Ankara Şubemiz: Emeğimiz Bizim, Bedenimiz Bizim, Kimliğimiz Bizim!
Ankara Şubemiz: Emeğimiz Bizim, Bedenimiz Bizim, Kimliğimiz Bizim! Kadınlar, dünyanın her yerinde yaşamın her alanın "var!" olabilmek için, adalet, özgürlük ve eşitlik için mücadele ediyor. 8 Mart, kendilerini birey olarak yok sayan, sömüren, yok eden sisteme karşı kadınların birlikte taleplerini daha güçlü haykırdığı, bu sistem karşısında omuz omuza mücadele verdiği gündür. 8 Mart`a ayrımcılığın ve ırkçılığın yükseldiği, erkek egemen şiddetin yaşamımızın her alanında yayıldığı, savaş çığırtkanlığının yapıldığı ve ekonomik krizin kendini en yakıcı haliyle gösterdiği bir dönemde giriyoruz. 8 Mart 1857`de insanca yaşam ve çalışma koşulları ile greve giden kırk bin dokuma işçisinin başlattığı mücadele hala sürüyor. Kadınlar, dünyanın her yerinde yaşamın her alanın "var!" olabilmek için, adalet, özgürlük ve eşitlik için mücadele ediyor. Kadına yönelik şiddetin günden güne arttığı ülkemizde kadınlar, "hak" mücadelesinin yanında artık "can" mücadelesi de veriyor. Erkek egemen sistem, kadınların nasıl güleceğini, nerede ne yapacağını, ne konuşacağını, ne giyeceğini, kaç çocuk doğuracağını, hangi saatlerde dışarı çıkacağı vb. durumları emretmekle kalmayıp yasal düzenlemelerle kadın üzerindeki baskısını arttırıyor, yaşam hakkımızı, nefes aldığımız alanları ellerimizden alıyorlar. Muhafazakar toplum yaratma yolunda emeğimizi, ekmeğimizi çalan, kadını eve hapsetmeye çalışan, anneliği vatani görev ilan eden, sadece doğurabiliyor diye esnek ve güvencesiz istihdamı bir ödülmüş gibi dayatan iktidar, savaş politikaları içerisinde de en çok kadınları eziyor ve acılarını görmemekte ve tanımamakta ısrar ediyor. Bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı, şiddete karşı kadınları yatıştırıcı ve sakin kalmaya telkin edici tavsiyeler vererek şiddeti normalleştiriliyor. Şiddetin sorumlusu olarak kadının davranışlarını görerek kadının alttan almasını ve itiraz etmemesini öğütlüyor. Neoliberal politikalar, üretime değil ranta dayalı ekonomik sistemi dayatarak öncelikle kadın emeğini ucuz ve güvencesiz koşullarda sistemin hizmetine sunuyor. Aile içindeki çocuk, hasta, yaşlı, engellilerin bakımı ve ev işleri kadının yapmakta zorunlu olduğu işler olarak görülüyor. Aile içi eşitsiz işbölümü ve bakım yükümlülükleri ile ezilen, sömürülen kadınlar, çalışma yaşamının kuralsızlaştırılmasına, güvencesizleştirilmesine ve esnekleştirilmesine yönelik neoliberal dönüşümün hedef kitlesi haline getiriliyor. Şiddetin sorumlusu kadın ve davranışları değildir, kadının toplumsal sorumluluğu üzerine yapıştırılan sözde görevler değildir. Şiddet, kadınların hapsedilmeye çalışıldığı aile içinden gelmektedir. Korunma talebinde bulunan kadınların eşi, eski eşi, sevgilisi ve nişanlısı tarafından öldürüldüğü bu düzene uymayacağız. Kadın erkek eşitliğinin toplumun her alanında sağlandığı, kadının, emeğinin karşılığını adil bir şekilde aldığı ve hak ettiği değeri bulduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle "8 Mart Dünya Kadınlar Günü"nü direnişin, emeğin ve sevginin gücü ile anıyoruz. Emeğimiz bizim, bedenimiz bizim, kimliğimiz bizim. Yaşamın her alanızda, "Vardık, Varız, Var olacağız!" Yaşasın Kadın Dayanışması! Yaşasın TMMOB Kadın Örgütlülüğü İMO Ankara Şubesi Kadın Mühendisler Çalışma Grubu