Ankara Şubemizde Referans Belgesi Yönetmeliği Üzerine Söyleşi

Ankara Şubemizde Referans Belgesi Yönetmeliği Üzerine Söyleşi

Referans Belgesi Yönetmeliğinin Danıştay 8. Dairesi tarafından iptal edilmesi konusunda Yönetim Kurulu Üyemiz Özer Akkuş, Odamızın 38.,39., 40. ve 43. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç ile bir söyleşi gerçekleştirdi.
Sayın Taner Yüzgeç sizin de yakından takip ettiğiniz üzere16 Haziran 2020 tarihinde Odamıza yapılan tebligatla, Danıştay 8. Dairesinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığının açmış olduğu dava lehinde karar vererek ‘TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Referans Belgesi Yönetmeliği`ni iptal ettiğini öğrenmiş olduk. Mesleki yeterlilik konularında Odamız bünyesinde ciddi çalışmalar yapan birisi olarak ve sizin başkanlığınızdaki Odamızın 43. Dönem Yönetim Kurulu tarafından yayımlanan Referans Belgesi Yönetmeliği`nin içeriğini en basit haliyle kısaca tekrar hatırlatabilir misiniz?
 
Referans Belgesi Yönetmeliği, en basit tarifi ile Odamızın üyesine referans olması, kefil olması yani arka çıkmasıydı. Mesleğini seven ve önemseyen, mesleği ile uğraşan, yaptığı işlerin önemine vâkıf olan, kendisine ve mesleğine saygı duyan, bilgi sahibi olan veya bunun için çabalayan, deneyim sahibi olan veya deneyim sahibi olmak için uğraşan üyelerimizin topluma karşı, kamu kurumlarına karşı, özel sektöre karşı yanında durmak, arkasında olmak, kefil olmak sahip çıkmak amacını taşıyan bir işleyişi tarif ediyordu.
 
Referans Belgesi düzeni üyelerimize, bitirdiği okula, cinsiyetine, siyasal düşüncesine, üyesi olduğu partiye, yüksek yerlerdeki "dayısı"na, dini inancına, parasının varlığına göre değil; meslek etiğine, bilgi ve deneyimine, bilgiyi edinme hevesine, aklı, bilimi ve tekniği rehber edinmişliğine göre kefil olmak amacıyla oluşturulmuştu. Üstelik herhangi bir özel yetki, paye veya unvan vermeden, üyelerimiz arasında statü farkı oluşturmadan ve sadece talep edenler için yapacaktı bunu Odamız.
 
Etik, bilgi ve deneyim tamamen ölçülemez, tarif edilemez, sınıflandırılamaz soyut kavramlar değildir. Dolayısıyla Odamız da (ve mühendisliğin icabı olarak) yukarıda bahsettiğimiz kavramları A-B-C kategorisinde tasnif etmişti. Oda, üyemizin referans belgesi almayı talep etmesi halinde kendisinin çalışma süresini, çalışma alanını, yaptığı işleri, aldığı eğitimleri değerlendirerek ve talep ya da kabul etmesi halinde sınava sokarak ve gerekirse raporlar hazırlatarak İnşaat Mühendisliğinin alt dallarından bir veya birkaçında kategorilerine göre ehil olduğunu deklare edecek ve topluma karşı "kurum olarak ben kefilim" diyecekti. İşte bu işlemlerin nasıl olacağını tarif eden, şeffaf ve net kriterler koyan uygulama metninin adı; ‘TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Referans Belgesi Yönetmeliği` idi.
 
Peki, hem inşaat mühendisleri için hem de toplum için ne işe yarayacaktı bu belge?
 
Meslek Odaları kuruluşundan bu yana toplumun itibarlı kurumlarından biridir. Üstelik son dönemlerde üniversiteler, adalet kurumları vb. yapıların itibarları hızla düşerken Meslek Odaları saygınlıklarını korumayı başarmıştır. Bunun başlıca nedeni, gerek kendi faaliyetlerinde gerekse meslek mensuplarının çalışmalarında kamu çıkarını yani toplum yararını gözetiyor olmasıdır. Dolayısıyla meslek odalarına güvenen, itibar gösteren toplum ve mühendislik faaliyetlerinden etkilenen veya ihtiyaç duyan kesim ve kurumlar, meslek odalarının referansına da itibar göstermektedir, gösterecektir.
 
Bu belge ile üyemiz bir yandan mesleki faaliyetleri açısından kendisini tanıtmak amacıyla kendi meslek kuruluşunun referansını muhataplarına sunabilecek, diğer yandan inşaat mühendisliği hizmetlerine ihtiyaç duyan kesimler de arkasında Oda referansı ve Oda kontrolü bulunan kişilere güveni daha da çoğalabilecekti.
 
Bu durum mesleğini yapan, mesleği ile geçinen, mesleğini seven üyemizin yararınaydı. Aynı zamanda, Yapı, Zemin, Su, Kıyı, Ulaşım, Yapım Yönetimi ve Malzeme gibi uzmanlık alanlarında; projesinden imalatına, planlamasından etüdüne, yönetiminden denetimine veya bilirkişiliğine kadar 20`nin üzerinde hizmet alanından herhangi biri için, İnşaat Mühendisliği hizmetine ihtiyaç duyan kişi ve kurumların da, daha güvenli hizmet edinmeleri açısından yararınaydı.
 
Hem inşaat mühendisleri hem de toplum açısından son derece faydalı bir uygulamaya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı neden karşı çıktı?
 
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının (Eski Bayındırlık ve İskân Bakanlığı) dava dilekçesindeki gerekçelerini hukuki olarak sonradan değerlendirmek kaydıyla asıl karşıtlık gerekçelerini şöyle özetleyebiliriz.
 
Öncelikle Bakanlığın tutumunu 2 ayrı dönemde değerlendirmek gerekiyor. 2010 öncesi ve 2010 sonrası. Aynı siyasal partinin iktidarı olsa bile birbirleriyle taban tabana zıt tutum ve davranış sergilenmiştir bu iki dönem içerisinde.
 
Önceleri, pek çok konuda farklı düşünseler ve kıyasıya eleştirilseler bile meslek kuruluşları ile ilişki kurmaktan imtina etmeyen, işbirliği ve diyaloğu önemseyen (veya önemser gibi görünen) Bakanlık ve bağlı kuruluşları; çeşitli etkinlik ve toplantılarında belgelendirmenin önemini vurgular ve öznesi meslek kuruluşları olan girişimleri desteklediğini beyan ederdi. Hatta kısa bir süre uygulama şansı bulan Odamızın Yetkin Mühendislik uygulamasının yürütücü organlarına en yüksek düzeyde bürokratların yer almasını sağlardı. Bakanlık ve bağlı kuruluşları sadece bununla kalmaz, eğitim, sempozyum, sınav organizasyonu, hasar/risk tespit çalışmaları, veri paylaşımı gibi pek çok alanda işbirliği yapar, karşılıklı olarak bilgi ve deneyim paylaşırlardı. Ayrıca Bakanlığın dışında bazı devlet kuruluşları da Türkiye`nin depremselliğinden yola çıkarak yüksek sorumluluk taşıyan mesleklerdeki yetkinleşmenin öneminden bahisle hukuki düzenleme yapılması çağrılarında bulunabilirlerdi.
 
Fakat 2010 sonrası (referandum sonrası diyebiliriz) bilinçli ve kararlı bir şekilde meslek kuruluşlarıyla bağların kopartıldığına şahit oluyoruz. Önce Bakanlık bünyesinde bir KHK ile ve Anayasaya aykırı olarak, Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü adı altında Odalara karşı paralel bir yapı oluşturuldu. Sonra Odaların denetim yetkilerini tırpanlayan, mali yapısını törpüleyen yasal değişiklikler yapıldı. Bunlar da yetmedi, "Odalar siyaset yapıyor" propagandası altında TMMOB ve bağlı odalarının yapısını parçalamaya ve kendi zihniyetine uygun bir şekilde siyasallaşmasını sağlayacak değişiklikler yapmaya kalkıştı (bu hevesi hala devam etmektedir). Yasal zorunlulukları hariç Odalarla her türlü işbirliğini ve görüş alışverişlerini kesti. Tüm bunlar olurken, Danıştay Başkanının "yargı artık yürütmenin önüne engel olmayacak" tarzında beyanları da duyulmaya başladı.
 
Sonuçta Meslek Kuruluşlarını siyasal rakip pozisyonuna iten Siyasal İktidar ve Bakanlığı, Odaların her türlü kamusal hizmetlerini siyasal faaliyet olarak algılayıp, algılatıp engelleme mücadelesi içerisine girmiştir. Kuşkusuz bu durum, İnşaat Mühendislerinin veya toplumun değil, mühendislik hizmetlerini mali yük gibi gören bir grup çıkar çevresinin yararına olmaktadır.
 
Gelişmiş ülkelerde özerk meslek odaları ile ilgili bakanlıklar arasında benzeri durumlar var mı?
 
Bakanlık, mühendislik meslek mensuplarının belgelendirme işlemini ancak kendisinin yapabileceğini savunmaktadır. Oysaki dünyada bunun benzer bir örneği olmayıp hele hele mühendisliğe önem veren gelişmiş ülkelerin tamamında meslek mensuplarının belgelendirilmesi işi devlet dışı meslek kuruluşları tarafından yapılmaktadır. Bakanlığın rasyonaliteden ve dünya örneklerinden uzaklaşarak, kendisinin belgelendirme yapmaya kalkışması (ülkemizdeki mevcut akademik kadrolaşmaya bile bakıldığında) siyasal yandaşlığın/yakınlığın mesleki yeterliğin önüne geçeceği kaygısını doğurmaktadır.
 
Bu ve benzeri yönetmeliklerde yoğun emeği ve katkıları bulunan bir meslektaşımız olarak alınan bu kararı hukuken nasıl yorumluyorsunuz?
 
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı dava dilekçesinde, Odaların,  3458 sayılı Mühendislik-Mimarlık Hakkında Kanun ve 6235 sayılı TMMOB Kanununa göre, mühendislik uzmanlıklarında belgelendirme yapabileceğine ilişkin yetkilerinin bulunmadığını, ilave unvan veremeyeceğini iddia etmektedir. Maalesef, Danıştay 8. Dairesi de sorgusuz sualsiz bu iddiayı kabul etmiş gibi görünmektedir.
 
Oysaki Yönetmeliğin daha hemen başında yani 2. Maddesinde "Bu Yönetmelik,   inşaat mühendislerinin ürettikleri hizmetlere ilişkin kayıtların tutulması ve istekleri halinde bu durumun belgelendirilmesi ile verilen belgelerin yenilenmesine ilişkin konuları kapsar. Bu yönetmelik, üyelerin yasalarla elde etmiş olduğu mesleki hak ve yetkilerine engel oluşturmaz, ilave unvan ya da yetki vermez." demektedir.
 
Kaldı ki kavramsal olarak "referans" kelimesi bir unvanı değil "kefaleti" yani bir durumu ifade etmektedir.
 
Herhalde kurulduğundan bu yana (yani 66 yıldır) Odamızdan, hem kamu kurumları ve mahkemeler hem de bireyler veya özel kuruluşlar, çeşitli amaçlarla, konusunda bilgili ve deneyimli bilirkişi veya danışmanlık yapabilecek İnşaat Mühendisleri talep etmektedir. Meslek mensupları üzerinde bir "otorite" olduğu kabul edilen İMO`dan böylesi isteklerin yapılması makul ve hukuki iken, bilgi ve deneyim sahibi üyelerini (o da sadece isteyenler içinden) objektif kriterler çerçevesinde tespit etme prosedürünü tarif eden Yönetmelik metninin hukuki bulunmamasının nedeni anlaşılır gibi değildir.
 
Anayasanın 135. Maddesinde "Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir." denmektedir.-
 
6235 Sayılı TMMOB Kanununun 2. Maddesinin (b) bendinde "mühendislik ve mimarlık mesleği mensuplarının, müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyeti kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak için bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak" denmektedir.
 
İnşaat Mühendisleri Odası Ana Yönetmeliğinin 5. Maddesinin (a) bendinde "Dünya ve Ülkemizdeki inşaat mühendisliği alanındaki gelişmeleri ülke çıkarlarına uygun bir biçimde yaygınlaştırmaya çalışmak, gerekirse ülke dışındaki ilgili meslek örgütleriyle ilişki kurmak, üyelerinin okul sonrası meslek içi eğitimini sağlamak, belgelendirmek, sertifika vermek, yetkin mühendis olmalarını sağlamak," denmektedir.
 
Bu yasa ve yönetmelik maddeleri Odaların görev ve yetkilerini anlatmaktadır.
 
Şimdi bu görev ve yetkileri kendimiz değil de mahkemeler nasıl yorumlamış onu görelim.
 
Anayasa Mahkemesi`nin 2011/100 E. 2012/191 K. Ve 29.11.2012 tarihli kararında
 
"...Meslek kuruluşlarının özerkliği, merkezî idareden bağımsız olarak karar ve yürütme organlarını seçebilme, ilgili mesleki faaliyetlerle sınırlı olmak üzere üyelerini ve örgütlerini bağlayıcı karar alma ve uygulama, üyeleri hakkında disiplin tedbirleri uygulama hak ve yetkisini içermektedir..."  denilerek meslek kuruluşlarının meslek mensuplarının uygulayacağı ilke ve kuralları belirleme yetkisi olduğu açıkça belirtilmiştir.
 
Ayrıca Danıştay 8. Dairesinin E: 2008/11038 K: 2011/1400 sayılı ve 08.03.2011 tarihli kararında ve daha pek çok kararında "... Bu kapsamda İnşaat Mühendisleri Odasının Serbest çalışan İnşaat mühendislerinin etkinliklerini denetlemek ve serbest inşaat mühendisliği hizmetinin esaslarını, mesleki deneyim, kapasite ve yeterlilik açısından değerlendirmekle görevli olduğu açıktır" şeklinde ifade ederek İnşaat Mühendisleri Odasının yetkiden öte görevini açıkça ortaya koymuştur.
 
Peki, ne olmuştur da Danıştay`ın aynı dairesi çelişkili ve birbirinden zıt kararlar verebilmiştir? Bu sorunun cevabı; belki Danıştay eski Başkanının sözlerinde, belki de zamanın ruhunda gizlidir.
 
Son sorum çok kısa sizce sonuç olarak bu iş bitti mi?
 
Elbette ki hayır!
 
Öncelikle, İnşaat Mühendisleri Odası bu açık hukuksuzluğa yine Danıştay nezdinde itiraz edecektir. Gerekirse Anayasa Mahkemesine götürecektir.
 
Onlarca yıldır savunageldiğimiz ve son 15 yıldır hayata geçirmek için mücadele ettiğimiz, mesleğimiz, meslektaşımız, halkımız ve ülkemiz için faydalı ve hatta elzem olduğunu düşündüğümüz bu uygulamanın er ya da geç hayata geçeceğine dair hiçbir kuşkumuz yoktur. Dünya örneklerine bakıldığı zaman ülke olarak oldukça geç kaldığımız söylenebilir. Hayatın gerçeklerine, bilimin gereklerine ne hukukçular ne de siyasiler daha fazla direnebileceklerdir.
 
Nasıl ki, TMMOB`ne bağlı Odaların mesleki denetim faaliyetleri meşruiyetini ve hukukiliğini haklılığından ve toplumsal gerekliliğinden alıyordu ise Referans Belgesi uygulaması da gücünü aynı zeminden almaktadır. Dolayısıyla İnşaat Mühendisleri Odası`nın kararlı mücadelesi geciktirilse bile engellenemeyecektir.
 
Sayın Taner YÜZGEÇ Referans Belgesi Yönetmeliğinin iptali konusundaki Danıştay 8. Mahkemesinin aldığı karar konusundaki görüşlerinizi bizim aracılığımız ile Ankara Şube Üyeleri ve Odamızın bütün bileşenleri ile paylaştığınız için size teşekkür ediyorum. Son sorumuza verdiğiniz cevabın Ankara Şube Yönetim Kurulu`nun da görüşleri olduğunu ifade etmek isterim. Şantiyede, kamuda, proje üretiminde, akademide yani farklı farklı alanlarda çalışan, mesleğimizin gelişimi ve kamu yararı için meslek alanının nasıl düzenleneceği konusunda kafa yoran üyelerimizin ezici bir çoğunluğunun, acil bir şekilde hayata geçmesini beklediği bu uygulamaların eninde sonunda hayata geçeceğini biliyor ve bu konudaki üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getireceğimizi tekrar ifade etmek istiyorum.