5 Haziran Dünya Çevre Günü; Doğamız Yok Oluyor, Yaşam Tehdit Altında!

5 Haziran Dünya Çevre Günü; Doğamız Yok Oluyor, Yaşam Tehdit Altında!

Kalkınma ve sanayileşme politikalarının doğurduğu çevresel sorunlara dikkat çekebilmek için 1972 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Stockholm Konferansıyla birlikte 5 Haziran tarihi, "Dünya Çevre Günü" olarak kabul edilmiştir. Konferansın üzerinden geçen 49 yılda, çevreyi kendi yararları için kullanan sermaye çevreleri ve insanlığa karşı sorumsuzca davranan devletlerin çevre politikaları, yeryüzündeki canlı yaşamını bir yok oluşa doğru sürüklemeye devam etmektedir.

Kutup bölgelerinde eriyen buzullardan, dünyanın akciğeri yağmur ormanlarında aylarca süren yangınlara kadar dünyanın dört bir yanında etkileri ortaya çıkan, insanla birlikte tüm canlı varlığına tehdit oluşturan pek çok felaket yaşanmaktadır. Açıktır ki bu felaketlerin en temel kaynağı insan faktörüdür.

Dünyamız büyük bir yok oluşa sürüklenirken ülkemizde de konuyla ilgili yapılan mevzuat değişiklikleriyle; kentsel ve kırsal alanlar, ormanlar, meralar, kıyılar, tabiat varlıkları sömürü ve rant alanları olarak görülmektedir. Bunun vahim sonuçları ise kendini göstermeye başlamıştır. 

Ülkemizin birçok yerinde yerel halkın yaşamını ve doğal ortamın gereklerini dikkate almadan yapılan yanlış hidroelektrik santralleri (HES`ler) ve termik santral projeleri, nükleer santral projeleri, köprüler ve otoyollar, havaalanları gibi birçok proje çevresel etkileri dikkate alınmadan, sermaye çevrelerinin hizmetine sunulmuştur.

Son günlerde kamuoyunda yankı bulan, Doğu Karadeniz`in eşsiz vadilerinden biri olan Rize`nin İkizdere İlçesi İşkencedere mevkiinde ormanlık alanın katledilerek taşocağı açılması bunlardan yalnızca biridir. Bu taşocağının, bölgede yaklaşık 100 bin ağacın bulunduğu 100 hektar ormanlık alanı kapsadığı ve İşkencedere`deki tüm doğal yaşamı ve ekosistemi ortadan kaldıracağı öngörülmektedir.

Öte yandan Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 2021 Nisan ayı kuraklık analizinin ortaya çıkardığı gerçek yaşadığımız iklim krizinin itirafı niteliğindedir: Türkiye`nin üçte ikisi şiddetli kuraklık-acil durum düzeyindedir.

Bugün bilim insanları tarafından, üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye`nin bir denizinin alenen öldüğü ilan edilmektedir. Atık yönetiminin olmadığı, Türkiye`nin en büyük nüfus bölgesinin tüm sanayi, tarım ve evsel atıklarının boşaltıldığı Marmara Denizi müsilaj adı verilen deniz salyasıyla kaplanmış, denizdeki canlı varlığı yok oluşa doğru sürüklenmiştir. Başta Çanakkale Boğazı, Erdek ve Yalova Koyu olmak üzere Marmara sahillerinde korkunç görüntüler ortaya çıkmıştır.

Çevre, doğa ve yaşam alanlarının talan edilmesine karşı meslek odamız, bilim insanlarıyla ve çevre örgütleriyle birlikte yıllardır çalışmalarını sürdürmekte, toplumu, ilgili idari ve siyasi çevreleri uyarmaktadır. Buna karşılık meslek odaları, çevre örgütleri ve bilim insanları baskı altına alınmaya, işlevsizleştirilmeye çalışılmış, şiddete maruz bırakılmıştır. Fazla söze gerek kalmaksızın son günlerde ardı ardına yaşadığımız çevre olayları bu baskı ve şiddetin ülkemizin havasına, suyuna ve insanına kast etmekten başka bir anlamı olmadığını göstermiştir. 

İnşaat Mühendisleri Odası olarak, doğal hayatın, tarihin ve kültürel varlıkların korunması için, sürdürülebilir çevre politikalarının uygulanmasının hayati öneminde olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Gezegenimiz artık bu yükü kaldıramaz noktaya gelmiştir. İnsan türünü ve onun yaşama koşullarını barındıran canlılığı yok edecek felaketler kapımızdadır. 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu