İstanbul Şubemizde Uluslararası 8. Geoteknik Sempozyumu

İstanbul Şubemizde Uluslararası 8. Geoteknik Sempozyumu
Odamız adına İstanbul Şubesi olarak Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği ile 13-15 Kasım 2019 tarihinde düzenlediğimiz Uluslararası 8. Geoteknik Sempozyumu İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Süleyman Demirel Kültür Merkezi`nde  gerçekleşti.
 
 Şube Başkanımız Nusret SUNA, Odamızın ilk Geoteknik sempozyumunu 2005`te gerçekleştirdiğine, düzenlenen sempozyumlarla geoteknik alanıyla ilgili önemli bir birikim sağladığına, mesleğimizin geoteknik alanında referans kurumu haline geldiğine dikkat çekerek, ihmal edildiği varsayılan zemin-yapı ilişkisi konusunda önemli bir mesafe kat ettiğine değinerek başladığı konuşmasında, "Deprem bir Türkiye gerçeğidir. Bu gerçeği değiştirmek mümkün değildir. Ancak bir başka ülke gerçeği daha bulunmaktadır: Ülkemizin yapı stoku güvenli olmaktan uzaktır, yapı üretim süreci sorunlu ve sıkıntılıdır, yapı denetim sistemi işlevsel ve sağlıklı değildir. Özellikle zemin-yapı ilişkisinin başat bir konu olması gerekirken, arka planda kalmış, önemi yeterince kavranamamıştır. İşte meslek odamız 2005`ten bu yana konuyu sempozyum düzeyinde ele almakla kalmamış, ilgili pek çok yayın hazırlamış, seminerler, kurslar düzenlemiş, meslektaşlarını donanımlı hale getirmek için yoğun çaba harcamıştır. Bu zaman zarfında kayda değer mesafe alındığını ifade etmek durumundayım. Yapılan çalışmalar, hem kuramsal hem de uygulamada geoteknik uzmanlık alanının yapı üretim sürecinde ağırlığı ve önemini pekiştirmiştir. Bu gelişmede, meslek odamızın konuyla ilgili faaliyetlerinin ve 15 yıldır düzenlediği Geoteknik Sempozyumlarının katkısını yadsımamak gerekmektedir.  Amacımız bir yandan karar verici mekanizmaların bilimsel doğrular doğrultusunda karar vermelerini sağlamaya çalışmaktır. Diğer yandan ise toplum nezdinde itibarlı, güvenilir bir meslek disiplini haline gelebilmektir. Bu kapsamda eğer güvenli ve sağlıklı yapı üretimi asli hedefse, doğru geoteknik uygulamalarının önemi teslim edilmelidir. Bizlerin sempozyumlar aracılığı ile yapmak istediğimiz de budur." dedi.
 
"İnşaat mühendisliğinin formüllerden ibaret bir bilim dalı olmadığı gerçeği, özellikle deprem ve deprem önlemleri, sağlıklı yapılaşma ve kentleşmenin gereğine yapılan ısrarlı vurgu ile somutlanmaktadır. Hiç şüphe yok ki, insanın refahı ve güvenliği mesleğimizin varlık nedenlerindendir. İnşaat mühendisliği, her zeminde güvenli yapı üretilebileceğini kanıtlayan bir bilim dalıdır. Bu tespiti her ortamda ifade ediyoruz. Uygun zemin seçimi, zemine uygun temel tasarımı ve doğru uygulama gerçekleştirilirse, güvenli yapı üretimi de elde edilmiş olacaktır." diyen SUNA, her türlü yapı için zemin etüdü, mekanik ve dinamik analiz, zemin iyileştirmesi, iksa sistemi, yüzeysel ve derin temeller, dayanma yapıları, tüneller, toprak dolgu gibi başlıca uygulamaların geotekniğin çalışma alanında bulunuyor olmasının, bu alanın önemini pekiştirdiğine dikkat çekti.
 
Doğru geoteknik uygulamaları gerçekleştirebilmek için yer bilimleri alanında çalışan tüm mesleklerin koordinasyon içerisinde çalışmalarını yürütmesinin gerekli olduğunu belirten SUNA; "Ancak artık geride bıraktığımızı düşündüğüm bir tartışmaya atıfta bulunarak, zemin etüdünden başlayarak sürecin bitimine kadar sorumluluğun inşaat mühendislerinin uhdesinde olduğunu belirtmek isterim.  İnşaat mühendisleri zemin koşullarına uygun temel sisteminin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine, zemin-üst yapı arasındaki uyumun sağlanıp sağlanmadığına ve uygulamanın projeye uygun olup olmadığına dikkat etmekle yükümlüdür.  İnşaat Mühendisliği`nin Geoteknik Ana Bilim Dalı bunu sağlayabilecek bir bilim dalıdır.  İnşaat mühendislerinin ise aldıkları eğitim ve sahip oldukları mesleki birikimle bunu sağlamaya muktedir olduklarına şüphe yoktur.  Anlaşılmaz bir şekilde dönem dönem gündeme getirilen ve mevzuat değişikliklerinde halen tartışma yaratan bu konu artık gündem haline getirilmemelidir. Aksi takdirde mühendislik biliminin itibarsızlaştırılmasına ve önemsizleştirilmesine yol açacaktır."  dedi ve sempozyuma emeği geçen ve katkı koyanlara teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.
 
 Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Feyza ÇİNİCİOĞLU, " Geoteknik mühendisliği son derece büyük bir alan.  Geoteknik mühendisliği aslında bir başlangıcın bir vizyonerin başlangıcının ortaya koyduğu bir alanın ne ölçüde büyüyebileceğinin, ne ölçüde önemli olduğunun bir ifadesi. Türkiye`de başlayan bu hikaye bugün artık son derece geniş kapsamlı ve disiplinlerarası bir çalışma ihtiyacıyla bambaşka bir kapsam ve boyut almış durumda. Bu bağlamda geoteknik mühendisliği bütün dünyadaki yapılanışı ile inşaat mühendisliği içinde yer almıştır. Ancak geoteknik mühendisliği aynı zamanda inşaat mühendisliğinin diğer alanlara dünyayı medenileştirmek için kurduğu bir köprüdür. Bu köprünün diğer ucundaki meslektaşlarla birlikte çalışma gerekliliği vardır. Dolayısıyla bu kadar büyüyen bir alan içerisinde bizim inşaat mühendisliği alanındaki temele sağlam basarak bu mesleğin artık bir uzmanlı alanı olduğunu mutlak sürette bir yetkinlik meselesi olduğunu idrak etmemiz artık çok geç oluyor Türkiye için. Türkiye bu olaya 60-80 yıl önce yaklaşık 10 yıl önce başladı. Artık dünyadaki gelişmeleri görebilmek için bu alanın uzmanlık dışında sadece inşaat mühendisliği kapsamı içinde ve o dört yıllık eğitimin içinde telakki edilemeyeceğini kabullenmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Bu düşüncelerle son derece verimli ve başarılı bir konferansı idrak etmemiz gerektiğini diliyorum, saygılar sunuyorum"
 
Kıbrıs İMO Genel Başkanı Gürkan YAĞCIOĞLU, "Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası adına aranızda bulunmaktan samimi karşılamanızdan ve misafirperverliğinizden büyük memnuniyet ve mutluluk duyduğumu tüm üyelerim ve melektaşlarım adına söylemek isterim" diyerek başladığı konuşmasında "Geoteknik gibi önemli bir konuyu sempozyum formatında gerçekleştirmek için uzun çalışmalar yürüten İMO İstanbul Şube ve sempozyum bilim kurulunu içtenlikle kutluyorum" dedi.

 
YAĞCIOĞLU, sempozyum konularına ve katılacak isimlere bakıldığı zaman coğrafik yapı olarak deprem kuşağında bulunan ve ciddi deprem tehlikesi altındaki bölge açısından çok anlamlı ve işlevsel bir etkinliğin konu ehilleri ile gerçekleştirildiğine dikkat çekti ve güvenli yapılarda yaşamanın en temel insanlık hakkı olduğunu ve  en büyük sorumluluğun inşaat mühendislerine düştüğünü ifade etti. "Geoteknik, ilgili olduğu alan gereği tüm yaşam alanlarına dokunmakta ve insanlık için hayati öneme haiz bir bilim dalı olmaktadır. Yakın coğrafyamızda ve Türkiye`de yaşanan yıkıcı depremlerin yapı-zemin ilişkisinin yeterince dikkate alınmaması ve Geoteknik Mühendisliği`ne gereken önemin verilmemesinden dolayı, sonuçları acı şekilde tecrübe etmiş bulunmaktayız. Bu bağlamda üst yapı uzmanı ile geoteknik uzmanının birlikte yapı tasarımı yapmasının güvenli yapılaşmanın olmazsa olmazı olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır" diyen YAĞCIOĞLU, mühendisliğin evrensel bir unvan olduğunu ve din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın bilim için çalışıldığı takdirde bu unvana layık olunabileceğini belirtti, ve Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası`nın geoteknik alanında 43. Döneminde gerçekleştirdiği faliyetler hakkında bilgiler aktardı.
 
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü GENÇ, "Türkiye`de yıkıcı depremler bir kez olmadı, devamı da gelecek, bu kaçınılmaz. Artık her sallantının sonrasında dikkat ederseniz mühendisler suçlanmaya başlandı. Yapılan projelerin doğru olmadığı konuşulur ama yasa yapıcıların bu projelerin oluşması konusundaki o bilimsel terimleri uygulamaya çalışan mühendisleri yapının içine almazlar. Neden odaları bu işin dışında tutmaya çalışırlar ya da neden üniversiteleri giderek etkisizleştirmeye çalışırlar? Asıl konuşulması gereken de budur. Burada çok güzel şeyler çıkacak biliyorum. Çok güzel sonuçlara gidilecek, bilimsel raporlar çıkacak. Ama konunun sosyal boyutunun da mutlaka incelenmesi gerekiyor" diye konuştu ve sempozyuma başarılar diledi.
 
Oda Başkanımız Cemal GÖKÇE, 12 Kasım 1999 yılında yaşanan 7.2 büyüklüğündeki depremin yıldönümüne değindiği konuşmasında 26 Eylül de Marmara Denizinde 5.8 büyüklüğündeki depremi de işaret ederek, meslek insanlarını dışlayarak rant odaklı bir politikayla yapı stokunu depreme hazırlamanın mümkün olmadığını, ülke topraklarının inşaat sektörünün bir arazisi olarak görüldüğü sürece ve mühendislik eksenli bir yapı düzeninin kurulmadığı sürece deprem güvenlikli yapı stoku oluşturmanın mümkün olmadığını belirtti .
 
"Deprem Bina Yönetmeliğinin atıfta bulunduğu "Tasarım Gözetmenliği, Zemin ve Temel Etüdü Uygulama Esaslarının" tümüyle akademisyenler tarafından gerçekleştirilmesinin istenmesini de oldukça tartışmalı bir konu olarak görüyoruz. Profesyonel yaşamı ve Profesyonel Mühendisliği dikkate almayan bir uygulamanın sağlıklı bir şekilde işleme şansı yoktur. Yine Tasarım Gözetmenlerinin tümüyle akademisyenlerden oluşmasını da doğru bulmuyoruz. Ancak hem "Tasarım Gözetmenliği", hem de "Zemin ve temel etüdü uygulama esasları ve rapor formatı" ile ilgili olarak inşaat mühendisliğinin beraber çalışmakta olduğu ve hesaplarımızda kullandığımız verilerin elde edilmesini sağlayan diğer mühendislik disiplinlerinin, inşaat mühendisliği alanına girme taleplerinin oluştuğu ve bunun için sürekli bir çalışmanın olduğu da açıktır. Bununla ilgili olarak odamız tarafından mesleğimizin iç dinamikleri sürekli olarak anlatılmaya çalışılmış, inşaat mühendisliği eğitiminin kapsamı açıklanmıştır. Ayrıca, İnşaat mühendisliği her çeşit inşa işini tasarlayan, koordine eden ve yöneten mühendislik alanıdır. Bu tanımın içine her çeşit yapı ve yapının etkilediği zemin/kaya ortamı girer. Sonuç olarak yapı ve etkilediği zemin/kaya ortamı karşılıklı olarak etkileşim halinde olan ve bir arada bütünü oluşturan  kompozit bir sistemdir. Bu sistemin yapı bileşeni hakkında bilgi sahibi olmadan sadece zemin/kaya ortamı hakkında bilgi sahibi olarak zemin-yapı etkileşim sistemini doğru bir şekilde değerlendirebilmek mümkün değildir. Tam bu sebeple inşaat mühendisliği yapılanması içinde geoteknik uzmanlık alanı oluşmuş ve evrensel olarak bu konudaki geçerli ve yetkin bilimsel/mesleki disiplin olarak kabul görmüştür." diyen GÖKÇE, bilim ve teknolojinin uzun dönemli ekonomik ve toplumsal gelişmenin en önemli unsurlarından biri olduğunu, bilim ve teknoloji politikalarının ise bu gelişimin hızını ve yönünü etkilemenin bir aracı olarak karşımıza çıktığını ifade ederken, dünyada ekonomik ve sosyal alanda gelişmiş ülkelerin, uzun erimli toplumsal, ekonomik ve siyasi hedefleri ile uyumlu bir bilim ve teknoloji vizyonu geliştirdiklerine dikkat çekti.
 
GÖKÇE, ülkemizde yaklaşık olarak 20 milyon mertebesinde konut stokunun önemli bir kısmının deprem güvenliği olmadığını, imar Barışı adı altında getirilen imar affının yeni yasal, fakat güvenliği olmayan bir yapı stoku ortaya çıkardığına ve kaçak yapıların deprem güvenliğinin yapı sahibinin beyanına bağlandığını vurguladığı konuşmasında üniversitelerin durumuna ve eğitimin geldiği noktaya da değindi ve adalet dağıtmak üzere kurulan ve eğitim yapan hukuk fakültelerinin on dokuzunun dekanının hukukçu olmadığının altını çizerek "Bilim, bilgi ve teknoloji ancak özgür bir ortamda yükselir." dedi. GÖKÇE,
  Karl TERZAGHI ve Kemal ÖZÜDOĞRU`yu da andığı konuşmasını  sempozyuma katkı ve emeği geçenlere teşekkür ederek ve başarılar dileyerek sonlandırdı.
 
Açılış konuşmalarının ardından Sempozyum destekçimiz TÜBİTAK`tan Yasin TOKDEMİR Tübitak`ın BİDEP programlarına ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.
 
Sempozyumun ilk oturumu Feyza Çinicioğlu tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı  Heinz Brandl,  "Box Shaped Deep Foundations To Take High Vertical And Horizontal Loads" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun 2.
  oturumu Oda Başkanımız Cemal GÖKÇE  tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Ergün Toğrol, "Türkiye`de Geoteknik Mühendisliğinin Gelişim" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun üçüncü oturumu öncesi Ceyda Pirali (Piyano), Cenk Atasoy (Keman) tarafından piyano ve keman resitali gerçekleşti. Resitalde Ceyda Pirali`nin bestesi Yeni Aşk,  Carlos Gardel`in Por Una Cabeza, Astor Piazzolla`nın Oblivion ve Libertango adlı eserlerine yer verildi.
 
Sempozyumun 3.  oturumu Tuncer Edil  tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Antonio Gens , "Deep Underground Excavations In Argillaceous Rocks. Observations and Analysis" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun 4. Oturumu;  ana salonda Sadık Öztoprak tarafından yönetildi ve "Derin Kazı ve İksa Sistemleri" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Selçuk Bildik tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Kıyı Yapıları ve Ulaştırma Yapıları"; oturum başkanlığı Cemal Akça tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin İyileştirmesi" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Sempozyumun 5. Oturumu;  ana salonda Cavit Atalar tarafından yönetildi ve "Derin Kazı ve İksa Sistemleri" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Aykut Şenol tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Zemin İyileştirmesi"; oturum başkanlığı Banu İkizler tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapıları Şevler ve Heyelanlar" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Sempozyumun 2. Günü, 6. Oturumu;  ana salonda Pelin Özener tarafından yönetildi ve "Geoteknik Deprem Mühendisliği" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Gülgün Yılmaz tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı"; oturum başkanlığı Havvanur Kılıç tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapı Etkileşimi" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Sempozyumun 7. oturumu Atilla Ansal  tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Steven L. Kramer, "Performance-Based Geotechnical Seismic Design" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun 8.  oturumu Şube Başkanımız Nusret Suna tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Ergin Arıoğlu, "TBM Tünellerinde Geoteknik Çalışmanın Önemi ve Avrasya Tüneli" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun 9.  oturumu Huriye Bilsel tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı David Toll, "Investigations of Climate Change Impacts on Infrastructure" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun 10. Oturumu;
  ana salonda İlknur Bozbey tarafından yönetildi ve "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı E.Ece Bayat tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Geoteknik Deprem Mühendisliği"; oturum başkanlığı Yeliz Yükselen Aksoy tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapı Etkileşimi" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Sempozyumun 11. Oturumu;  ana salonda Özer Çinicioğlu tarafından yönetildi ve "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Selman Sağlam tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Geoteknik Deprem Mühendisliği"; oturum başkanlığı Zülküf Kaya tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin İyileştirmesi" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Sempozyumun 3. Günü, 12. Oturumu;  ana salonda Kubilay Keleşoğlu tarafından yönetildi ve "Temel Mühendisliği" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Aykut Şenol tarafından yönetilen 1. Paralel salonda Geoteknik Deprem Mühendisliği"; oturum başkanlığı Ayşe Erdinçliler tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Sempozyumun 13.  oturumu Kuraty Özaydın  tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Alessandro Mandolini, "Main Factors Affecting the Approach to Pile Foundation Design" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun 14.  oturumu Mustafa Laman  tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Mahir Vardar, "Kripli Yamaçlarda Geoteknik Sorunlar ve Kontrolü" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. 
 
Sempozyumun, 15. Oturumu;  ana salonda Rasin Düzceer tarafından yönetildi ve "Temel Mühendisliği" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı İMO Yönetim Kurulu Üyesi  Sekreter Üyemiz Şükrü Erdem tarafından yönetilen 1. Paralel salonda Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı"; oturum başkanlığı Nejan Huvaj tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapıları, Şevler ve Heyelanlar" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
                         
 
Sempozyumun, 16. Oturumu;  ana salonda Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Murat Serdar Kırçıl  tarafından yönetildi ve "Zemin Yapı Etkileşimi" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyemiz Temel Pirli tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Zemin İyileştirmesi"; oturum başkanlığı Murat Örnek tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Temel Mühendisliği" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Sempozyumun, 17. Oturumu;  ana salonda Ayfer Erken tarafından yönetildi ve "Zemin İyileştirmesi" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Murat Monkul tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Geoteknik Deprem Mühendisliği" konusu üzerine bildiriler sunuldu.
 
Kapanış Konuşmaları bölümünde Şube Başkanımız Nusret Suna, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Feyza ÇİNİCİOĞLU ve Oda Başkanımız Cemal GÖKÇE sempozyuma katkısı ve emeği geçenlere teşekkür ettiler.

 
ŞUBE BAŞKANIMIZ NUSRET SUNA`NIN 8. ULUSLARARASI GEOTEKNİK SEMPOZYUMU`NDA YAPMIŞ OLDUĞU AÇILIŞ KONUŞMASI
 
Sayın Belediye Başkanı,
Değerli Düzenleme, Bilim, Danışma Kurulu Üyeleri,
Uluslararası Bilim Kurulunun Değerli Üyeleri,
Odamızın Değerli Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri,
Sevgili Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
 
"Uluslararası 8. Geoteknik Sempozyumu`na hoş geldiniz. Sizleri, İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyor, başarılar diliyorum.
 
İnşaat Mühendisliği`nin en önemli ana bilim dallarından biri olan Geoteknik ana bilim dalının, mesleğimiz açısından hemen hemen tüm paydaşları ile bir arada olmaktan onur duyuyoruz.
 
Odamız adına, Şubemiz tarafından düzenlenen Geoteknik Sempozyumu, Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisleri Derneği`nin katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Elbette sadece bu yıl değil, bundan önceki sempozyumların da hazırlanmasını ve gerçekleşmesini sağlayan Düzenleme, Bilim, Danışma kurulu üyelerine teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
 
Meslek odamız için ise ayrı bir parantez açmakta fayda bulunmaktadır.
Odamız ilk Geoteknik sempozyumunu 2005`te gerçekleştirmiş, düzenlenen sempozyumlar, geoteknik alanıyla ilgili önemli bir birikim sağlamış, mesleğimizin geoteknik alanında referans kurumu haline gelmiş, açıkçası ihmal edildiği varsayılan zemin-yapı ilişkisi konusunda önemli bir mesafe kat etmiştir.
 
Değerli Katılımcılar,
Deprem bir Türkiye gerçeğidir. Bu gerçeği değiştirmek mümkün değildir.
Ancak bir başka ülke gerçeği daha bulunmaktadır: Ülkemizin yapı stoku güvenli olmaktan uzaktır, yapı üretim süreci sorunlu ve sıkıntılıdır, yapı denetim sistemi işlevsel ve sağlıklı değildir.
Özellikle zemin-yapı ilişkisinin başat bir konu olması gerekirken, arka planda kalmış, önemi yeterince kavranamamıştır.
 
İşte meslek odamız 2005`ten bu yana konuyu sempozyum düzeyinde ele almakla kalmamış, ilgili pek çok yayın hazırlamış, seminerler, kurslar düzenlemiş, meslektaşlarını donanımlı hale getirmek için yoğun çaba harcamıştır.
Bu zaman zarfında kayda değer mesafe alındığını ifade etmek durumundayım. Yapılan çalışmalar, hem kuramsal hem de uygulamada geoteknik uzmanlık alanının yapı üretim sürecinde ağırlığı ve önemini pekiştirmiştir.
Bu gelişmede, meslek odamızın konuyla ilgili faaliyetlerinin ve 15 yıldır düzenlediği Geoteknik Sempozyumlarının katkısını yadsımamak gerekmektedir.
 
Amacımız bir yandan karar verici mekanizmaların bilimsel doğrular doğrultusunda karar vermelerini sağlamaya çalışmaktır. Diğer yandan ise toplum nezdinde itibarlı, güvenilir bir meslek disiplini haline gelebilmektir.
Bu kapsamda eğer güvenli ve sağlıklı yapı üretimi asli hedefse, doğru geoteknik uygulamalarının önemi teslim edilmelidir.
 
Bizlerin sempozyumlar aracılığı ile yapmak istediğimiz de budur.
 
Değerli Meslektaşlarım,
İnşaat mühendisliğinin formüllerden ibaret bir bilim dalı olmadığı gerçeği, özellikle deprem ve deprem önlemleri, sağlıklı yapılaşma ve kentleşmenin gereğine yapılan ısrarlı vurgu ile somutlanmaktadır.
Hiç şüphe yok ki, insanın refahı ve güvenliği mesleğimizin varlık nedenlerindendir.
İnşaat mühendisliği, her zeminde güvenli yapı üretilebileceğini kanıtlayan bir bilim dalıdır. Bu tespiti her ortamda ifade ediyoruz.
 
Uygun zemin seçimi, zemine uygun temel tasarımı ve doğru uygulama gerçekleştirilirse, güvenli yapı üretimi de elde edilmiş olacaktır.
 
Sempozyumda bütün bu konular akademisyenler ve uzman meslektaşlarımız tarafından ele alınacaktır. Zemin iyileştirilmesinden kazı ve iksa sistemlerine, zemin davranışından çevre geotekniğine kadar geniş yelpazeye yayılan tartışmalar gerçekleştirilecektir.
 
Özellikle uluslararası katılım inovasyon tartışmalarında belirleyici bir etki yaratacaktır. Geoteknikteki yeni gelişmeler, yeni yaklaşımlar sempozyumun teorik çerçevesini zenginleştirecektir.
 
Sempozyum zemininde bir araya gelen akademisyenler ile uygulamacıların işbirliği pratikte karşılaşılan sorunların aşılmasına katkı sağlayacaktır.
 
İstenen düzeyde gelişim sağlanması için bu işbirliğinin taşıdığı önem herkesin malumudur.
Meslek odaları tarafından gerçekleştirilen bilimsel etkinliklerin ayırt edici özelliği, sürecin bileşenlerinin bir araya getirilmesidir. Odamız tarafından düzenlenen sempozyumların ana hedefi budur ve bu kurguda hayli deneyimli olduğumuzu vurgulamak isterim.
 
Değerli Katılımcılar,
Son yüzyılda Anadolu coğrafyasında çok sayıda deprem meydana gelmiş, binlerce insan hayatını kaybetmiş, telafisi mümkün olmayan ekonomik sonuçlar açığa çıkmıştır.
 
Bir doğa hareketi olan deprem, bilinen ama önemsenmeyen neden ve sorunlarla doğal afete dönüşmektedir.
Bu gerçek bizleri iki temel konuyla karşı karşıya bırakmaktadır.
 
Birincisi yapı stokunun iyileştirilmesidir ki, bu konu sempozyumun doğrudan ilgi alanında değildir.
İkincisi ise yapı üretim sürecinin hata ve zaaflarından arındırılması, başta inşaat olmak üzere ilgili mühendislik disiplinlerinin üretim sürecinin belirleyicisi olmasıdır.
Hiç şüphe yok ki bu konu sempozyumun ilgi alanındadır.
 
Tam da bu noktada geoteknik mühendisliğinin ayırt edici, sonuç değiştirici özelliğine dikkat çekmek gerekmektedir.
Son üç büyük depremde; Ceyhan, Marmara ve Van depremlerinde geotekniğin önemini açığa çıkartan pek çok örnek yaşanmıştır.
 
Depremin aynı kentte, aynı bölgede ve hatta aynı sokakta bulunan binalarda farklı sonuçlara yol açtığı, aynı sokakta, hatta komşu parsellerde bir yapının ayakta kalması, diğerinin yıkılması aynı noktaya işaret etmiştir.
Bu fark, diğer etkenlerle birlikte, özellikle zemin-yapı ilişkisine dikkat edilmesini zorunlu kılmıştır.
Dikkat çeken nokta, depremde zarar gören yapılarda zemin-yapı bütünlüğünün sağlanmamış olmasıdır.
 
Değerli Meslektaşlarım,
Her türlü yapı için zemin etüdü, mekanik ve dinamik analiz, zemin iyileştirmesi, iksa sistemi, yüzeysel ve derin temeller, dayanma yapıları, tüneller, toprak dolgu gibi başlıca uygulamaların geotekniğin çalışma alanında bulunuyor olması, bu alanın önemini pekiştirmiştir.
 
Değişik derecelerde depremselliğe sahip bu ülkede yaşamaya ve barınmaya devam edeceksek, geoteknik biliminin önemini kavramak, geotekniğin bilimsel esaslarına sadık kalmak mecburiyetindeyiz.
Doğru geoteknik uygulamaları gerçekleştirebilmek için yer bilimleri alanında çalışan tüm mesleklerin koordinasyon içerisinde çalışmalarını yürütmesi gereklidir.
 
Ancak artık geride bıraktığımızı düşündüğüm bir tartışmaya atıfta bulunarak, zemin etüdünden başlayarak sürecin bitimine kadar sorumluluğun inşaat mühendislerinin uhdesinde olduğunu belirtmek isterim.
İnşaat mühendisleri zemin koşullarına uygun temel sisteminin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine, zemin-üst yapı arasındaki uyumun sağlanıp sağlanmadığına ve uygulamanın projeye uygun olup olmadığına dikkat etmekle yükümlüdür.
 
İnşaat Mühendisliği`nin Geoteknik Ana Bilim Dalı bunu sağlayabilecek bir bilim dalıdır.
İnşaat mühendislerinin ise aldıkları eğitim ve sahip oldukları mesleki birikimle bunu sağlamaya muktedir olduklarına şüphe yoktur.
 
Anlaşılmaz bir şekilde dönem dönem gündeme getirilen ve mevzuat değişikliklerinde halen tartışma yaratan bu konu artık gündem haline getirilmemelidir. Aksi takdirde mühendislik biliminin itibarsızlaştırılmasına ve önemsizleştirilmesine yol açacaktır.
 
Değerli Konuklar,
Değerli Katılımcılar,
Sempozyum programına dikkat edildiğinde, geoteknik konusunun salt zemin yapı ilişkisi sınırlarında kalmadığı, çevre geotekniği dahil pek çok spesifik konunun ele alınacağı görülecektir.
Oldukça yoğun bir program bizleri bekliyor. Açılış konuşması sınırlarını zorladığımın ve bir an önce mesleğimizin duayenlerini dinlemek istediğinizin farkındayım.
 
Sözlerimi bitirirken Oda Yönetim Kurulumuza, Sempozyum Düzenleme ve Danışma Kurullarına, Ulusal/Uluslararası Bilim Kurulu üyelerine, Odamız Geoteknik Kuruluna, destek ve katkılarını hiçbir zaman esirgemeyen akademisyenlere ve meslektaşlarıma, Sempozyum Sekretaryasına ve sempozyum hazırlık sürecinin hemen her aşamasında büyük özveriyle çalışan çalışanlarımıza, profesyonel destek aldığımız organizasyon firmamız Dekon a İstanbul Şube Yönetim Kurulu adına huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
 
Ayrıca;
Altın Sponsorumuz Sarıyer Belediyesi`ne
Resmi Sponsorlarımız,
o Destech Müşavirlik Mühendislik ve Proje A.Ş.,
o Enar Mühendislik Mimarlık ve Danışmanlık Ltd.Şti.,
o İstanbul Teknik Firması,
o Sentez İnşaat,
o Trevi Group,
o İKSA Mühendislik Müşavirlik İnş. San. ve Tic. A.Ş. ye
Ana sponsorlarımız
o Kasktaş Kayar Kalıp Altyapı Sondaj Kazık ve Tecrit A.Ş.,
o Yapı Merkezi A.Ş ,
o Zetaş Zemin Teknolojisi A.Ş.,
o NYS Proje Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti,
o Omega Concept Proje Firması na
Destekleyen Sponsorlarımız,
o Volkan Peker Zemin, Mühendislik ve Danışmanlık,
o Meinhardt,
o Pi Geoteknik,
o Emay Uluslararası Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş.,
o EPS Sanayi Derneği ne ve
Yurt İçi Bilimsel Etkinlik Düzenleme Desteği için TÜBİTAK a destekleri için Şubemiz adına teşekkür ediyorum.
Beni dinleme nezaketi gösterdiğiniz için sizlere de teşekkür ediyor, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.