desteklemek ve mesleklerinde öne çıkmalarına yardımcı olmak amacıyla yürütülen "Türkiye'nin Mühendis Kızları Projesi". TMK kısaltmasıyla anılan projenin sitesindeki “Mühendise Sor” bölümüne göz atmak hepimiz için öğretici olabilir.

Birkaç TÜİK verisini de paylaşmakta yarar var. Ulusal Eğitim İstatistiklerine göre kadınlarda ortalama eğitim süresi 8,6 yıl; yükseköğretim mezunu kadınların oranı %22,7. Hanehalkı İşgücü Araştırmasına göre kadınların istihdam oranı %31,3, erkeklerde %65,7. Yani kadınların istihdam oranı, erkeklerin yarısından daha az. Kazanç Yapısı İstatistiklerine göreyse yükseköğretim mezunu erkeklerle kadınlar arasındaki fark, erkekler lehine %17,4; yani erkekler hep kadınlardan daha çok kazanç elde ediyor. Zaman Kullanımı Araştırmasına bakıldığında da çalışan kadınlar için bu eşitsizlik sürüyor. Çalışan kadınlar ev ve bakım işlerine günde ortalama 3 saat 31 dakika, çalışan erkekler ise 46 dakika ayırıyor. Bugün sempozyumumuzda tüm bunları tartışmaya açacağız elbette.

Değerli Meslektaşlarımız,

Bir diğer kavga konumuz da mesleklerimiz ve iş yaşamlarımız.  

Teknolojinin gücünü kullanan küresel ekonomi, tüm dünyayı sermaye için birikim alanına dönüştürdü. Hizmetlerin serbest ticaretini ve bilginin engelsiz akışını sağlayan dijitalleşme, kuralsızlaştırmayla desteklendi. İş, artık neredeyse sınırsız ve sanal bir şey… Emekçiler için tüm dünya bir rekabet, bir çekişme ortamı olurken evle işyeri arasında ayrım kalmadı.

İşler alt süreçlere, bütünler birimlere bölünüp standartlaştırıldı; uzmanlık ve deneyim görmezden gelinip standart, tekdüze (rutin), paketlenmiş işleri -hızlıca- görebilen ucuz işgücü aranır oldu. Mesleklerimiz, yükseköğretimin tüm kazanımları yok sayılıp sertifikalara indirgendi. Meslektaşlarımızın çoğu “sonuç temelli” ücretlendirilirken esnek çalışma saatleri allanıp pullanmaya başlandı. Ve gençler… Gençlerden, emek piyasasına girmeden önce “ücretsiz iş deneyimi” edinmeleri beklenir oldu. İşe alımlarda “kısa liste”lere kalma yarışı veren gençler, yinelenen reddedilmelerle hayata küsüyorlar. İş görüşmelerinde (mülakatlarda) “başarısız” (!) bulunanların payını ise “kara liste”ler düşüyor.

Kariyer planlanması, girişimcilik, yenilikçilik, çekişme ve yarışma anlayışı göklere çıkarılırken meslektaş yakınlaşması ve dayanışma yok ediliyor. İşyerindeki diğer meslek kesimlerinden emekçilerle ast-üst ilişkileri oluşturan kademelendirme ve patronun sesi -hatta zaman zaman yumruğu- olma zorunluluğunun yarattığı baskıyla yardımlaşmanın, alçakgönüllülüğün, açık yürekliliğin, dürüst davranmanın gitgide daha zorlaştığı iş ortamları doğuyor.

Çalışanlar, yaka renklerine göre birbirlerinden koparılıyor. Böylece birbirlerine yabancılaşan emekçiler, “küresel yedek işgücü ordusu”nu elinin altında tutan sermayeye karşı örgütlenerek pazarlık etme gücünü de yitiriyor. Çalışanların hem iş yaşamları hem de özel yaşamları, sırtlarını siyasal iktidara dayayan şirketlerce biçimlendiriliyor.

Tüm bunlar mesleki kimliklerde çözülmeye yol açarken işin güvenilmezliği de artıyor. Güvenlik duygusu ve gelecek beklentileri aşınırken özellikle çocuklular ya da bakım sorumlulukları olanlar için işyeri dışındaki hayatın niteliği de olumsuz etkileniyor.

Bir diğer sorunsal da gündemimizde: Kadının çalışma özgürlüğü, başka konumdaki dezavantajlı kadınların sömürülmesine yol açabilir mi? Bakım işleri tümüyle toplumsal cinsiyet ekseninde yapılandırıldığından buradaki etik ikilemle yüzleşen de yine ve hep kadınlar oluyor.

Sonuçta, insanlık yararına olduğu varsayılan teknolojik gelişmeler, emekçilere daha kısa çalışma süreleri, daha neşeli, daha mutlu ve gönenç içinde bir hayat sunmuyor ne yazık ki… Tabii bunun için teknolojinin kimlerin güdümünde olduğuna da bakmak gerek.

Biz, bu gidişi değiştirebilir miyiz? Yaşam biçimlerimizi biz belirleyebilir miyiz? Bu sempozyumun ve genel olarak Birliğimizin öncelikli sorularından biri de bu olacaktır kuşkusuz.

Sevgili Dostlar,

Ülkemiz savaşlarla, işgallerle, kıyımlarla çepeçevre kuşatılmış durumda. Ezilen halkların acıları, göç dalgaları yüreklerimizi dağlıyor. Bizler, her türlü ayrımcılığa, haksızlığa, şiddete, tacize karşı mücadelemizi sürdürürken biliyoruz ki medeni yasa değişikliği, anayasa değişikliği de pusuda bekliyor. Ceza yasasına “biyolojik cinsiyet” tanımının girmesi için yasa değişikliği önerisi verildiğini de biliyoruz. Dolayısıyla önümüzde büyük bir ödev var: İçinde olduğumuz koşulları, ülkemizin sürüklendiği karanlığı, sempozyumumuzun başlığında olduğu gibi örgütlenerek, direnerek, el ele vererek değiştirmek için yol almak. Öyleyse yola çıkıyoruz!

48. Olağan Genel Kurulumuzun kararı uyarınca ekonomik, toplumsal ve siyasal krizlerin meslektaşlarımız ve meslek alanlarımıza etkilerini saptayıp çözümler üretmek amacıyla “TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri Kurultayı”nı (MMŞP Kurultayı) düzenleyeceğiz. Bu ay sonunda ülke çapında İKK’larımızda başlayacak yerel kurultaylarımızla örgütlenecek MMŞP Kurultayı, kuruluş yıldönümümüzde, 18 Ekim 2025’te Ankara’da toplanacak.

TMMOB’nin çalışma anlayışında vurguladığımız gibi, meslek ve meslektaş sorunlarının, ülkenin ve halkın sorunlarından ayrılamayacağı ilkesiyle yola çıkıyoruz. Hayatı ören, gündelik yaşamların her yerine dokunan mesleklerimizin saygınlığına, ülkemizin geleceğine duyduğumuz sorumlulukla yola çıkıyoruz. Bizleri seçim sandıklarına giden seçmenlere indirgemeye kalkışan bu düzene inat, çalışma anlayışımızda söylediğimiz gibi “Siyaset dışı kalmayı reddediyoruz; her koşulda ve her zaman siyaset yaparız, siyasetin dar tanımını aşar, yaşamın her olayını siyasetle ilişkili görürüz” demek için yola çıkıyoruz.

Bu sempozyumdaki tartışmalar, yerellerden başlayarak MMŞP kurultaylarımızın girdilerini oluşturacaktır. Sizleri, mesleklerimizin geleceği ve meslektaş haklarımızı irdelemenin yanı sıra demokrasi, özgürlük, eşitlik, bağımsızlık, barış, adalet ve laiklik çağrılarımızı yüksek sesle dillendireceğimiz MMŞP kurultaylarında görev alamaya, kurultaylara etkin katılmaya çağırıyoruz.

Sevgili Kadınlar, Değerli Meslektaşlarımız,

Kadınların eşitlik mücadelesi, tüm emekçilerin mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Kadınların davası, tüm emekçilerin davasıdır. İnsanlar ancak toplumsallaşmış emek, hak ve adalet dünyasında gerçekten özgür ve eşit olabilirler.

Örgütlülüğümüzü bu anlayışla büyüteceğimiz inancıyla, “aydınlık gelecek” savaşımımızı birbirimizden aldığımız güçle yücelteceğimiz inancıyla hepinize yönetim kurulumuz adına saygı ve sevgilerimi sunuyorum; sempozyumumuza başarılar diliyorum.

Çok olmak ve çoğalmak üzere!..."

 

TMMOB Kadın Çalışma Grubu adına Leman Ardoğan'ın yaptığı konuşmaysa şöyle:

"Değerli Katılımcılar, Sevgili Mimar, Mühendis ve Şehir Plancısı TMMOB’li Kadınlar

Bugün 12 Nisan 2025, TMMOB 6. Kadın Sempozyumunu gerçekleştirmek üzere bir aradayız. Şahsım ve TMMOB Kadın Çalışma Grubu adına hepiniz hoş geldiniz diyorum.

TMMOB Kadın Çalışma Grubu olarak, son dönemde artan hukuksuz tutuklamalar ve gözaltılar esnasında yaşanan temel insan haklarını açıkça ihlal eden uygulamalara ilişkin sözümüzü basına ve kamuoyuna 29 Mart 2025 tarihinde açıkladık ve dedik ki “Türkiye’de son dönemde artan hukuksuz tutuklamalar ve gözaltılar, temel insan haklarını açıkça ihlal eden bir noktaya ulaşmıştır. Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali girişiminin ardından, demokratik haklarını kullanan yurttaşların gözaltına alınması ve kötü muameleye maruz bırakılması, yalnızca özgürlüklere değil, insan onuruna yönelmiş açık bir saldırıdır.

Hukuksuzluklara karşı sesini yükselten yurttaşlara yönelik baskı, şiddet ve yıldırma politikaları her geçen gün sistematik bir hal almaktadır. Kadınlar ise, hem kendi özgürlükleri hem de toplumun geleceği için alanlarda mücadele verirken, aynı zamanda devletin kolluk güçlerinin uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Gözaltılar sırasında uygulanan işkence, kötü muamele ve cinsel taciz vakaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kurumsal hale getirildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu ağır ihlaller, insan onuruna ve temel haklara açıkça aykırıdır.

AKP iktidarının ilan ettiği “Aile Yılı” uygulamaları, kadınları toplumsal yaşamdan dışlamayı, geleneksel rollere hapsetmeyi ve kadın mücadelesini bastırmayı hedeflemektedir. Kadını birey değil, sadece ailenin bir parçası olarak gören bu zihniyet; yalnızca söylemlerle değil, polis şiddetiyle, gözaltı merkezlerinde yaşanan cinsel tacizle ve yargı eliyle yürütülen cezalandırma politikalarıyla da karşımızdadır.

Son yaşanan olayda, gözaltına alınan bir kadının maruz kaldığı darp ve cinsel taciz; hukuk ve insan hakları adına utanç vericidir. Yaşanan bu olay yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; bu iktidarın sistematik olarak yürüttüğü kadın düşmanı politikaların bir sonucudur. İfade tutanaklarında da yer alan bu utanç verici olay, Anayasa’nın 17. maddesi ile güvence altına alınan “kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı”nı ve 19. maddesinde tanımlanan “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı”nı açıkça ihlal etmektedir.”

Bilinmelidir Biz Kadınlar, Yaşamlarımızdan, Haklarımızdan, Onurumuzdan ve Özgürlüğümüzden Asla Vazgeçmeyeceğiz!

Mimar, Mühendis ve Şehir Plancısı TMMOB’li kadınlar olarak, kadına yönelik şiddetle mücadele etmek, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı politikalar üretmek için siyasi iktidara ve muhalefete buradan bir kez daha ve açıkça sesleniyoruz;

  • Kadına yönelik şiddeti yok sayamazsınız!
  • Kadın, çocuk ve LGBTİQ+ cinayetlerini görmezden gelemezsiniz!
  • Kadınları eğitim, iş ve sosyal alanlarda yok sayamazsınız!
  • Kadınların ve çocukların nafakasına el uzatamazsınız!
  • Ayrımcılık yapanları affedemezsiniz!
  •  Hiçbir şekilde istismarı affedemezsiniz!
  • Anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayamazsınız!
  • 6284'e ve Medeni Haklarımıza göz dikemezsiniz!
  • Halkın seçme ve seçilme hakkını engelleyemezsiniz!
  • İstanbul Sözleşmesi'ne dil uzatamazsınız!
  • Kadına, çocuğa, hayvana, doğaya güvenceli yaşam hakkı tanımak zorundasınız!
Bilinmelidir ki;

  • Biz kadınların hakları ve yaşamları üzerinden siyaset yapamazsınız, bu hayat, bu gelecek bizim ve bizler eşitlikten, özgürlükten, yaşam tarzlarımızdan ve haklarımızı garanti altına alan yasalardan asla vazgeçmiyoruz.
  • Bu ülke de bu gelecek de bu yaşam da bizim.
  • Haklarımıza, emeğimize geleceğimize yönelen hiçbir saldırıya boyun  eğmiyoruz.
  • Biliyoruz ki eşit, özgür, laik bir gelecek için hep beraber mücadele etmekten başka çaremiz yok. Bazen üniversite kampüslerindeki gençlerin sesine karışan sesimizle, bazen bir grevde, bazen bir boykot çağrısında… Ama ne olursa olsun ülkemizin geleceği ve yaşam hakkımız için yan yana olmaktan vazgeçemeyeceğiz.
Buradan bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki;

Ülkemizin içerisinden geçtiği anti demokratik ve baskı ortamında hukuksuz bir biçimde gözaltına alınan, tutuklanan tüm öğrenciler serbest bırakılmalıdır.

Gözaltında kadınlara LGBTİQ+ yönelik taciz ve şiddet son bulmalı ve sorumluları bir an evvel bulunmalıdır.

Her geçen gün ağırlaşan ekonomik, sosyolojik ve artan hukuksuzluk ve orantısız şiddet olaylarının yaşandığı bir dönemde 6. Kadın Sempozyumu’nu gerçekleştiriyoruz.

Geçmişte olduğu gibi, TMMOB 6. Kadın Sempozyumu’nun yapıldığı bu günde de Mimar, Mühendis ve Şehir Plancısı TMMOB’li kadınlar olarak gericiliğe, yoksulluğa ve şiddete karşı, eşit ve özgür bir gelecek için herkesi dayanışmaya, örgütlenmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

Bu bağlamda;

Sempozyumun ana teması “ÖRGÜTLEN, DİREN, DEĞİŞTİR.” olarak belirlendi ve 5 bölüm olarak kurgulandı.

BİRİNCİ BÖLÜMDE; HUKUKİ SÜREÇLER VE KADIN ana başlığında “Kadın Hakları, Medeni Kanun, 9. ve 10. Yargı Paketi, Anayasa Değişikliği, 2025 Aile Yılı irdelemesi” konularını inceliyoruz. “Adaletsizlik Kıskacında Kadın” diyoruz.

İKİNCİ BÖLÜMDE; EMEĞİ GÖRÜLMEYEN KADIN ana başlığında “Bakım (Yükü) Emeği, Mevsimlik Çalışan Kadın, Göçmen Kadınlar, Afette Kadın” konularını inceliyoruz ve “Her Koşulda Varız”;

ÜÇÜNCÜ BÖLÜMDE; İSTİHDAMI ENGELLENEN KADIN ana başlığında; “İstihdam Strateji belgeleri, istihdamda cinsiyetler arası eşitlik, mevzuatlarda ve kamusal alanda yapılması gerekenler, esnek çalışma, düşük ücrete güvencesiz çalışma, eşit işe eşit ücret, teknolojinin kadın üzerine etkileri” konularını inceliyoruz ve “VARDIK, VARIZ, VAROLACAĞIZ” diyoruz

DÖRDÜNCÜ BÖLÜMDE; TMMOB 70. YIL KADIN ÖRGÜTLENMESİ Dayanışmayla Örgütlü Mücadeleye; ana başlığın altında; TMMOB 70 Yıllık kadın mücadelesi, Sayısal verilerle incelenecek ve “OMUZ OMUZA DAYANIŞMANIN, YAN YANA ÇOK OLMANIN” önemi bir kez vurgulanacaktır.

Bu bölüm içimizden biri; Kadın çalışma grubuna yıllarca emek veren Sevgili M. Hanze Gürkaş tarafından paylaşılacaktır.

Sempozyumun son bölümünde; “KADIN VE DEMOKRASİ” başlığında FORUM yer alacaktır.

SON SÖZÜMÜZÜ söyleyerek TMMOB 6. Kadın Sempozyumu’nun kapanışı yapılacaktır.

Tüm canlılara, çocuklara, gençlerimize, yaşlılara, engellenmişlere, kadınlara, LGBTİ+ lara, insanlığımıza sahip çıkıyoruz.

Laik, yurtsever, emekçi insanlarımızı Cumhuriyet’i korumak için kol kola girmeye çağırıyoruz.

Yaşasın Kadın Dayanışması!

Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü!

Kurtuluş yok tek başına,
Ya hep berber, ya hiç birimiz…