TÜM KADINLARI VE KADIN MESLEKTAŞLARIMIZI DAYANIŞMA RUHUYLA SELAMLIYORUZ

TÜM KADINLARI VE KADIN MESLEKTAŞLARIMIZI DAYANIŞMA RUHUYLA SELAMLIYORUZ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm kadınlara kutlu olsun!

8 Mart tarihinin kökeni, 8 Mart 1857`de New York`ta dokuma işçisi olarak çalışan kadınların insanlık dışı çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücret eşitsizliğinin giderilmesi amacıyla yaptıkları grevlere güvenlik güçlerinin müdahalesiyle başlayan olaylar sırasında 129 dokuma işçisi kadının hayatını kaybetmesine dayanır.

Bu tarih, o günden bu yana kadınların hak ve özgürlüklerini talep etmesinin simgesel günü olarak anılmaktadır. Bu simgesel gün yalnızca çalışma yaşamından kaynaklanan sorunlarla sınırlı olmayıp kadının kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını da yansıtan simgesel bir gündür.

Kapitalizmin işleyişinden beri ev içi emeğin bir değer olarak benimsenmemesinden doğan, artı değerin artık kadınlar tarafından dile getirildiği ve talep edildiği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bugün dünyada kadınlar bu güçten doğan hakları için dünya genelinde "Kadın Grevini" konuşuyorlar.

Ülkemiz son yıllarda hak ve özgürlükler bakımından çok kayıplar vermiştir. Biz kadınlar da bu hak kayıplarından üzerimize düşeni fazlasıyla almış bulunuyoruz. Muktedirler, doğuracağımız çocuk sayısından, ses tonumuza, bekarlık vergilerinden, medeni halimize kadar pek çok kişisel tercihlerimiz hakkında söylemler ve politikalar üretiyorlar.

Bu ayrımcı politikalar mesleğimize de yansımaktadır. Ülkemizde 200`den fazla İnşaat Mühendisliği eğitimi veren Fakülte ya da bölümlerden her yıl 10 binden fazla İnşaat Mühendisi mezun olmaktadır. Bu mezunlardan yaklaşık %10` u genç kadın meslektaşlarımızdır. Özellikle genç kadın meslektaşlarımız, bugünün koşullarında mesleki itibarsızlık, güvencesiz çalışma, düşük ücret ve nihayet işsizliğe mahkum kalmaktadır.

Mesleğimizin seçiminden, eğitim sürecine ve icrasına kadar cinsiyet ayrımcılığının birçok biçimiyle karşılaşıyoruz. İnşaat mühendisliği mesleğini fiziksel güçle ilişkilendirerek "erkek mesleği" ilan eden bilim dışı bir anlayışı asla kabul etmiyor, yetenek, beceri, donanım, eğitim ve üretebilme kabiliyetiyle şekillenen mesleğimizin tüm çalışma alanlarında kendini gösteren cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadeleyi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Dünya Ekonomik Forumu 2016 konferansında tartışmaya açılan ve Dördüncü Sanayi Devriminin kadınların çalışma yaşamına katılımını nasıl etkileyeceğini inceleyen Endüstride Cinsiyet Ayrımı Raporuna göre, gelecek 5 yıl içinde 3 milyon kadının işini kaybetmesi bekleniyor. İş dünyasında kadın erkek eşitsizliğinin daha da karmaşık hale geleceği uyarısını yapan rapor, kadınların iş yaşamında liderlik pozisyonlarına gelme şansının da erkeklere kıyasla çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Türkiye`deki tabloda maalesef bu öngörüleri destekler nitelikte; istihdamda kadın erkek çalışan sayıları arasında büyük bir fark bulunuyor. 2016 TÜİK verilerine göre Türkiye`de maaşlı çalışan erkeklerin oranı %69, kadınların oranı %30 seviyelerinde iken Dünya Ekonomik Forumunun 2016 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu, Türkiye`nin 144 ülke arasında 130. sırada olduğunu gösteriyor. Konu teknoloji olduğunda bu fark daha da belirginleşiyor. Bu durumu aşmak için çözümlerin geliştirilmesi ve uygulanması acil bir zorunluluk gerektiriyor. Endüstri 4.0`ın gerisinde kalmamak için ülkemizde altyapı ve teknoloji yatırımlarının yanısıra istihdam ve eğitim politikalarında ciddi iyileştirmeler ivedilikle yapılmalıyken ülkemiz bu konulardan uzaklaşarak savaş ve işgal politikalarına yönelmektedir.

Savaşların en çok etkilediği kesimler yine hiç kuşkusuz kadınlar olmaktadır. Kadınlar doğası gereği üretkendir. Kadınlar varoluşsal anlamda insan yetiştirmeye, hayatı ve tohumu korumaya ve barışı sürdürmeye ahlaken yatkındırlar. O halde kadın bakış açısı bir koruyuculuk tutumuyla başlıyor, ele geçirmektense tutmanın, kırılgan olanı korumanın ve mevcut olanı sürdürmenin önceliğinin hakim olduğu bir tutum, dünyanın korunması ve dünyanın düzeltilmesi işleri ile ortaya çıkan bu tutum bir barış siyasetine yol açar ve bu nedenle kadınlar savaşa karşıdır.

Biz de İnşaat Mühendisi kadınlar olarak barış hemen şimdi diyoruz. Ülkemizdeki kadınlar olarak her gün birimizin eksildiği ve bir kişi bile eksilmeye tahammülümüzün kalmadığı bu günlerde ne kendimizin ne çocuklarımızın ne de eşlerimizin ölmesini istemiyoruz.

Barış talep ettiğimiz şu günlerde diyoruz ki;

‘Sevgili oğlum, seni esirgeyen,
O değerli hayatını bağışlayan olmak isterdim`
Bilinçli ve örgütlü kadınlarla Mesleki ve Demokratik kitle örgütümüzün daha da güçlü olacağına inançla Dünya Kadınlar Günü`nü selamlıyoruz.

Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz...

Yaşasın 8 Mart. 

08.03.2020

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
46. Dönem Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu