Laf Kalabalığı ile Sorumsuzluğunuzu Gizleyemezsiniz!

Laf Kalabalığı ile Sorumsuzluğunuzu Gizleyemezsiniz!

 

25 Temmuz 2022 tarihinde bazı medya yayın organlarının internet sayfalarında TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Yönetim Kurulu Başkanına atfen yayımlanan "Ege`yi ürküten deprem raporu" başlıklı habere karşılık yayımladığımız 27.07.2022 tarihli açıklamamıza karşın, JMO 29.07.2022 tarihinde başka bir açıklama ile cevap vermeye çalışmıştır. Ancak bu talihsiz açıklamalar sorumsuzca davranışlarını gizlemeye yetmemiştir.

JMO yapmış olduğu açıklamada "Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Parametre Değerlerine ilişkin yapılan tartışmalar ve değerlendirmeler ile onun zayıf yönlerini dile getirmenin ne zamandan beri "sorumsuzluk veya mesnetsizlik" olarak atfedilir olduğunu da öğrenmek isteriz" diye sormaktadır!

İzah edelim;

1-    JMO Başkanı 25.07.2022 tarihinde yayımlanan açıklamasında "Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Parametre Değerlerine göre İzmir Körfezi gibi bazı bölgelerin topografik, morfolojik ve jeolojik özelliklerinden dolayı, yapılacak yapıların deprem güvenli inşa edilmesini sağlamak mümkün değil.  Bu bölgelerde mevcut yönetmeliğe göre bina yapılırsa o binalar yıkılabilir.  Ağır can ve mal kayıpları yaşanabilir.  Buralarda yapılacak binalar için daha yüksek ivme değerlerine göre proje hazırlanması gerekir. Oysa şu anda mevzuata uyumlu olarak daha düşük değerlere göre binalar yapılıyor. Yüksek ivme değerlerine göre bina yapılırsa depreme dayanacaktırAncak bu da olağanüstü pahalı olacağı için kamu yararına aykırı olacaktır. Sadece İzmir Körfezi değil, başka kentlerde de benzer sıkıntılar var" demektedir.

Bu ifadeler JMO`nun kendi deyimiyle "Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Parametre Değerlerine ilişkin yapılan tartışmalar ve değerlendirmeler ile onun zayıf yönlerini dile getirmek" değildir! Yukarıdaki ifadeler açık bir şekilde deprem yıkımları için en büyük tehdidin Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği olduğunu söylemektedir. Bir kıraathane sohbetinden öteye gitmeyen bu değerlendirme, bizim ve içinde pek çok jeoloji, jeofizik ve inşaat uzmanı bulunan bilim camiasının (harita ve yönetmelik hazırlayıcılarının) dikkate alacağı ifadeler değildir. Ancak bu sözler "Mühendis" sıfatı taşıyan, hele hele "Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı" sıfatını taşıyan birisinin ağzından çıkıyor olması nedeniyle oldukça tehlikeli bir hal almıştır. Dolayısıyla İnşaat Mühendisleri Odası 27.07.2022 tarihinde bir açıklama yaparak kamuoyunu doğru bilgilendirmek zorunda kalmış ve yukarıdaki (JMO Başkanına ait) ifadeleri "sorumsuzca ve mesnetsiz" olarak nitelendirmiştir. Bu nitelemenin yapılan beyanata karşılık oldukça hafif kaldığı mühendislik kamuoyu tarafından teslim edilecektir.

2-    Yukardaki beyanların sahibinin, ülkemizde travmatik bir hal almış deprem korkusunu kullanıp toplumu endişeye sürüklemekteki niyetini bilmiyoruz.  Fakat JMO Yönetim Kurulunun da yukarıdaki açıklamayı sahiplenip özür dilemek yerine bizi suçlayarak durumu geçiştirmeye çalışmasını anlamakta zorlanıyoruz.

Öncelikle ve peşinen ifade etmek gerekirse, Türkiye Deprem Tehlike Haritası verileri ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğine uygun bir şekilde tasarlanan ve projesine ve tekniğine uygun inşa edilen hiçbir yapının yıkılma riski yoktur. Bugüne kadar yaşanmış olan depremlerin hiçbirinde, döneminin geçerli mevzuatına uygun olarak tasarlanmış ve projesine ve tekniğine uygun yapılmış binalarda da yıkım olmamıştır. Aksini söylemek, toplumu korku ve endişeye sevk eden, neye ve kime hizmet ettiği belli olmayan saçma iddialardır.

Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği bilimsel metinlerdir. Bu metinler onlarca yıl boyunca yaratılan, biriktirilen, ölçümlenen bilimsel çalışmalar ışığında hazırlanan ve her revizyonunda daha da geliştirilen mühendislik metinleridir. Depremler sonucu ülkemizde yaşanan yıkımların ve bundan sonra yaşanabilecek olanların gerçek nedeninin çarpık siyasi, iktisadi ve idari düzen olduğu, malzemesinden işçiliğine, planlamasından ruhsatına, projelendirmesinden denetimine, inşasından kullanımına kadar pek çok sorunlar silsilesinin yıkımlara temel teşkil ettiği hemen herkes tarafından bilinip dillendirilmesine rağmen, JMO yöneticilerinin hedef saptırıp teknik bilimsel mevzuatı sorumlu tutması bilinçli bir bilim ve teknik düşmanlığı değilse, en hafif deyimle şaşkınlıklarının göstergesidir.

3-   Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği dünyadaki ve ülkemizdeki bilimsel, teknik gelişmelere göre güncellenmekte olup, çeşitli tartışma platformlarında değerlendirilerek yayımlanmaktadır. Türkiye Deprem Tehlike Haritası MTA diri fay haritası esas alınarak hazırlanmıştır. Ayrıca sadece fayların kesin yerlerini ve nereden geçtiklerini belirlemekle tehlike haritaları hazırlanmaz. Uzun yıllar yapılan sismik gözlem ve kayıtlardan, özellikle de kuvvetli yer hareketi kayıtlarından elde edilen verilere dayanılarak, deterministik veya probabilistik yöntemlerle belirlenir. Haritadan okunan harita spektral ivme katsayılarına yerel zemin koşulları katılmamıştır. Bu değerler yapı tasarım ve hesaplarında tek başına veya doğrudan kullanılmazlar. Harita ivme değerleri, zemin koşulları, kötü zeminlerde zemin büyütme analizleri, hatta basen etkisi göz önüne alınarak tasarım ivme değerlerine dönüştürülerek kullanılmaktadır. Çok kötü zeminlerde, yönetmelik gereği, sahaya özel deprem tehlike analizleri ve sahaya özel zemin davranışı analizlerinin yapılması gereklidir. JMO yöneticilerinin bu konulara hâkim olması beklenmez. Ancak hâkim olmadıkları konularda ahkam kesmesi kabullenilemez.

4-   2018 tarihinde yayımlanan Türkiye Deprem Tehlike Haritası deprem bölgesi esası yerine nokta bazlı veri sistemi esasına göre hazırlanmıştır. Bu değişiklik ile mühendislik uygulamaları için daha doğru ve daha hassas verilerin işlenebildiği bir harita oluşturulmuştur. Bu haliyle harita pek çok uyumsuzluğu ortadan kaldırmış, aynı şehirde komşu iki ilçenin farklı deprem bölgesi olarak nitelendirilmesi gibi karmaşaların da önüne geçmiştir.

JMO`nun (kendi açıklamasında da söylediği gibi) Danıştay`a açtığı davada haritanın bu niteliği değil, Türkiye Deprem Tehlike Haritası ile ilintili mevzuatın buna uyumlulaştırılmadığı iddiası ortaya atılmıştır. Oysa JMO Başkanı basına verdiği röportajda Türkiye Deprem Tehlike Haritası verilerinin yıkıma sebebiyet verebilecek kadar düşük olduğunu, Danıştay`ın ise riskleri görmezden gelerek taleplerini reddettiğini ifade etmiştir.

İnşaat Mühendisleri Odası ise yaptığı açıklamayla JMO Başkanının bu beyanlarını düzeltmeye çalışmıştır.

5-    Türkiye Deprem Tehlike Haritası 1945`ten bu yana 7 defa yenilenmiştir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, bilimsel gelişmelere, edinilen bilgilere, yapılan ölçüm ve araştırmalara göre yenilenmesi veya yeni bilgilerin işlenmesi söz konusu olacaktır. Örneğin JMO`nun kendi açıklamasında da ifade ettiği gibi, 2020 Ege-Sisam depreminin İzmir Bayraklı`daki zemin davranışını değerlendiren bir araştırmada ölçülen/hesaplanan ivme değerlerinin tasarım katsayılarının da üzerine çıktığı söylenmektedir. Her bilimsel çalışma gibi bu araştırma da kıymetli olup harita verilerinin güncellenmesinde değerlendirilebilecek bir çalışmadır. Nitekim araştırmacılar "Benzer durumların gelecekte olması muhtemel daha şiddetli depremlerde de yaşanmaması adına basene özgü ve tasarıma esas elastik tepki ve büyütme spektrumlarının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır" diyerek basen bölgeleri için bilimsel çalışmaların geliştirilmesini işaret etmişlerdir.

Ancak bu makaleden yola çıkarak Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliğini yetersizlikle itham etmek, bununla da kalmayıp bu yönetmeliğe göre yapılan binaların yıkılacağını iddia edip toplumda korku ve endişe yaratmak tipik bir şuursuzluk örneğidir.  JMO yöneticilerinin izah edemedikleri nokta İzmir Bayraklı`da yıkılan birkaç binanın hemen yanı başında, aynı zeminde, aynı zaman diliminde, aynı deprem yönetmeliği ile yapılmış ve aynı yüksekliğe sahip yıkılmayan hatta hasar almayan yüzlerce binanın varlığıdır.  JMO yöneticilerinin zemin-yapı ilişkisi, depremde yapı davranışı ve bunların nasıl hesaplandığı konularında bilgi sahibi olmalarını beklemiyoruz. Ancak her mühendiste olması gereken akılcılığı ve diğer mühendislik alanlarının konularını kulaktan dolma bilgilerle yorumlamamalarını beklediğimizi ifade etmek isteriz.

JMO bize cevap vermek amacıyla yayımladığı açıklamasında, bizim üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve yukarıda tekraren ifade ettiğimiz kamuoyunun yanlış bilgilendirilip yönlendirildiği hususlarının dışında DASK ve "Fay Yasası" gibi konuları dile getirip konuyu saptırmaktadır. Bu meselelere cevap verme ihtiyacını hissetmiyoruz. JMO tarafından hazırlanan "Fay Yasası" ile ilgili düşüncelerimizi geçtiğimiz yıl kamuoyu ile paylaşmıştık. Ancak JMO`nun "Fay Yasası" ile ilgili görüşlerinin değişmekte olduğunu görmüş olmaktan memnun olduğumuzu belirtmek isteriz. Geçtiğimiz yıl hazırlayıp TBMM`ye sundukları yasa taslağında "fay zonu" içerisinde yapılaşmayı tamamen yasaklayan bir düşünceye sahip iken, bugün "bina ve bina türü yapılaşmaya sınırlama" getirmekten bahsetmektedirler. Bu da kendileri açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.

Bunun dışında JMO yöneticilerinin Odamıza yönelik "idare savunucusu" gibi nitelemelerini ciddiyetsiz ve yakışıksız görüyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası herhangi bir kurumun karşıtı veya yandaşı değildir. İMO, kurumların politika ve uygulamalarını kamusal yarar ilkesi doğrultusunda değerlendirir, gerektiğinde olumlar, gerektiğinde karşısında mücadele eder.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu