DEPREM BİR DOĞA OLAYIDIR. ASIL SORUN, DEPREME DAYANIKLI YAPILARIN ÜRETİLMEMESİDİR. YAPI STOKUMUZ DEPREME DAYANIKLI DEĞİLDİR
DEPREM BİR DOĞA OLAYIDIR. ASIL SORUN, DEPREME DAYANIKLI YAPILARIN ÜRETİLMEMESİDİR. YAPI STOKUMUZ DEPREME DAYANIKLI DEĞİLDİR...
Elazığ Sivrice merkezli 6.8 büyüklüğünde ortaya çıkan deprem bölge ve ülke insanımızı bir kez daha üzdü. Can ve mal kayıplarına neden oldu. Çok sayıda insanımız yaralandı yapılar hasar gördü.
Öncelikle yaşamını yitiren insanlarımıza baş sağlığı, yaralananlara da acil şifalar diliyoruz.
Sürekli olarak altını çizdiğimiz bir konu var. Ülkemizin topraklarının ciddi ölçüde deprem tehlikesi altında bulunduğunu ve yapı stokumuzun depreme karşı dayanıklı olmadığını söylüyoruz. 1992 yılında Erzincan, 1995 Dinar, 1998 Adana-Ceyhan, 1999 Doğu Marmara, 2003 Bingöl ve 2011 Van-Erciş depremleri yaşandı. Teorik düzeyde oldukça fazla çalışmalar yapıldı. Üstelik dikkat çekilmeyen fay hatları da neredeyse hiç kalmadı. Faylarda biriken enerjinin açığa çıkmasının depremleri ürettiği de biliniyor. Bugün bile Elazığ Depremi nedeniyle fay hatları fazlasıyla anlatılarak toplumda oluşan enerji boşaltılmaya çalışılıyor.
Sorulması gereken soru şudur: Ne yapılması gerekir? Bu sorunun cevabı da şudur. Depreme dayanıklı yapı üretilmesi gerekir.
Her doğa olayı ülkemizde afete dönüşmektedir. Kaçak ve yeterli ölçüde mühendislik hizmeti almayan yapıların hasar görmesi ve yıkılması kaçınılmazdır. Üstelik İmar Barışı adı altında tümüyle kaçak olan yapılar bile affedilmiş yasal hale getirilmiştir. Şimdi de bu kaçak yapıların güçlendirilmesi gibi yeni bir mekanizma yaratılmaya çalışılmaktadır.
Toplum, tüketici olarak her konuda olduğu gibi bu konuda da kalite ve güvenliği aramaya başladığı zaman sorunun önemli bir parçası çözülmüş olacaktır. Fakat ülkemizde bilime, mühendisliğe ve bilgiye dayalı LİYAKAT sistemi tümüyle ortadan kalkmıştır. Herkes her şeyi bilir ve bilmediklerini de konuşur hale gelmiştir. Yapı güvenliği ve depreme dayanıklı yapı üretilmesinin ana unsuru olan "İNŞAAT MÜHENDİSLERİNİN" dışında ne yazık ki alan kapma yarışı ülkemizin temel sorunu haline gelmiştir.
"İmar Barışı" adıyla tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenliği yapı sahibinin beyanına teslim edilmiştir. Bu yapılar, depremi beklemeden kendi kendilerine yıkılıyorlar. Yıkılmaya da devam edecekler. Bilimi, bilgiyi, mühendisleri ve Deprem Yönetmeliğini yok sayarak yapı üretilmesinin bedelini çok ağır ödeyeceğiz.
Başta İstanbul olmak üzere yapı stokumuzun depreme dayanıklı hale getirilmesini bir yana bırakıp, "Kanal da Kanal" diyerek toplumu meşgul etmenin doğru olmadığının altını Elazığ Depremi bir kez daha kalın çizgilerle çizmiştir.
Sonuç olarak: ·Var olan ve depreme dayanıklı olmadığını bildiğimiz yapı stokumuz depreme dayanıklı hale getirilmelidir. ·Yeni yapılacak olan yapılar Deprem Yönetmelikleri dikkate alınarak yapılmalıdır. ·Daha çok formaliteyi tamamlamaya dayalı olarak işleyen yapı denetimi uygulaması değiştirilmelidir. Dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde uygulandığı gibi, mesleki yetkinliği kanıtlanmış ve belgelendirilmiş mühendis ve mimarlar denetimin ana unsuru haline getirilmelidir. ·İmar Barışı kapsamına giren kaçak ve mühendislik hizmeti almayan yapılar, Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerinin arşivlerine girmiştir. Öncelikle bu yapıların deprem güvenliği olmadığı bilinmeli ve bu yapılar depremi beklemeden yıkılmalıdır.
Elazığ ve bölgede yaşamını yitiren insanlarımızın yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. İnşaat Mühendisleri Odası olarak mesleğimizin bize yüklemiş olduğu sorumlulukla her türlü yardıma hazır olduğumuzun altını önemle çiziyoruz. Halkımızın bilgisine saygıyla sunulur.
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI CEMAL GÖKÇE