İstanbul Şubemiz: 12 Kasım Düzce Depremi: Ders Almamanın Trajik Örneği

İstanbul Şubemiz: 12 Kasım Düzce Depremi: Ders Almamanın Trajik Örneği

17 Ağustos 1999 Marmara depremi büyük bir yıkıma yol açtı. Binlerce insan hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı; ekonomide telafisi mümkün olmayan derecede olumsuz sonuçlar doğurdu. Toplumsal travmaya yol açan deprem bilinen ancak görmezden gelinen pek çok sorunu gün ışığına çıkardı. Türkiye`nin Marmara depremine hazırlıksız yakalandığı yaklaşımı genel kabul gördü ve hayatın deprem tehlikesine göre düzenleneceği ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı belirtildi.
Ne yazık ki hiçbiri olmadı. Yaklaşık 3 ay sonra Düzce Kaynaşlı merkezli meydana gelen depremde resmi rakamlara göre 845 insan hayatını kaybetti, 5 bin insan yaralandı. 13 bin bina, 2 bin 450 işyeri yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Deprem sonrası yapılan tespitte, 3 binden fazla binanın acilen yıkılması gerektiği tespit edildi.
Marmara depremiyle ortaya çıkan umutsuzluk ve çaresizlik, Düzce depremiyle adeta pekişti.
"Neden böyle oldu" sorusunun yanıtını, hiç şüphe yok ki, kamu yönetiminin Marmara depremi sonrasında hamasetle sınırlı yaklaşımında aramak gerekmektedir.
Bir ülke düşünün ki, her afette aynı tabloyla karşı karşıya kalınmakta, her afet sonrası merkezi ve yerel yöneticiler aynı kalıp cümlelerle kamuoyunun karşısına çıkmaktadır. Fasit bir daire yaratılmıştır ve kamu yönetimi önlem almak, afete hazırlık ve müdahale çalışmalarını eksiksiz yerine getirmek yerine vatandaşlarımızı fasit dairede çaresizliğe mahkûm etmektedir.
Ağustos depremiyle Kasım depremi arasındaki kısa sürede ne yapılabilirdi?
Eğer Marmara depreminden sonra, depremden etkilenen bölgelerdeki yapılar hızla incelense ve gerekli önlemler alınsaydı, olası bir deprem sonrasına dair planlama yapılabilseydi Düzce depreminin yıkıcı sonuçları bir parça azaltılabilirdi. Ancak yapılmadı.
Elbette uzun vadede yapılacaklar sorunu köklü ve kalıcı bir biçimde çözebilirdi. Ancak bu konuda da geleceğe güvenle bakılmasını sağlayacak adımlar atılmadığı sır değil. Nedir uzun vadeli çözüm? Yapı stokunun iyileştirilmesi, yeni üretilecek yapıların yapı denetime tabi tutulması ve yapı denetim sisteminin eksik ve zaaflarından arındırılması. Özetle yapı güveliğinin sağlanması.
Bırakalım olası bir depremi, depreme maruz kalmadan binaların yıkılması, ki İstanbul`da pek çok örnek yaşanmıştır, yapı güvenliği konusunda 1999`dan daha ileri bir durumda olmadığımızı göstermektedir. Kaldı ki kentsel dönüşüm projelerinde önceliğin rant değeri yüksek bölgelere verilmesinin, başka bir tartışmaya gerek bırakmayacak ölçüde trajik olduğu açıktır.
Anadolu coğrafyasında deprem ve depremin neden olduğu trajedi ne yazık ki devam ediyor. Son yirmi yılda Ceyhan, Marmara, Düzce, Bingöl, Van depremleri yaşandı. Her bir yıkım, bir önceki yıkımdan ders almamanın trajik bir örneği olarak ülke tarihindeki yerini aldı.
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak, temennimiz bir an önce güvenli yapı üretiminin sağlanması, yapı stokunun iyileştirilmesidir. Bu doğrultuda atılacak adımları, mesleki bilgi birikimimizle desteklemeye hazırız.
12 Kasım 1999 Düzce depremini unutmayacağız; tıpkı öncesinde ve sonrasında yaşanan depremleri unutmadığımız gibi.
Bu vesileyle depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, yakınlarını kaybeden ailelerin sabrının daim olmasını diliyoruz.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Yönetim Kurulu