TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası adına İstanbul Şubesi tarafından Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği ile birlikte, 13-15 Kasım 2019 tarihinde düzenlenen İMO Uluslararası 8. Geoteknik Sempozyumu İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Süleyman Demirel Kültür Merkezi`nde gerçekleştirildi. Sempozyum İMO Başkanı Cemal Gökçe, İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Feyza Çinicioğlu, Kıbrıs İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gürkan Yağcıoğlu ve Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç`in açılış konuşmalarıyla başladı. Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Sempozyuma; İMO Başkanı Cemal Gökçe, 2. Başkanı Cemal Akça, İMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Şükrü Erdem, Sayman Üyesi Bülent Erkul, Yönetim Kurulu Üyesi Necati Atıcı, İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ve yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda üyemiz katıldı. Sempozyumun Feyza Çinicioğlu tarafından yönetilen ilk oturumunda davetli Konuşmacı Heinz Brandl, Oda Başkanı Cemal Gökçe tarafından yönetilen ikinci oturumda davetli Konuşmacı Ergün Toğrol sunumlarını yaptılar. Üçüncü oturum öncesi Ceyda Pirali (Piyano), Cenk Atasoy (Keman) tarafından piyano ve keman resitali gerçekleşti. Resitalde Ceyda Pirali`nin bestesi Yeni Aşk, Carlos Gardel`in Por Una Cabeza, Astor Piazzolla`nın Oblivion ve Libertango adlı eserlerine yer verildi. Sempozyumun 3. oturumu Tuncer Edil tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Antonio Gens sunumunu gerçekleştirdi. Sempozyumun 4. oturumu; ana salonda Sadık Öztoprak tarafından yönetildi ve "Derin Kazı ve İksa Sistemleri" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Selçuk Bildik tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Kıyı Yapıları ve Ulaştırma Yapıları"; oturum başkanlığı Cemal Akça tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin İyileştirmesi" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun 5. Oturumu; ana salonda Cavit Atalar tarafından yönetildi ve "Derin Kazı ve İksa Sistemleri" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Aykut Şenol tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Zemin İyileştirmesi"; oturum başkanlığı Banu İkizler tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapıları Şevler ve Heyelanlar" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun 2. Günü, 6. Oturumu; ana salonda Pelin Özener tarafından yönetildi ve "Geoteknik Deprem Mühendisliği" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Gülgün Yılmaz tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı"; oturum başkanlığı Havvanur Kılıç tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapı Etkileşimi" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun Atilla Ansal tarafından yönetilen yedinci oturumunda davetli Konuşmacı Steven L. Kramer, Şube Başkanı Nusret Suna tarafından yönetilen sekizinci oturumunda davetli Konuşmacı Ergin Arıoğlu, Huriye Bilsel tarafından yönetilen dokuzuncu oturumda davetli Konuşmacı David Toll, sunumlarını gerçekleştirdiler. Sempozyumun 10. Oturumu; ana salonda İlknur Bozbey tarafından yönetildi ve "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı E. Ece Bayat tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Geoteknik Deprem Mühendisliği"; oturum başkanlığı Yeliz Yükselen Aksoy tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapı Etkileşimi" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun 11. Oturumu; ana salonda Özer Çinicioğlu tarafından yönetildi ve "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Selman Sağlam tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Geoteknik Deprem Mühendisliği"; oturum başkanlığı Zülküf Kaya tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin İyileştirmesi" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun 3. Günü, 12. Oturumu; ana salonda Kubilay Keleşoğlu tarafından yönetildi ve "Temel Mühendisliği" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Aykut Şenol tarafından yönetilen 1. Paralel salonda Geoteknik Deprem Mühendisliği"; oturum başkanlığı Ayşe Erdinçliler tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun 13. oturumu Kutay Özaydın tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Alessandro Mandolini, "Main Factors Affecting the Approach to Pile Foundation Design" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sempozyumun 14. oturumu Mustafa Laman tarafından yönetildi. Bu oturumumda Davetli Konuşmacı Mahir Vardar, "Kripli Yamaçlarda Geoteknik Sorunlar ve Kontrolü" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sempozyumun, 15. Oturumu; ana salonda Rasin Düzceer tarafından yönetildi ve "Temel Mühendisliği" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı İMO Yönetim Kurulu Üyesi Sekreter Üyemiz Şükrü Erdem tarafından yönetilen 1. Paralel salonda Zemin Özellikleri ve Zemin Davranışı"; oturum başkanlığı Nejan Huvaj tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Zemin Yapıları, Şevler ve Heyelanlar" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun, 16. Oturumu; ana salonda Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyemiz Murat Serdar Kırçıl tarafından yönetildi ve "Zemin Yapı Etkileşimi" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Şube Yönetim Kurulu Sayman Üyemiz Temel Pirli tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Zemin İyileştirmesi"; oturum başkanlığı Murat Örnek tarafından yönetilen 2. Paralel salonda ise "Temel Mühendisliği" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Sempozyumun, 17. Oturumu; ana salonda Ayfer Erken tarafından yönetildi ve "Zemin İyileştirmesi" konusunda bildiriler aktarılırken, oturum başkanlığı Murat Monkul tarafından yönetilen 1. Paralel salonda "Geoteknik Deprem Mühendisliği" konusu üzerine bildiriler sunuldu. Kapanış Konuşmaları bölümünde İMO Başkanı Cemal Gökçe, Şube Başkanı Nusret Suna, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu sempozyuma katkısı ve emeği geçenlere teşekkür ettiler. İMO BAŞKANI CEMAL GÖKÇE`NİN YAPTIĞI AÇILIŞ KONUŞMASI İnşaat Mühendisleri Odası mesleğimizi ilgilendiren her konuda Sempozyum, Kongre ve Konferanslar düzenliyor. 46. Dönem Yönetim Kurulumuz; ekonomik zorluklara, ülkemizin içine düşmüş olduğu ekonomik krize rağmen bir dizi etkinlik yapıyor. 2018 yılı içerisinde İstanbul ve Bursa Şubelerimizin Bursa`da yapmış oldukları Beton Kongresi, yine Erzurum ve İstanbul Şubelerimizin Erzurum`da yapmış oldukları Ulaştırma Kongresi; Konya`da Konya Şubemizin yapmış olduğu Çelik Sempozyumu; Ankara Şubemizin düzenlemiş olduğu Köprüler ve Viyadükler Sempozyumu; çeşitli illerimizde bölgesel olarak Ulaştırma Kurulumuzun yapmış olduğu İnşaat Eğitimi Çalıştayları var. Bugün de burada "Uluslararası 8. Geoteknik Sempozyumunu" düzenliyoruz. İstanbul Şubemize, ZMGM`ye, düzenleme, bilim ve danışma kurulumuza çok teşekkür ediyorum. Dün 12 Kasım 1999 yılında yaşadığımız 7.2 büyüklüğündeki depremin 20. yılıydı. 26 Eylül`de Marmara Denizinde 5.8 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Tüm iletişim kanalları tıkandı, ciddi bir panik oluştu. Anlaşıldı ki önemli kayıplar verdiğimiz 17 Ağustos ve 12 Kasım deprem yıkımlarından fazla bir ders alınmamış. Meslek insanlarını dışlayarak rant odaklı bir politikayla yapı stokunu depreme hazırlamak mümkün değildir. Ülke toprakları inşaat sektörünün bir arazisi olarak görüldükçe ve mühendislik eksenli bir yapı düzeni kurulmadıkça, deprem güvenlikli yapı stoku oluşturmak mümkün değildir. Bilimin, bilginin ve mühendisliğin önümüze koymuş olduğu bir sorumlulukla diyoruz ki; ilgili tüm kurum ve kuruluşların işbirliği yapmaya ihtiyacı var. Birikimimize bu ülkenin ihtiyacı var. Bugün gelişen ve değişen dünyamızda, kompleks bir hale gelen farklı bilim alanlarının birlikte çalışması kaçınılmazdır. Bu nedenle geoteknik bilim alanının öncelikle ilgisi içinde olan çalışma konularının iyi bilinmesi gerekiyor. Ayrıca imar planlarının hazırlanmasına altlık oluşturacak bölgelerin jeolojik durumuyla ilgili olarak değerlendirme yapılırken, jeoloji ve jeofizik alanının da katkılarını elbette ki almak gerekiyor. İnşaat mühendisliği alanının ana bilim dallarından biri olan geoteknik, bundan 30-40 yıl önce, zemin mekaniği ve temel inşaatı adıyla eğitim sistemimiz içerisinde yer almıştır. Bugün ise geoteknik bilim dalı olarak inşaat mühendisliği eğitimi içerisinde yer almaktadır. Ülkemizin İnşaat Mühendisliği alanında en büyük ihtiyaçlarından biri olan "Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği" 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin, inşaat mühendisliğinin tüm iç disiplinlerini ortaya koyarak hazırlanan bir yönetmelik olduğunu düşünüyoruz. Elbette ki uygulamada ortaya çıkacak eksiklikler düzeltilecektir. Bu nedenle AFAD tarafından 16 Kasım tarihinde Ankara`da bir toplantı düzenlenecek. Yönetmelikle ilgili olarak tartışmalar yapılacaktır. Bu toplantıya Odamız da davet edilmiştir. Arkadaşlarımız gerekli çalışmaları yapıyorlar. Umuyorum ki, Deprem Bina Yönetmeliği Bilimsel esaslardan uzaklaşıp, bazı meslek gruplarının sadece imza atmalarını sağlayacak bir içeriğe dönüşmez. Bu çalışmaları dikkatle izliyoruz. Ayrıca, Deprem Bina Yönetmeliğinin atıfta bulunduğu "Tasarım Gözetmenliği, Zemin ve Temel Etüdü Uygulama Esaslarının" tümüyle akademisyenler tarafından gerçekleştirilmesinin istenmesini de oldukça tartışmalı bir konu olarak görüyoruz. Profesyonel yaşamı ve Profesyonel Mühendisliği dikkate almayan bir uygulamanın sağlıklı bir şekilde işleme şansı yoktur. Yine Tasarım Gözetmenlerinin tümüyle akademisyenlerden oluşmasını da doğru bulmuyoruz. Ancak hem "Tasarım Gözetmenliği", hem de "Zemin ve temel etüdü uygulama esasları ve rapor formatı" ile ilgili olarak inşaat mühendisliğinin beraber çalışmakta olduğu ve hesaplarımızda kullandığımız verilerin elde edilmesini sağlayan diğer mühendislik disiplinlerinin, inşaat mühendisliği alanına girme taleplerinin oluştuğu ve bunun için sürekli bir çalışmanın olduğu da açıktır. Bununla ilgili olarak Odamız tarafından mesleğimizin iç dinamikleri sürekli olarak anlatılmaya çalışılmış, inşaat mühendisliği eğitiminin kapsamı açıklanmıştır. İnşaat mühendisliği her çeşit inşa işini tasarlayan, koordine eden ve yöneten mühendislik alanıdır. Bu tanımın içine her çeşit yapı ve yapının etkilediği zemin/kaya ortamı girer. Sonuç olarak yapı ve etkilediği zemin/kaya ortamı karşılıklı olarak etkileşim halinde olan ve bir arada bütünü oluşturan kompozit bir sistemdir. Bu sistemin yapı bileşeni hakkında bilgi sahibi olmadan sadece zemin/kaya ortamı hakkında bilgi sahibi olarak zemin-yapı etkileşim sistemini doğru bir şekilde değerlendirebilmek mümkün değildir. Tam bu sebeple inşaat mühendisliği yapılanması içinde geoteknik uzmanlık alanı oluşmuş ve evrensel olarak bu konudaki geçerli ve yetkin bilimsel/mesleki disiplin olarak kabul görmüştür. Sayın meslektaşlarım, Tüm mühendislik yapıları temelleri aracılığıyla yüklerini zemine aktarırlar. Ancak zemine aktarılan yüklerin güvenli bir şekilde taşınması ve zeminde oluşabilecek oturmalarında kabul edilebilir sınırlar içinde olması gerekiyor. Bu nedenledir ki her yapı temelinin oturacağı zemin için farklı ve yeterli ölçüde bir zemin etüdünün yapılması gerekiyor. Ayrıca yapı-zemin etkileşiminden kaynaklanabilecek sorunları ve bu sorunların çözüm yollarını ortaya koymak, geoteknik mühendislerinin yetki alanı içinde yer almaktadır. Her türlü yapının zeminle ilişkisi mutlaka vardır. Okul, hastane, konut, baraj, çeşitli su yapıları, liman, karayolu, demiryolu, köprü, havalimanı, tünel inşaatı, metro olmak üzere, insanların doğal ihtiyaçlarını karşılamak için üretmiş olduğu her türlü mühendislik yapısı ya zemine oturuyor, ya da zeminin içerisinde bulunuyor. Üstyapı ne kadar doğru projelendirilip yapılırsa yapılsın, zeminle ilgili yeterli bir bilgiye sahip değilsek, yapının temeline veya zemin içine gömülü yapılara gelecek toprak basıncını doğru bir şekilde hesaplayamazsak üstyapının güvenli olması düşünülemez. Ayrıca, zeminle ilgili hazırlanan raporlar ne kadar doğru olursa olsun, üst yapı doğru tasarlanıp yapılamıyorsa o yapının güvenli olma şansı yoktur. Yapıyı güvenli bir şekilde taşıyacak ve zemin oturmalarının güvenli bir şekilde karşılanmasını sağlayacak temel tiplerinin yapılmasına ihtiyaç var. Açıkçası kendi halinde duran doğanın, denge halinde olan gerilme ve şekil değiştirme koşulları, doğaya yapılan yükleme ile nasıl değiştiğinin matematiğini bilmeyenler, inşaat mühendisliği de yapamazlar. Bu durumun belirlenmesi için bir inşaat mühendisi bilgisine ihtiyaç var. Ülkemizin deprem tehlikesi altında bulunması, geoteknik mühendisliğinin önemini bir kat daha artırıyor. Deprem nedeniyle ortaya çıkan kayıpların azaltılması için toplumun her kesiminin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu sorumluluk başta Odamıza, akademik çevre ve inşaat mühendisi meslektaşlarımıza düşmektedir. Bir yandan bilim ve teknolojik gelişmelere bakıp yenilikçi teknolojilerin üretilmesine odaklanırken, diğer yandan da inşaat teknolojisinin arkasına saklanılarak yaşanmaz bir hale gelen kentlerimize baktığımızda içimiz kararıyor. Sayın meslektaşlarım, Bilim ve teknoloji uzun dönemli ekonomik ve toplumsal gelişmenin en önemli unsurlarından biridir. Bilim ve teknoloji politikaları ise bu gelişimin hızını ve yönünü etkilemenin bir aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyamızda ekonomik ve sosyal alanda gelişmiş ülkeler, uzun erimli toplumsal, ekonomik ve siyasi hedefleri ile uyumlu bir bilim ve teknoloji vizyonu geliştiriyorlar. Bu ülkeler Ar-Ge yatırım ve çalışmalarına önem veren ülkelerdir. Robotların ve yapay zekanın giderek hakim hale geldiği dünyamızda, disiplinler arası entegrasyonun giderek önem kazandığını unutmamak gerekiyor. Ülkemiz için tek stratejik seçenek bilim, teknoloji ve teknolojik yenilikte yetkin olmaktır. Bu yetkinliği kullanarak, gelecek kuşaklara ve toplumun tüm katmanlarına yaşanabilir bir dünya bırakmaktır. Dünyamızdaki rekabet üstünlüğü yarışı ve ortamında bilim, bilgi ve teknoloji üretiminde önde olan ülkeler, gelir paylaşımında da ön sırayı alıyorlar. Aynı zamanda o ülkeler dünyanın yönetiminde söz ve karar sahibi oluyorlar. Bu birikime ve yetkinliğe sahip olmadığımız takdirde, ülkemiz için kabul edilebilir bir gelecek yoktur. Ülkeler artık sektörlerden daha çok, sektörleri dönüştürecek teknolojilere odaklanıp yatırım yapıyor. Yaşam bilimlerine, malzeme bilimlerine ve bilgi-iletişim teknolojilerine önem veriliyor. Ülkemizi yönetenler, uzun bir süredir üretimi bir yana bırakıp ithalata dayalı tüketimi körüklüyorlar. Bu kapsamda inşaat sektörü ile ekonomimizi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Ülkemizin sektör değil, teknoloji seçmeye odaklanması gerekiyor. Ülkemizde yaklaşık olarak 20 milyon mertebesinde konut stoku var. Bunların önemli bir kısmının deprem güvenliği yok. Yapılarımız depremi beklemeden kendi kendisine yıkılıyorlar. Üstelik imar Barışı adı altında getirilen ülkemizin bugüne kadar karşılaşmadığı af, yeni yasal fakat güvenliği olmayan bir yapı stoku ortaya çıkardı. Kaçak yapıların deprem güvenliği yapı sahibinin beyanına bağlandı. Kentlerimizde artık mal ve hizmetlerin kullanım değeri değil, değişim değeri tüm süreçleri yönetip yönlendiriyor. Yapı denetimi ve mühendislik hizmetlerinin belgelendirilmeye dayalı olarak yürütülmesinde gerekli olan yasal düzenlemeler yapılmıyor. Sayın meslektaşlarım, 2019 yılında inşaat mühendisliği öğrenimi yapan üniversite sayısı 124, bölüm ve program sayısı ise 204 olmuştur. 2016 yılında 12215 öğrenci, 2017 yılında 12142 öğrenci, 2018 yılında 12707 kontenjan, 2019 yılında ise 12344 kontenjan belirlenmiştir. 2019 yılında 7160 öğrenci kayıt yaptırmıştır. 5000 kontenjan boş kalmıştır. 2017 yılında 9017 öğrenci, 2018 yılında ise 9680 öğrenci inşaat mühendisliği diploması almıştır. 2019 yılında ise 10 binden fazla öğrenci aramıza katılmıştır. 40 matematik netinden 1,8`ini, 14 fizik netinden -2.0`ye düşerek, 13 kimya netinden -2,3`e düşerek devlet okullarına girilebiliyor. 300 bininci sırada bulunan bir öğrenci bölüm ve programlara kayıt yaptırabiliyor. Öğrenci sayısının fazlalığı yanında öğretim kadrolarında da oldukça yetersizlik var. Okulların fiziki şartları uygun değildir. Ayrıca üniversitelerde özgür bir ortamın olmaması öğrencilerin yaratıcı bir düşünceye sahip olmalarını engelliyor. Bilim, bilgi ve teknoloji ancak özgür bir ortamda yükselir. Sertifika ve yetkinlik belgesinin uygulanmaması nedeniyle düşük kalitede mühendislik hizmeti, haksız rekabeti körüklüyor. Bu koşullar uzmanlaşmayı giderek fakirleştiriyor. Oysa, bilgi üretilerek bilgiye ulaşılır. Adalet dağıtmak üzere kurulan ve eğitim yapan hukuk fakültelerinin 19`unun dekanı hukukçu değil. Bu durum oldukça düşündürücüdür. Dünyada ilk kez zemin mekaniği ve temel inşaatı dersleri modern zemin mekaniğinin kurucusu olarak bilinen Terzaghi tarafından verilmiştir. Ülkemizde yapmış olduğu araştırmaların sonuçlarını 1925 yılında "Zemin Fiziği Temelinde Zemin Mekaniği" isimli kitabıyla ortaya koymuştur. Bu kitap Dünya İnşaat Mühendisleri tarafından modern zemin mekaniğinin kuruluş belgesi olarak kabul edilmiştir. Kendisini saygıyla anıyoruz. Ayrıca Terzaghi`nin çalışmalarını ve yaşamını bir kitap olarak Odamıza ve meslek alanımıza kazandıran sayın Kemal ÖZÜDOĞRU hocamızı da buradan saygı ve sevgiyle anıyorum. Bu sempozyum çok fazla emek ve özverinin ürünü olarak ortaya çıkıyor. Çok emek harcandığını, en küçük bir detayın bile gözden kaçırılmayarak üzerinde durulduğunu biliyorum. Başta düzenleme kurulumuzun başkanı sayın Prof. Dr. Feyza Çinicioğlu olmak üzere tüm düzenleme kurulu üyelerine, sayın Nusret Suna`nın şahsında İstanbul Şubemizin yönetim kuruluna, bilim ve danışma kuruluna, bildirileriyle sempozyumumuzu zenginleştiren bildiri sahiplerine, maddi ve manevi olarak desteğini esirgemeyen tüm kurum, kuruluş ve kişilere çok teşekkür ediyorum. Sempozyumun başarılı geçmesini diliyor, tüm katılımcılara sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İMO İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI NUSRET SUNA`NIN YAPMIŞ OLDUĞU AÇILIŞ KONUŞMASI Sayın Belediye Başkanı, Değerli Düzenleme, Bilim, Danışma Kurulu Üyeleri, Uluslararası Bilim Kurulunun Değerli Üyeleri, Odamızın Değerli Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Sevgili Meslektaşlarım, Değerli Konuklar, "Uluslararası 8. Geoteknik Sempozyumu`na hoş geldiniz. Sizleri, İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyor, başarılar diliyorum. İnşaat Mühendisliği`nin en önemli ana bilim dallarından biri olan Geoteknik ana bilim dalının, mesleğimiz açısından hemen hemen tüm paydaşları ile bir arada olmaktan onur duyuyoruz. Odamız adına, Şubemiz tarafından düzenlenen Geoteknik Sempozyumu, Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisleri Derneği`nin katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Elbette sadece bu yıl değil, bundan önceki sempozyumların da hazırlanmasını ve gerçekleşmesini sağlayan Düzenleme, Bilim, Danışma kurulu üyelerine teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Meslek odamız için ise ayrı bir parantez açmakta fayda bulunmaktadır. Odamız ilk Geoteknik sempozyumunu 2005`te gerçekleştirmiş, düzenlenen sempozyumlar, geoteknik alanıyla ilgili önemli bir birikim sağlamış, mesleğimizin geoteknik alanında referans kurumu haline gelmiş, açıkçası ihmal edildiği varsayılan zemin-yapı ilişkisi konusunda önemli bir mesafe kat etmiştir. Değerli Katılımcılar, Deprem bir Türkiye gerçeğidir. Bu gerçeği değiştirmek mümkün değildir. Ancak bir başka ülke gerçeği daha bulunmaktadır: Ülkemizin yapı stoku güvenli olmaktan uzaktır, yapı üretim süreci sorunlu ve sıkıntılıdır, yapı denetim sistemi işlevsel ve sağlıklı değildir. Özellikle zemin-yapı ilişkisinin başat bir konu olması gerekirken, arka planda kalmış, önemi yeterince kavranamamıştır. İşte meslek odamız 2005`ten bu yana konuyu sempozyum düzeyinde ele almakla kalmamış, ilgili pek çok yayın hazırlamış, seminerler, kurslar düzenlemiş, meslektaşlarını donanımlı hale getirmek için yoğun çaba harcamıştır. Bu zaman zarfında kayda değer mesafe alındığını ifade etmek durumundayım. Yapılan çalışmalar, hem kuramsal hem de uygulamada geoteknik uzmanlık alanının yapı üretim sürecinde ağırlığı ve önemini pekiştirmiştir. Bu gelişmede, meslek odamızın konuyla ilgili faaliyetlerinin ve 15 yıldır düzenlediği Geoteknik Sempozyumlarının katkısını yadsımamak gerekmektedir. Amacımız bir yandan karar verici mekanizmaların bilimsel doğrular doğrultusunda karar vermelerini sağlamaya çalışmaktır. Diğer yandan ise toplum nezdinde itibarlı, güvenilir bir meslek disiplini haline gelebilmektir. Bu kapsamda eğer güvenli ve sağlıklı yapı üretimi asli hedefse, doğru geoteknik uygulamalarının önemi teslim edilmelidir. Bizlerin sempozyumlar aracılığı ile yapmak istediğimiz de budur. Değerli Meslektaşlarım, İnşaat mühendisliğinin formüllerden ibaret bir bilim dalı olmadığı gerçeği, özellikle deprem ve deprem önlemleri, sağlıklı yapılaşma ve kentleşmenin gereğine yapılan ısrarlı vurgu ile somutlanmaktadır. Hiç şüphe yok ki, insanın refahı ve güvenliği mesleğimizin varlık nedenlerindendir. İnşaat mühendisliği, her zeminde güvenli yapı üretilebileceğini kanıtlayan bir bilim dalıdır. Bu tespiti her ortamda ifade ediyoruz. Uygun zemin seçimi, zemine uygun temel tasarımı ve doğru uygulama gerçekleştirilirse, güvenli yapı üretimi de elde edilmiş olacaktır. Sempozyumda bütün bu konular akademisyenler ve uzman meslektaşlarımız tarafından ele alınacaktır. Zemin iyileştirilmesinden kazı ve iksa sistemlerine, zemin davranışından çevre geotekniğine kadar geniş yelpazeye yayılan tartışmalar gerçekleştirilecektir. Özellikle uluslararası katılım inovasyon tartışmalarında belirleyici bir etki yaratacaktır. Geoteknikteki yeni gelişmeler, yeni yaklaşımlar sempozyumun teorik çerçevesini zenginleştirecektir. Sempozyum zemininde bir araya gelen akademisyenler ile uygulamacıların işbirliği pratikte karşılaşılan sorunların aşılmasına katkı sağlayacaktır. İstenen düzeyde gelişim sağlanması için bu işbirliğinin taşıdığı önem herkesin malumudur. Meslek odaları tarafından gerçekleştirilen bilimsel etkinliklerin ayırt edici özelliği, sürecin bileşenlerinin bir araya getirilmesidir. Odamız tarafından düzenlenen sempozyumların ana hedefi budur ve bu kurguda hayli deneyimli olduğumuzu vurgulamak isterim. Değerli Katılımcılar, Son yüzyılda Anadolu coğrafyasında çok sayıda deprem meydana gelmiş, binlerce insan hayatını kaybetmiş, telafisi mümkün olmayan ekonomik sonuçlar açığa çıkmıştır. Bir doğa hareketi olan deprem, bilinen ama önemsenmeyen neden ve sorunlarla doğal afete dönüşmektedir. Bu gerçek bizleri iki temel konuyla karşı karşıya bırakmaktadır. Birincisi yapı stokunun iyileştirilmesidir ki, bu konu sempozyumun doğrudan ilgi alanında değildir. İkincisi ise yapı üretim sürecinin hata ve zaaflarından arındırılması, başta inşaat olmak üzere ilgili mühendislik disiplinlerinin üretim sürecinin belirleyicisi olmasıdır. Hiç şüphe yok ki bu konu sempozyumun ilgi alanındadır. Tam da bu noktada geoteknik mühendisliğinin ayırt edici, sonuç değiştirici özelliğine dikkat çekmek gerekmektedir. Son üç büyük depremde; Ceyhan, Marmara ve Van depremlerinde geotekniğin önemini açığa çıkartan pek çok örnek yaşanmıştır. Depremin aynı kentte, aynı bölgede ve hatta aynı sokakta bulunan binalarda farklı sonuçlara yol açtığı, aynı sokakta, hatta komşu parsellerde bir yapının ayakta kalması, diğerinin yıkılması aynı noktaya işaret etmiştir. Bu fark, diğer etkenlerle birlikte, özellikle zemin-yapı ilişkisine dikkat edilmesini zorunlu kılmıştır. Dikkat çeken nokta, depremde zarar gören yapılarda zemin-yapı bütünlüğünün sağlanmamış olmasıdır. Değerli Meslektaşlarım, Her türlü yapı için zemin etüdü, mekanik ve dinamik analiz, zemin iyileştirmesi, iksa sistemi, yüzeysel ve derin temeller, dayanma yapıları, tüneller, toprak dolgu gibi başlıca uygulamaların geotekniğin çalışma alanında bulunuyor olması, bu alanın önemini pekiştirmiştir. Değişik derecelerde depremselliğe sahip bu ülkede yaşamaya ve barınmaya devam edeceksek, geoteknik biliminin önemini kavramak, geotekniğin bilimsel esaslarına sadık kalmak mecburiyetindeyiz. Doğru geoteknik uygulamaları gerçekleştirebilmek için yer bilimleri alanında çalışan tüm mesleklerin koordinasyon içerisinde çalışmalarını yürütmesi gereklidir. Ancak artık geride bıraktığımızı düşündüğüm bir tartışmaya atıfta bulunarak, zemin etüdünden başlayarak sürecin bitimine kadar sorumluluğun inşaat mühendislerinin uhdesinde olduğunu belirtmek isterim. İnşaat mühendisleri zemin koşullarına uygun temel sisteminin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine, zemin-üst yapı arasındaki uyumun sağlanıp sağlanmadığına ve uygulamanın projeye uygun olup olmadığına dikkat etmekle yükümlüdür. İnşaat Mühendisliği`nin Geoteknik Ana Bilim Dalı bunu sağlayabilecek bir bilim dalıdır. İnşaat mühendislerinin ise aldıkları eğitim ve sahip oldukları mesleki birikimle bunu sağlamaya muktedir olduklarına şüphe yoktur. Anlaşılmaz bir şekilde dönem dönem gündeme getirilen ve mevzuat değişikliklerinde halen tartışma yaratan bu konu artık gündem haline getirilmemelidir. Aksi takdirde mühendislik biliminin itibarsızlaştırılmasına ve önemsizleştirilmesine yol açacaktır. Değerli Konuklar, Değerli Katılımcılar, Sempozyum programına dikkat edildiğinde, geoteknik konusunun salt zemin yapı ilişkisi sınırlarında kalmadığı, çevre geotekniği dahil pek çok spesifik konunun ele alınacağı görülecektir. Oldukça yoğun bir program bizleri bekliyor. Açılış konuşması sınırlarını zorladığımın ve bir an önce mesleğimizin duayenlerini dinlemek istediğinizin farkındayım. Sözlerimi bitirirken Oda Yönetim Kurulumuza, Sempozyum Düzenleme ve Danışma Kurullarına, Ulusal/Uluslararası Bilim Kurulu üyelerine, Odamız Geoteknik Kuruluna, destek ve katkılarını hiçbir zaman esirgemeyen akademisyenlere ve meslektaşlarıma, Sempozyum Sekretaryasına ve sempozyum hazırlık sürecinin hemen her aşamasında büyük özveriyle çalışan çalışanlarımıza, profesyonel destek aldığımız organizasyon firmamız Dekon a İstanbul Şube Yönetim Kurulu adına huzurlarınızda teşekkür ediyorum.