TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI 13. ULAŞTIRMA KONGRESİ TAMAMLANDI
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası adına Erzurum ve İstanbul Şubeleri tarafından Prof. Dr. Aydın Erel anısına düzenlenen Ulaştırma Kongresi, 10-11-12 Ekim 2019 tarihlerinde Erzurum`da gerçekleştirildi.
"Yaşanabilir Kentler İçin Kent - Ulaştırma Birlikteliğinin Uyumlu Gelişiminin Yönetimi" temalı kongrede, 3 gün boyunca 8 oturum, 4 çağrılı konuşmacı, 31 bildiri, 2 poster bildiri ve konuyla ilgili güncel bilgi ve araştırmalar paylaşıldı.
Oldukça verimli geçen kongreye Odamızın pek çok şubesinden katılım oldu. Kongrede, Erzurum Şube Başkanı Ahmet Tortum, İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Güngör Evren ve Oda Başkanı Cemal Gökçe birer konuşma yaptılar. Açılış konuşmalarının ardından yoğun programlı kongre oturumlarına geçildi.
Kongrede, Prof. Dr. Aydın Erel etkinliği kapsamında İsmail Şahin, " Ben bu trene binmem, sevdiklerimi de bindirmem" ardından Mustafa Barışcan Akbelen " Neden Beton Yollar?" başlıklı sunum gerçekleştirdi.
İMO Başkanı Cemal Gökçe ile beraber Serhan Tanyel`in oturum başkanlığını yaptığı ilk oturumda çağrılı konuşmacı Haluk Gerçek "Yaşanabilir Kentler İçin Kent ve Ulaştırma Politikaları" konulu bir sunum yaptı. Düzenleme Kurulu Başkanı Güngör Evren ve Halim Ceylan başkanlığında çağrılı konuşmacı Abdulgafur Yeniay ve Burçak Pirim " Erzurum Ulaşımının Mevcut Durumu" başlığında İkinci oturum gerçekleştirildi. İlk gün iki oturumla tamamlandı.
Dört oturumun yer aldığı ikinci gün ise İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ile Soner Haldenbilen başkanlığında çağrılı konuşmacı İsmail Hakkı Acar "Kentiçi Ulaşıma Farklı Yaklaşan Fark Yaratan Belediye Başkanları" sunumunu gerçekleştirdi. Bu oturumun ardından Atakan Aksoy ile Murat Serdar Kırçıl başkanlığında oturumlar gerçekleştirildi.
İMO Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Şükrü Erdem ile İMO Erzurum Şube Başkanı Ahmet Tortum başkanlığını yaptığı oturumda, çağrılı konuşmacı Nadir Yayla`nın "Ülkemizde Ülke ve Kentler Düzeyinde Ulaştırma Yatırımlarına Karar Verme Süreci Hakkında Görüş Ve Öneriler" başlıklı sunumu yer aldı. İkinci günün son oturumunda ise İMO 2. Başkanı Cemal Akça ile Ergun Gedizlioğlu başkanlığında sunulan dört bildiri ile ikinci gün tamamlandı.
Kongrenin üçüncü günü Ahmet Atalay ve Ilgın Gökaşar`ın başkanlığında çağrılı konuşmacı Ergun Gedizlioğlu "Kentiçi Ulaşım Yönetimi: Doğru Tasarım ve Etkin Kullanma" başlıklı sunum gerçekleştirdi. Ardından Yaşın Arslanoğlu ve Selim Dündar başkanlığında üç bildiri sunuldu.
Kongrenin üçüncü ve son günü, iki oturumun ardından İsmail Şahin yönetiminde İstanbul, Bursa, Samsun ve Eskişehir şubeleri ulaştırma politikaları çalıştaylarının sonuç bildirgeleri sunuldu.
Daha sonra İMO Başkanı Cemal Gökçe, Düzenleme Kurulu Başkanı Güngör Evren ve Ergun Gedizlioğlu tarafından gerçekleştirilen forum ile 13. Ulaştırma Kongresi tamamlandı.
Kongreye; İMO Başkanı Cemal Gökçe, Yönetim Kurulu 2. Başkanı Cemal Akça, Sekreter Üyesi Şükrü Erdem, Sayman Üyesi Bülent Erkul, Yönetim Kurulu Üyeleri Hüseyin Kaya ve Necati Atıcı, Denetleme Kurulu Üyesi İnci Şentuna, Genel Sekreter Yardımcısı Bahaettin Sarı, İMO Erzurum Şube Başkanı Ahmet Tortum, İMO İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, İMO Aydın Şube Başkanı Hasan Gürkan Yenipazarlı, İMO Bursa Şube Başkanı Mustafa Albayrak, İMO Manisa Şube Başkanı Fethi Nazım Obüs, İMO Samsun Şube Başkanı Cevat Öncü, İMO Tekirdağ Şube Başkanı Adem Bakır, İMO Trabzon Şube Başkanı Muzaffer Aydın, Atatürk Üniversitesi Dekan Yardımcısı ve İnşaat Mühendisliği Eğitim Kurulu Üyesi Ahmet Ferhat Bingöl ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ile başta Atatürk Üniversitesi ve Erzurum Büyükşehir Belediyesi olmak üzere bir çok kamu kurum ve kuruluşu ile çok sayıda üyemiz ve genç-İMO üyesinin katılımıyla gerçekleşti.
13. Ulaştırma Kongresi Programı için tıklayınız
TMMOB İMO BAŞKANI CEMAL GÖKÇE`NİN 13. ULAŞTIRMA KONGRESİ`NDE YAPTIĞI KONUŞMA
Sayın konuklar, sayın meslektaşlarım, düzenleme ve bilim kurulumuzun değerli üyeleri; tümünüzü sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada Erzurum ve İstanbul Şubelerimizin Odamız adına birlikte düzenledikleri 13.Ulaştırma Kongresi`ni yapıyoruz.
Bu kongreyi Erzurum ve İstanbul Şubelerimiz, Prof. Dr. Aydın Erel adına yapıyorlar. Sayın Erel her koşulda düşüncesini ifade eden önemli bir bilim insanıdır. Kendisini yakından tanımış olmaktan ve bu kongreyi onun adına yapıyor olmaktan da büyük bir mutluluk duyuyorum. Ne yazık ki kendisini çok genç yaşta kaybettik. Birçok insanın cesaret bile edemediği konuları, özellikle ulaştırma da demir yolu ulaştırmasını ve sorunlarını dile getirmiş olması, bilimsel etiğin ve bilimsel ahlakın ne kadar önemli bir konu olduğunu da ortaya koymuştur. Aydın Hoca testi kırıldıktan sonra değil, testi kırılmadan önce konuşurdu.
Pamukova`da 35 insanımızın yaşamını yitirdiği Hızlandırılmış Tren seferleri başlatılınca, "ben bu trene binmem" diyecek kadar konusuna hakim olan ve ilgilileri uyarmaktan geri durmayan birkaç insandan biriydi. Biraz sonra öğrencisi İsmail Şahin Hocamız Aydın Hocayı yakından tanıtacak. Onu sevgi ve saygıyla anıyorum.
Sayın katılımcılar, sayın meslektaşlarım;
İnşaat mühendisliği mesleği, basit ve ilkel sayılabilecek alet ve araçlarla üretilen yapılardan, gelişmiş teknolojilerle üretilen daha nitelikli ve karmaşık yapılara geçişi sağlamıştır. Ulaşım sistem ve teknolojileri giderek gelişmiş ve çeşitlenmiştir. Bugün dünya daha çok gezilip görülüyor. Ülkeler arası ve kentler arası ticari ilişkiler giderek artıyor. Dünyanın en ücra yerleri tanınır hale geliyor. Bu durum gözlerimizi ulaştırma sistemlerine çeviriyor. Yolcu ve yük taşımacılığına duyulan ihtiyaç her geçen gün biraz daha artıyor. İnşaat mühendisliği mesleği, doğada yaşanan fiziksel olayların ortaya çıkardığı sorunları, insanın güvenliği doğrultusunda çözmeye çalışıyor. Sadece fiziksel sorunları değil, teknolojik gelişmelerden kaynaklanabilecek sorunları da çözmesi gerekiyor.
Bugün dünyamızda enerji verimliliğinin artmasına ve çeşitlenmesine yönelik adımlar atılmasına rağmen, fosil içerikli akaryakıt kullanımı büyük ölçüde devam ediyor. Bu kapsamda artan ulaşım çeşidi ve sayısı sera gazı salınımını artırıyor. Hava kirliliği ve çevre sorunu, kent ve insan yaşamını her geçen gün biraz daha fazla tehdit ediyor.
Denebilir ki bir ülke ve kentler de yaşayan halkın yaşam kalitesini kolaylaştırmak gerekiyor. Sağlıklı bir şekilde yaşamalarını ve bir yerden diğer bir yere erişimlerini sağlamak için ihtiyaç duyulan her türlü hizmetin üretilmesi gerekir. Altyapı olarak adlandırdığımız bu hizmetlerden biri de ulaşım hizmetlerini sağlayacak olan ulaşım altyapılarıdır.
İhtiyaç, yeni buluşların anasıdır diye bir söz var. Doğada bulunan fiziksel olayların zenginliği, ulaşımla ilgili yeni bilgilerin, yeni teknolojilerin ve yeni ulaşım sistemlerinin keşfedilmesini sağlamıştır. Eski çağların altyapısı yol, içme suyu, kanalizasyon ve amfi tiyatro iken; bugün demiryollarında tren, tramvay ve metro gibi raylı sistemler yapılmıştır. Büyük havaalanları, büyük açıklıklı köprüler yapılmıştır. Suların üstü ulaşım için yetmemiş, suların altıda ulaşım yolu olarak kullanılmıştır. Haberleşme altyapısı yeryüzünden uzaya taşınmıştır.
Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, kentsel altyapıların ve ulaşım sistemlerinin elektro-mekanik sistemlerle desteklenen yapılar haline gelmesi, altyapı götürülmesi imkansız gibi görülen yerlere bile ulaşım altyapısı götürülmesini sağlamıştır. Bu tür gelişmeler altyapı ile kent planlaması arasındaki bütünlüğü bozarak ayrışmaya neden olmuştur. Ayrıca yerleşilmesi imkansız gibi görülen yerlere altyapı sistemlerinin yapılabilmesi kent yönetimlerini zorlayan ve kaynak kullanımını adaletsiz bir yöne kaydıran sonuçlar yaratmıştır.
Sayın Konuklar, Sayın Meslektaşlarım;
Bir yerleşim yerinde, bir kent de, ulaşım altyapısı başta olmak üzere hangi altyapı sistemlerinin bulunması sadece mühendislik bilimi ve teknolojisinin gelişmesiyle ilgili değildir. Mühendislik bilimi ve teknolojisindeki gelişmeler, kent halkının ve kent yönetiminin önüne yeni olanaklar getirmiş olabilir. Bu olanakların kullanılması ancak kapsamlı bir araştırma ve inceleme ile mümkün olur. Kent yönetimleri eşitlikçi ve adaletli olmalıdır. Kaynaklar doğru kullanılmalıdır.
Açıkçası kent merkezlerinden kent dışına doğru sürdürülen taşınma ve yeni konut alanlarının açılmış olması, yeni altyapı ve ulaşım yatırımlarının yapılmasını gündeme getiriyor. İşyeri-konut arası kent içi yolculukların artmasına neden oluyor. Bu durum kent planlarının bütünlüğü ile kent planları ve altyapısı arasındaki bütünlüğü bozuyor. Kent ve ülke kaynaklarının doğru ve adaletli bir şekilde kullanılmasını engelliyor. Oysa genel olarak altyapı özel olarak ulaşım yatırımlarının kapsamlı bir araştırmaya ve planlamaya ihtiyacı var. Altyapı yatırımlarının kamusal bir özelliği var. Bu nedenle ulaşım ve altyapı yatırımlarının her koşulda kamu yararı sağlamaları gerekir.
Ulaşım konusu aynı zamanda bir arazi kullanım konusudur. Ulaşım altyapılarının bulunmuş olduğu bölgeler nüfusu çeker, o bölgeler yapılaşır. Geçmiş yıllarda bir yerleşmeyi ilgi odağı haline getiren coğrafi üstünlüklerdi. Günümüz de ise tarihsel birikimin sağladığı altyapı hizmetlerinin çeşitliliği ve miktarı çekim merkezi olarak şekilleniyor.
Karayolu, demiryolu, denizyolu, bisiklet kullanımı, boru hatları ve yaya ulaşımındaki gelişmeler ve yenilikler, gündeme getiriliyor. Lojistik konusuna ilişkin değerlendirmeler yapılıyor. Karayoluna bağlı ulaşım sistemi egemenliğinin sürdüğü bir ortamda, doğal olarak trafik kazaları, trafik tıkanıklığı, sinyalizasyon ve üst yapı sorunları ve çözüm yolları da tartışılıyor. Küçük ve orta boy kentlerimizde çalıştaylar yapılıyor.
Ulaştırma ve trafik sorununun sadece büyük kentlerle ilgili olmadığına dikkat çekiyoruz. Bugün Erzurum`da 13.Ulaştırma Kongresini yapıyoruz. Bursa, İstanbul, Samsun ve Eskişehir`de çalıştay yaparak ulaştırma ve trafik sorunlarına yönelik olarak farkındalık yaratmaya çalışıyoruz.
Ulaştırma konusu hayatımızın ve mesleğimizin önemli bir parçasını oluşturuyor. Arazi ve kent planlamasının bir türevi olarak ulaştırma konusu merkezi ve yerel yönetimlerin, Meslek Odalarının ve kentlerde yaşayan her insanın öncelikleri arasında yer alıyor. Zamanın doğru yönetilmesi değerler sistemine bağlı olarak her koşulda önemini koruyor. Ulaşım konusu sadece ulaşımla açıklanamaz. Toplumsal gelişmenin mekânsal okumayla anlam kazanacağını bilmek gerekiyor. Ulaştırmanın birinci mekanımız olan çevreyle birlikte ele alınması gerekiyor. Bu nedenle ulaştırmayı çalıştığımız iş yerleri, okuduğumuz okullar, oturduğumuz konutlar, gittiğimiz hastaneler, spor tesisleri ve tüm yapılı alanlarla birlikte ele almak gerekiyor.
Tüm yaşam alanlarını erişebilirlik, sürdürülebilirlik, kültürel miras, eko sistem ve çevre duyarlılığı ile birlikte, bir plan bütünlüğü içinde ele alıp değerlendirmek gerekiyor.
Dünyamızı ve çevremizi anlamanın ve yorumlamanın yolu yüksek bir öngörüye sahip olmaktır. Yaptığımız ve yapacağımız toplantılarla böylesi bir öngörüyü ortaya koyabilirsek, yaşadığımız çevre ile bilginin mekânsal ilişkisini bir bütün olarak kavramak mümkün olabilir.
Özellikle İstanbul`da araç sayısı arttıkça yol ağının genişletilmesi ve yeni yolların yapılması gündeme gelmiştir. Ayrıca İstanbul`un iki yakası arasındaki geçişi sağlamak için karayolu ulaşımına bağlı olarak İstanbul köprüler tuzağına düşürülmüştür. Boğaz köprülerine, sayısız alt ve üst geçitlere, kavşak ve tünellere rağmen İstanbul`un ulaşım ve trafik sorunu çözülememiştir.
Büyük kentlerde sanayinin de etkisiyle artan göç ve nüfus yoğunluğu, kaçak ve çarpık bir yapılaşmayı ortaya çıkarıyor.
Bu durum yeni bir ulaşım ve altyapı sorunu yaratıyor. Kentsel alanın giderek büyümesi kent içi ulaşım maliyetlerini artırıyor. İstanbul gibi kentlerde kent içi ulaşım süresi kentler arası ulaşım süresinden daha fazla zaman alıyor. Mesafeler uzadıkça ulaşım maliyetleri artıyor. Ulaşımdaki kalite ve verimlilik azalıyor.
Sosyal ve mekânsal bakımdan daha belirleyici hale gelen kentsel siyaset bilimin, bilginin ve mühendisliğin önüne geçiyor. Siyaset kurumu ne yazık ki rant dağıtım merkezi haline geliyor.
İstanbul`un Kartal ilçesinde kendi kendisine yıkılan Yeşilyurt Apartmanı 21 insanın yaşamını yitirmesine 17 insanımızın yaralanmasına neden oluyor. Trafik kilitleniyor, Cankurtaranlar olay yerine iki saatte ulaşamıyor.
Farklılıkları içinde taşıyan, kurum ve kuruluşların rekabetini doğru bir zemine oturtan, yaratıcı olmanın olanaklarını hazırlayan, yeniliklere açık, bilgi temelli, statik olmayan, tüketime değil üretime yönelerek istihdam yaratan sürdürülebilir bir düzen amaçlanmalıdır. Açıkçası ülke kaynaklarını koruyan ve doğru kullanan kaliteli bir yaşam çevresi yaratmayı hedeflemek gerekiyor. İnsanı araç yapmak yerine, insanı yaşam alanlarının merkezine koyan bir kent ve ülke düzenine ihtiyaç var.
Her yıl karayollarında oluşan kazalarda binlerce insanımızı kaybediyoruz. Çorlu Tren kazasında 25 insanımızı kaybettik, 340 insanımız yaralandı ve Ankara-Konya seferini yapan YHT`nin bir lokomotifle çarpıştığı kazada ise 9 insanımızı kaybettik, 10 insanımız yaşamını yitirdi. Sinyalizasyon sistemi tamamlanmadan işletime açılan ve denetim sistemi yapılmayan veya yapılamayan demiryollarında bu tür kazaların olmasını bir kez daha düşünmek gerekiyor. Oysa demiryolu ulaşımını önemsiyor ve büyütülmesi gerektiğini yıllardır ifade edip duruyoruz. Yine yıllardır tamamlanmasını beklediğimiz Marmaray Projesi yeni tamamlandı. Ankara-İstanbul Demiryolu projesi ve Bursa-Eskişehir Demiryolu hattı ise bir türlü bitirilemedi.
Tüm ulaştırma türlerinin olumlu yanlarını dikkate alıp, olumsuzluklarını dışlamak gerekiyor. Bu bağlamda birçok ulaştırma türü arasında kurulacak sağlıklı bir entegrasyonla ulaştırmamızı sağlıklı bir şekil de yönetebiliriz. Açıkçası denizyolu ve demiryolu entegrasyonu ile taşıma payları artırılarak kara yolu ile bu sistem güçlendirilebilir. Dört bir yanımız su ile çevrili olmasına rağmen, suyolunu halen kullanamıyoruz.
Ülkemizde Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte demiryolu ve denizyoluna büyük önem verilmiştir. 1950 yılında ton olarak yük taşımasında denizyolunun payı %27.8,demiryolunun payı ise %55.1 dir.2014 yılında demiryolunun payı%4.6, denizyolunun payı ise %5.9 olmuştur. 8 bin 333 km kıyı uzunluğu, 300 den fazla limanımız var. Bunların 150`si uluslararası nitelikte. Ayrıca önemli tarım ve endüstri kentlerimiz var. İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana denize oldukça yakın. Bu kentler denizyolu taşımacılığının önemini daha da artırmaktadır.
Karadeniz de; Samsun ve Zonguldak limanları,
Marmara Bölgesi`nde Haydarpaşa, Derince ve Bandırma limanları,
Ege Denizi`nde İzmir limanı,
Ak Deniz de Mersin ve İskenderun limanları var.
Bu limanların bazılarının demiryolu bağlantısı var. Ne yazık ki henüz Ege, Marmara, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde en az birer adet ana aktarma limanı olması gerekirdi. Ayrıca yurt içindeki denizyolu taşımacılığının ve demiryolu kombine taşımacılığının Bandırma-Tekirdağ, Derince-Tekirdağ kapsamında Ege Bölgesinin Trakya üzerinden Avrupa`ya bağlantısının olması gerekir. Rusya`nın Kavgaz Limanı ile Samsun Limanı`nın birbirine bağlanmasının önemini artırmak için Samsun`un, Mersin ve İskenderun demiryolu bağlantısının etkinleştirilmesi bir zorunluluktur.
Yine kısa mesafeli denizyolu taşımacılığı ile demiryolu bütünleşmesi, Ülkemizin; Gürcistan, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika`ya bağlantısını sağlamak bakımından önemlidir.
Ülkemiz bir planlama bütünlüğü çerçevesinde ulaştırma sistemleri yönetilip yönlendirilmemiştir. Plan bütünlüğü yerine projeci ve yatırımcı bir anlayış, ekolojik sistemi budamış; tarım, orman ve su havzalarını yok sayan bir yere oturmuştur. Ulaşım projelerinin çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları tartışılmamıştır. Bazı bakanlar bile bu projelerin varlığından medya kanalıyla haberdar olmuşlardır. Çoğu zaman herhangi bir fizibilite yapılmadan "proje" ölçeğinde konuya bakılmıştır. Oysa yapılan yatırımların kamusal yarar sağlaması gerekir.
Bir projenin sosyo-ekonomik durumunu ve çevresel boyutunu ortaya koymanın bilimsel yolları ve ölçütleri vardır. Bu bağlamda yarar ve zarar analizlerinin yapılması zorunludur. Ne İstanbul için hazırlanan ulaşım projeleri, ne de diğer kentlerimiz için hazırlanan projelerin fayda-maliyet analizi yapılmamıştır. Projelerin büyüklükleri gündeme getirilerek, bu projelerin arkasında yatan gerçekler halkımızla paylaşılmamıştır. Bugünkü ekonomik sıkıntı ve krizin önemli bir nedeni de bu projelerdir.
İstanbul`un kuzeyini yapılaşmaya açacak olan kanal projesi, iki yakaya iki kent ve kentsel dönüşüm projeleri İstanbul`u yeni bir göç baskısı altına sokacaktır. İkinci köprü ile 3.Havalimanı arasında bulunan ormanlık alanlarının ve su havzalarının yapılaşması İstanbul`un yaşayacağı afet sayısını artıracaktır. Hava kirliliği daha da artacak, sel ve su baskınları çoğalacak, ulaşım daha da zorlaşacak, sosyal ve toplumsal sorunlar büyüyecektir.
Karayolcu ve yatırımcı anlayışlar toplu taşıma projelerinin olumlu yanlarını da azaltmaktadır. Bilim ve bilgi dışı her yapı, kentlerimize ve ülkemize önemli ölçüde yeni altyapı ve ulaşım yükü ve sorunu getirmektedir.
Türkiye`nin ilk bölgesel havalimanı 50 milyon Avro yatırım bedeliyle yapılmış olan Kütahya Zafer Havalimanıdır. 2012-2016 yılları arasında garanti verilen yolcu sayısı 4 milyon 73 bin 181`dir. Bu sürede seyahat eden yolcu sayısı sadece 170 bin 534 olarak gerçekleşmiştir. Bunun karşılığında ilgili şirkete yaklaşık olarak 21 milyon Avro ödenmiştir. İç hat yolcu başına 2, dış hat yolcu başına 10 Avro ödeniyor. Böylece vergi adaleti sağlanarak her insan bu bedeli ödüyor.
İstanbul havalimanı ihalesi, 3 Mayıs 2013 tarihinde yapıldı. Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon Ortak Girişim Grubu 25 yıl boyunca işletme hakkını KDV hariç 22 milyar 152 milyon Avroluk bir teklif vererek aldılar. Bu ihale, Cumhuriyet tarihinin en maliyetli bir ihalesi olarak kayıtlara geçti.
Üç aşamada yapılması kararlaştırılan havalimanının ilk aşaması 90 milyon yolcu kapasitesiyle 2019 yılında, ikinci aşaması 120 milyon ve üçüncü aşaması da 150 milyon kapasiteye ulaşacaktır.
Acaba kaynakları sınırlı olan ve henüz yeterli ölçüde gelişmemiş olan bir ülke yılda 65 milyon yolcu taşıyan bir havaalanını kapatıp, borçlanarak bir başka havaalanı yapar mı?
2016 yılı sonunda ihalesi yapılan Gayrettepe 3. Havalimanı Metro ihalesi ile Halkalı Metro ihalesi Şubat 2018`de yapıldı. Davet yöntemi ile yapılan bu ihalelerin toplam bedeli yaklaşık 15 milyar TL, toplam hat uzunluğu ise 66 kilometredir. Dünyanın en büyük havalimanına ulaşmak oldukça pahalıdır.
Osmangazi Köprüsünün günlük garanti araç sayısı 40 bin. Avrasya Tüp Tünel`in 68 bin araç geçiş garantisi var. Yine 3.Boğaz köprüsünün 135 bin günlük araç garantisi var. Yap İşlet Devret modeliyle yapılan Osmangazi Köprüsü, 3.Boğaz Köprüsü ve Avrasya Tüp Tüneli`nden geçmesi gereken araç sayısı toplam olarak 243 bin araçtır. Günlük geçen araç sayısı 86 bin ile 100 bin aralığında olmaktadır. Üç projenin toplam maliyeti 6.5 milyar dolardır. İşletme süresince her üç projenin yılda hazineye getirdiği yük, 2.4 milyar TL olduğu hesaplanmaktadır.
İşletme süresince her üç projenin ülkemize getireceği yük, 50 milyar lira olacağı öngörülmektedir. Osman Gazi Köprüsünün süresi 22 yıl 4 aydır. 7 yıl yapım süresi bu süreden düşecektir. Osman Gazi-İzmir Otoyolu 43 km, 33 km ve 132 km, 176 km olmak üzere ayrı ayrı garanti tutarları belirlenmiştir. 3.Köprünün 10 yıl 3 ay, Avrasya Tüp Tünel`in ise 24.5 yıldır.
Osmangazi Köprüsü`nden geçiş otomobil başına 35 dolar artı KDV olarak belirlenmiştir. Geçiş ücretine her yıl ABD enflasyonu oranında artış yapılıyor. KGM ile Otoyol Yatırım ve İşletme A.Ş. arasındaki yap-işlet-devret uygulama sözleşmesinde hükümler vardır.
Çanakkale Köprüsü`nün günlük araç garantisi 46 bin, maliyeti ise 2.5 milyar Euro`dur. Bu paraların kaç kuşağa ait olduğu ve ne kadar insana iş sağlayacağı ifade edilmiyor fakat bu projenin albenisi ile ilgileniliyor. Otomobil geçiş ücretinin 15 Euro ve yüzde sekiz KDV. Bu bedelin daha önce 66.5 TL iken bugün daha fazla olduğunu hatırlamak lazım. Yapım ve işletme süresi toplamı 16 yıl 2 ay 12 gün olarak belirlenmiştir.
Sonuç Olarak;
Ulaştırma alanında yapılan yatırımlar araçların taşınmasına göre değil, insanların erişimlerini karşılayacak şekilde yapılması gerekmektedir. Kent mekanları otomobiller için değil, insanların erişimlerini kolaylaştıracak şekilde yapılması gerekmektedir. Kent mekanları otomobiller için değil, insanların kullanımına göre düzenlenmelidir.
"Çevre koruma ve geliştirme" üzerine kurulu olmayan, dünün kentsel değerlerini yok sayan," "insanı odak noktasına almayan bir "ulaştırma sistemi" sürdürülebilir değildir.
Açıkçası kentleri otomobillere uydurmak yerine, otomobilleri kente uydurmak sürdürülebilir ulaştırmanın ana halkası" olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır.
Enerji kullanımı, çevrenin korunması ve maliyet açısından daha ucuz olan ve gelişimi tüm dünyada desteklenen demiryollarına gereken destek verilmelidir. Ayrıca üç bir tarafımız deniz olmasına rağmen deniz ulaşımına gerekli önem verilmemiştir. Deniz ulaşımı desteklenmeli yük ve yolcu taşıma oranları artırılmalıdır.
İMO İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI NUSRET SUNA`NIN 13. ULAŞTIRMA KONGRESİ`NDE YAPTIĞI KONUŞMA
Düzenleme ve Bilim Kurullarının Değerli Başkan ve Üyeleri
Odamızın ve Şubelerimizin Değerli Yöneticileri,
Üniversitelerimizin Değerli Temsilcileri,
Değerli Katılımcılar,
Değerli Meslektaşlarım,
Odamız adına İstanbul ve Erzurum Şubelerimizin üstlendiği 13. Ulaştırma Kongresi`ne hoş geldiniz.
İstanbul Şube yönetim kurulu adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Konuşmama başlamadan önce, kongremizi düzenleyen şubelerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Hiç şüphe yok ki asıl büyük teşekkür, kongremizin Düzenleme ve Bilim Kurulu üyelerine, çağrılı konuşmacılara, bildiri sunan meslektaşlarımıza olacak.
Kongrenin kurgulanmasından, bilimsel derinliğinin oluşmasına kadar hemen her aşamasını titizlikle ele aldılar, büyük bir özveriyle mesai harcadılar. Hepsine müteşekkiriz.
Değerli Katılımcılar,
Odamız ilk ulaştırma kongresini 45 sene önce toplamış. 1974 yılındaki ilk kongreden 2019 kongresine kadar geçen zaman zarfında önemli bir birikim elde edilmiş, çok değerli tartışmalar gerçekleştirilmiş. Odamız ulaştırma alanında referans kurum haline gelmiş.
Elbette bu sonuç değerli akademisyenlerin, uzman meslektaşlarımızın desteği ile açığa çıkmış.
Tam da bu noktada, 13. Ulaştırma Kongresi`nin adandığı değerli hocamız Aydın Erel`den kısaca söz etmek isterim.
Pek çoğumuzun yakından tanıdığı hocamızı Türkiye özellikle 2004`te Pamukova`da meydana gelen hızlandırılmış tren kazasıyla tanıdı.
Bilim insanlarının kaderindendir. Afetten, kazadan sonra hatırlanırlar. Görüşleri istenir ve ne yazık ki afetin sıcaklığı geçtikten sonra bilim çevreleri, üniversitelerin sınırlarına çekilirler.
Aydın Erel Hocamız, ulaştırma politikaları, özellikle de demiryolu taşımacılığı üzerine yoğunlaştı. Demiryollarının alt ve üst yapısıyla ilgili çok değerli çalışmalar gerçekleştirdi.
Hızlandırılmış tren seferleri başladığında yaptığı itirazlar ne yazık ki karşılıksız kaldı. Facia yaşandıktan sonra görüşleri raftan indirildi ancak iş işten geçmişti.
Değerli Hocamızın dönemin Ulaştırma Bakanına kongrede söylediklerini burada bir kez daha hatırlatmak isterim.
Aydın Erel hocamız olanca nezaketiyle, ``Ulaştırma Bakanlığı`nın gerekli teknik yeterlilik sağlanana kadar hızlı treni seferden kaldırmasını istirham ediyorum`` demişti.
Bilim insanlarının öngörüsü bilime, bilimsel verilere dayanır. Tek hareket ve dayanak noktası budur. Bilim insanlarının söylediklerine kulaklarınızı kapatırsanız, katliam haline gelen kazalara davetiye çıkarırsınız. Nitekim Pamukova`da 41 yurttaşımız hayatını kaybetti.
Takdir edersiniz ki, bu durum sadece ulaştırma alanında yaşanmıyor. Başta deprem olmak üzere karşı karşıya bulunduğumuz hemen her sorunda benzer sondan kaçamıyoruz. İfade etmek isterim ki bilime kulaklarını kapatanlar ölüme, acıya, gözyaşına gözlerini açarlar.
Bu vesileyle Aydın Erel hocamızı huzurlarınızda bir kez daha saygıyla yâd etmek istiyorum. O sadece ulaştırma kongrelerinin teorik çerçevesini belirleyen değildi, aynı zamanda emektarıydı.
Kongrelere sunduğu özgün metinlerle ufuk açıcıydı, öğreticiydi. Meslek alanımızın ulaştırma konusundaki birikiminin önemli yapı taşlarındandı.
Öğretilerinden bir an olsun vazgeçmeyeceğiz; her daim saygıyla ve minnetle anacağız.
Değerli Katılımcılar,
Açılış konuşmalarının elbette bir sınırı olmalı. Değerli bilim insanlarının ve uzman meslektaşların ayrıntıları ile değineceği konuları girişteki kısa konuşmaya sığdırmak gerekmiyor.
Zaten kongre programı incelendiğinde; güvenlikten sürdürülebilirliğe, ulaştırmada bütünlüklü yaklaşımdan yatırımların çevre uyumuna, mevzuattan katılımcılığa pek çok konunun ele alınacağı görülecektir.
Yine de kısa olarak görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Az önce Sayın Aydın Erel`in hızlandırılmış trenle ilgili itirazlarının yok sayıldığını ve bu nedenle onlarca yurttaşımızın hayatını kaybettiğini, kat ve katının yaralandığını hatırlatmıştım.
Pamukova kazasından önceki uyarılar yok sayılmakla kalınmadı, ne yazık ki ders de alınmadı. Eğer ders alınsaydı, Çorlu`daki katliam gibi kaza yaşanır mıydı?
Değerli Konuklar,
Aydın Erel`in istirham etmesine benzer bir başka örnek daha bulunuyor.
Hatırlanacaktır meslek odamız, Birinci Boğaz köprüsü yapılmasına itiraz etmiş ve siyasi erke açık çağrıda bulunmuştu.
Meslek odamız tıpkı Aydın Hocamız gibi istirham ederek "İstanbul trafiğini Boğaza köprü yaparak çözemezseniz, bir süre sonra boğaza yeni köprü yapmak zorunda kalırsınız, yapmayın" demişti.
Nitekim Odamızın öngörüsü doğru çıktı. Daha önce ifade ettim, öngörünün kehanetle ilgisi yoktur, bilimsel ve mesleki doğrular öngörüleri belirler.
Ulaştırma biliminin temel doğruları şu noktaya işaret etmektedir: Kent içi ulaşımda toplu taşımacılık hedeflenmeli; bütünleşik, sürdürülebilir ulaşım yaklaşımı temel alınmalıdır.
Ulaştırma yatırımları buna göre belirlenmelidir. Yoksa değil bir tane, beş tane Boğaz Köprüsü de yapılsa kent içi ulaşım sorununu çözmek mümkün olmayacaktır.
Peki, meslek odamızın "istirhamı" dikkate alındı mı? Hayır.
Çünkü kent içi ulaşımdan başlayarak bütün bir kent hayatı, kentin, kentlilerin ihtiyacına göre göre değil neoliberalizmin kent politikasına uygun olarak düzenlenmektedir.
Neoliberalizmin kent yaklaşımının özünde şu noktalar bulunmaktadır. Kent merkezleri orta ve üst düzey gelir gruplarının yaşama ve iş alanları olarak düzenlenecek, plazalar rezidanslara, rezidanslar çok şeritli yollara, çok şeritli yollar avm`lere bağlanacak.
İstanbul`un kentleşme özeti budur. Diğer kentler nasıl bir süreç izlemektedir bilinmez ama İstanbul kent merkezinin tablosu bundan farklı değildir.
Örneğin son dönemde kamuoyunda sıkça yer alan deprem toplanma alanları ve deprem sonrası ulaşım güzergâhları konusunu bu yaklaşımdan ayrı değerlendirmek mümkün değildir.
İnsan hayatı önemli değildir. Deprem ve deprem sonrası afet süreci önemli değildir. Bu nedenle, kent içi ulaşım tartışmasıyla ilintili olacak şekilde, afet sonrası kullanılacak olan ulaşım güzergâhları yok edilmiş, bazı yollar otoparklarla kesintiye uğradığını söyleyebilirim.
Ulusal/uluslararası sermaye grupları kendi ihtiyaçları doğrultusunda emretmekte ve ne yazık ki emir harfiyen hayata geçmektedir.
Buradaki temel soru, kentlerin kimin için düzenlendiğidir.
Birinci Boğaz Köprüsü ile ilgili tartışmalar sürerken zamanın gençleri bir kampanya açar. Kampanya, "Boğaza değil Zapsuyu`na köprü" başlığı ile yürütülür. Elbette karşılaştırılabilir örnekler değildir ancak Zapsuyu`na köprü yapılması çağrısının simgesel önemi bulunmaktadır.
Boğaz Köprüsü ve Zapsuyu tartışması, kentlerin ve ulaşım yatırımlarının kim için, hangi ihtiyaca binaen düzenleneceği, siyasi iktidarların tercihinin ne olacağı ile doğrudan ilgilidir.
Bugün İstanbul`da üçüncü köprü yapıldı. Marmaray`dan köprülü kavşaklara kadar kamu kaynakları ulaşım sorununun çözümü doğrultusunda harcandı. Peki, kent içi ulaşım sorunu çözüldü mü? Hayır.
Eğer 1970`lerin başında, meslek odamızın "istirhamı" dikkate alınsaydı. Eğer ulaşım ve kentleşme politikaları istirhamımız doğrultusunda geliştirilseydi, bugün hem farklı şeyleri konuşuyor olurduk hem de İstanbul diğer kentlerimize örnek gösterilecek bir durumda olurdu.
Değerli Meslektaşlarım,
Toplu taşımacılık bazlı politikalar başat tutulmak kaydıyla, elbette Boğaz köprüsünden katlı kavşaklara kadar pek çok yatırım yapılabilir. Bunun tek şartı, ulaşım master planınız olmasıdır. Master planı dahilinde, sürdürülebilir, entegre edilebilir, işlevsel yatırımlara kimsenin itiraz etmesi mümkün değildir.
Ne yazık ki ülkemizde ulaşım yatırımları, lokal sorunları, belli bir bölgedeki sorunu çözmek üzere gerçekleştiriliyor. Örneğin bir kavşakta katlı düzenleme yapılıyor, o bölgede sorun çözülüyor, ancak bütün sorun bir sonraki kavşağa aktarılıyor.
Örneğin çevre etkilerini hiçe sayarak Boğaz köprüsü yapıyorsunuz. Ulaşım Ana Planı dahilinde yapılmıyorsa ve hatta köprünün nereye yapılacağı ve bağlantı yollarının nerelerden geçeceği helikopter gezisiyle belirleniyorsa, sorunu çözmüş olmuyorsunuz, yeni sorunların doğmasına yol açıyorsunuz.
İstanbul kent içi ulaşım sorunlarının özeti budur. Günü kurtarmak, sınırları belirli bir bölgedeki sorunu çözmek neredeyse tek hedeftir.
Böyle bir ulaşım planlaması olur mu? Olur derseniz, İstanbul kent trafiğinin içinde bulunduğu durumun sorumluluğu sizin omuzlarınızdadır.
Değerli Katılımcılar,
Huzurlarınızda bir kez daha tekrarlıyorum.
Sadece İstanbul`un değil, pek çok kentimizin ulaşım ana planı yoktur. İstanbul için yapılan son Ulaşım Ana Planı 1983 tarihlidir. O plan da uygulamaya alınmadan bir köşeye atılmıştır.
Ulaştırma yatırımları, "şu noktaya bir katlı kavşak yapalım", "şu noktaya köprü inşa edelim" gibi tabiri caizse ayaküstü verilen kararlarla gerçekleştirilmektedir.
Ulaşım yatırım süreçleri katılımcılığa kapalı tutulmuştur. Ne meslek odalarından ne de ulaşım mühendisliğinin duayenlerinden ne de bölge ve kent halkından görüş alınmaktadır. "Ben yaparım, olur" anlayışı ile yatırımlara yön verilmektedir.
İlk terk edilmesi gereken tarz budur. Sonraki adım ise konunun bütün bileşenlerini bir araya getirerek kentleşme ve buna bağlı olarak ulaştırma politikalarını gerçekleştirmektir.
Değerli Meslektaşlarım,
Ulaştırma politikaları konusu, tek harfli alfabe değildir. Her ne kadar 13. Kongremiz "Yaşanabilir Kentler İçin Kent-Ulaştırma Birlikteliğinin Uyumlu Gelişimi" ana temasına ayrılmış olsa da, ifade etmeliyim ki ulaştırmadaki durum bir ülkenin gelişmişlik seviyesi ile doğrudan bağlantılıdır.
Temel kıstas şudur: Kent içi ulaşımda toplu taşımacılık esas alınacaktır. Kara, deniz ve demiryolu ulaşımında, deniz ve demiryolunun gözle görülür ağırlığı olacaktır. Ve mutlaka kent içi ya da dışı ulaşıma dair her şey bir plan dahilinde yapılacaktır.
Kaldı ki salt ulaşma kavramıyla konuya yaklaşmak da yetersiz kalmaktadır. Özellikle ulaştırma yatırımları için yok edilen ormanları, su havzalarını, yeşil alanları, kent estetiğinin temel kabullerini, motorlu taşıtların karbon salınımının insan sağlığına verdiği zararı akla getirince karşı karşıya kalınan tablo daha karanlık bir hal almaktadır.
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Katılımcılar,
Kısaca değinmeye çalıştığım konular kongremizin tartışma başlıklarını oluşturuyor. Milattan önce 3000`lü yıllarda tekerin icadıyla başlayan ve bugün insanlığın en büyük sorunlarından biri haline gelen ulaşımı, kongremizin zemininde enine boyuna tartışacağız.
Sözlerime son verirken insanı, doğayı korumayı amaç edinen sürdürülebilir, bütünlüklü ulaşım politikalarının hayata geçirilmesi doğrultusundaki ısrarımızın arkasında durmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyorum.
Başta düzenleme ve bilim kurulu üyeleri olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, kongremize başarılar diliyorum. 10/10/2019
İMO ERZURUM ŞUBE BAŞKANI AHMET TORTUM`UN 13. ULAŞTIRMA KONGRESİ`NDE YAPTIĞI KONUŞMA
Sayın Valim , Sayın Belediye Başkanım, Sayın Rektör Yardımcım, Sayın İnşaat Mühendisleri Odası Genel Başkanım ve oda yönetim kurulu, Sayın IMO Şube Başkanlarım, Sayın Sivil Toplum Kuruluşlarının Temsilcileri, değerli akademisyenler, sevgili Meslektaşlarım, kıymetli Öğrenciler, Sayın Konuklar, Sayın katılımcılar ve Basınımızın kıymetli mensupları...,
İnşaat Mühendisleri Odası Erzurum ve İstanbul Şubelerinin, ortak yürütücülüğünde düzenlenen, İnşaat Mühendisleri Odası, Erzurum Şubesi`nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan, 13. Ulaştırma Kongresine hoş geldiniz, hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Milli Mücadele hareketinin, başlangıç noktalarından olan ve Ulu Önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde, Türkiye Cumhuriyeti`nin temellerinin atıldığı Erzurum`da, 13. Ulaştırma Kongresine, Ev sahipliği yapmaktan, ve sizleri dadaşlar diyarında ağırlamaktan, İnşaat Mühendisleri Odası, Erzurum Şube Başkanı olarak, mutluluk duymaktayım.
Değerli Konuklar;
1974 yılında, ilk olarak gerçekleştirilen ulaştırma kongresinin, 13. sünü "Yaşanabilir Kentler İçin, Kent-Ulaştırma Birlikteliğinin, Uyumlu Gelişimi", ana teması ile, Prof. Dr. Aydın EREL anısına gerçekleştireceğiz.
Toplumdaki eksik ve yetersiz bilgiden kaynaklanan, gerçeklerden uzak "kanılar", hatalı "kamu istekleri"nin oluşmasına neden olmaktadır. Daima "kamu isteği"ne cevap verme kaygısı içinde olan "politik irade" de, bu hatalı kamu taleplerine cevap verme yönünde vizyondan ve stratejiden uzak, kısıtlı işleve sahip, ağırlıklı olarak gösterişe yönelik, "prestij projeleri"ne yönelmektedir.
Bu yanlış kanılara bir örnek olarak, Yeni Yollar Açılarak, Mevcutlar Genişletilerek Tıkanıklıklar Azaltılsın" Dünya deneyimleri bu yaklaşımın gerçekçi olmadığını göstermektedir. Yeni yol açılması veya mevcutların genişletilmesi otomobil kullanımını tetiklemektedir. Yeni yollar ile daha fazla aracın trafiğe çıkması ve otomobil ile daha uzun seyahatler yapılması özendirilmektedir. Bu gelişme de "kısır döngü"yü tetiklemekte, yollar hızla yeniden tıkanmaktadır. "Trafikte Kara Delik" olarak ortaya atılan teori "Yeni yol yapımı trafik sorununu çözmeye yetmemekte, tersine taşıt trafiğinin artmasına neden olmakta, ardından daha fazla yeni yollar yapılmasını zorunlu kılmaktadır" demektedir. Ulaştırma uzmanlarının ortaya koyduğu "Trafik Paradoksu"na göre de "Tıkanıklığının yaşandığı kesimlerde trafiği rahatlatmak amacıyla yapılan yol ilavesi tıkanıklığı artırır"
ULAŞIM VE TRAFİK SORUNLARINDA ÇÖZÜM, KAMUYU "YÖNLENDİRİLMİŞ KANILAR"DAN KURTARIP "GERÇEKLER" İLE KARŞI KARŞIYA GETİRMEKTEDİR. DOĞRU "KAMU İSTEĞİ" YARATILDIĞINDA, KAMU "SEÇME GÜCÜ"NÜ KULLANARAK "POLİTİK İRADE"Yİ ZAMAN İÇİNDE ETKİLEYEBİLECEKTİR.
Doğrusu, sorunlarımızın çözümü konusunda, çok önemli bir bilgilenme düzeyine, erişmiş olduğumuzu söyleyebiliriz. İnşaat Mühendisleri Odasının 40 yılı aşkın yaptığı bu kongrelerle kurumsal bir hafıza oluşmuştur. Yani, artık sorunlar ve çözümlerine ilişkin politika, strateji ve yöntemler, bilinmez olmaktan çıkmıştır. Günümüzde daha önemli olan, bilinen çözümlerin, uygulanmasını sağlayacak, politikaların yaşama geçirilmesini sağlayabilmektir.
Kongrenin ana teması ile ilgili güvenlikten, teknolojiye ve ekonomiye, planlamaya ve politikaya kadar ulaştırmanın tüm konularında 81 bildiri alınmış, bu bildiriler, bilim kurulu tarafından değerlendirilerek, 31 bildiri sözlü sunum, 4 bildiri, poster sunum olarak belirlenmiştir. Ayrıca, ulaştırma alanında, yaptıkları çalışmalar ile, önemli katkılar sağlayan, çağrılı konuşmacılarımız olacak. Türkiye`nin bu alandaki en önemli uzmanları tarafından sunulacak, ulaşım sektörünün geldiği nokta, yapılan yeni çalışmalar, Türkiye`nin ve Erzurum`un ulaşımda yaşadığı sorunlar ve çözümleri geniş bir biçimde ele alınacaktır.
Kongre çalışmalarının ve sonuçlarının yararlı olması en büyük dileğimizdir.
2019 yılında, 100. yılını onurla kutladığımız Milli Mücadelenin temellerinin atıldığı şehir Erzurum`da, 13. Ulaştırma Kongresi`nin gerçekleşmesinin bizim için çok anlamlı büyüktür.
Ayrıca "Bu kongrede ilk defa, Ülkemizde ulaştırma alanında, unutulmaz çalışmalar yapan ve katkılar sunan, bilim insanlarının anısına, kongre düzenlenmesi kararı alınmıştır. Bundan dolayı 13. Ulaştırma Kongresinin, Prof. Dr. Aydın EREL`in anısına düzenlenmesi, daha sonra düzenlenecek kongrelerde, ulaştırma alanında katkı sağlayan, bilim insanlarımızın anılmasına vesile olacaktır"
Değerli Katılımcılar
Ulaştırma ile ilgili politika, bilimsel ve teknik konuların hepsini, kongre oturumları boyunca, gerek çağrılı konuşmacılarımız, gerekse bildiri yazarlarımız, size aktaracaklar.
Konuşmamı, kongremizin gerçekleşmesinde katkı sağlayanlara, teşekkür ederek sonlandırmak istiyorum.
Öncelikle bu kongrenin Erzurum`da yapılmasını sağlayan İMO Genel Başkanımız Cemal GÖKÇE`ye ve yönetim kuruluna, Atatürk Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Ömer ÇOMAKLI`ya, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet SEKMEN`e katkılarından dolayı teşekkür ederim. Ayrıca bu kongrenin gerçekleşmesi için sponsor olarak katkı sunan Türkiye Çimento Müstahsiller Birliği`ne, Özyapıcılar ve Fors Yapı İnşaat Şirketi`ne duyarlılıklarından dolayı teşekkür ederim.
Kongrede, sunulması için bildiri gönderen araştırmacılara, kongreye katılan ve sunum yapan bildiri sahiplerine, ve çağrılı konuşmacılara, teşekkür ederim. Bilgi tecrübe ve deneyimlerini bizimle paylaşan, kongre düzenleme kurulu başkanı, hocam Sayın Prof. Dr. Güngör EVREN`e teşekkür ederim.
Kongrenin gerçekleşmesinde düzenleme kurulu, danışma kurulu ve bilim kurulu üyelerine sağladıkları önemli katkılardan dolayı teşekkür ederim.
Kongremizin, kentlerimiz ve ülkemiz için faydalı sonuçlar doğurması ümidiyle
Hepinize Selam ve Saygılar sunarım.
DÜZENLEME KURULU BAŞKANI GÜNGÖR EVREN`İN 13. ULAŞTIRMA KONGRESİ`NDE YAPTIĞI KONUŞMA
Erzurum`un Sayın Yerel Yöneticileri,
İMO`nun Saygıdeğer Yöneticileri,
Değerli Meslektaşlarım,
Sevgili Öğrenciler,
Sayın Konuklar,
Günaydın, hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Erzurum ve İstanbul Şubeleri tarafından düzenlenen 13. Ulaştırma Kongresi 10-11-12 Ekim 2019 günlerinde Erzurum`da gerçekleştirilecek. İstanbul Şubesi`nce başlatılan Ulaştırma Kongresi, İstanbul dışına açılımı amacı doğrultusunda, Denizli, İzmir ve Adana`dan sonra şimdi de Erzurum`da.
10 Ekim 1939`da askeri trenlerin erişmesiyle Erzurum İstasyonu işletmeye açılmıştır. Kongre`nin bu tarihin 80. yıldönümünde başlamasını anlamlı buluyorum.
13. Ulaştırma Kongresi`nde Prof. Dr. Aydın Erel`i saygı ve sevgiyle anacağız. Aydın Erel ülkemiz ulaştırma alanının son kırk yılında eğitimci niteliği, araştırmaları, yayınları, coşkulu ve dik duran kişiliğiyle iz bırakmış ve en verimli çağında aramızdan ayrılması ile hepimizi derinden üzen değerli bir akademisyen. Kamuoyu kendisini kaza ile sonuçlanan "Hızlandırılmış Tren" uygulamasına kararlılıkla karşı çıkışı ile anımsayabilir.
Erzurum, bu yıl Cumhuriyetimizin kurulmasıyla taçlanan, Atatürk`ün Samsun`a çıkışından sonra Erzurum Kongresi`nin 100. yılını kutlamaktadır.
Demir ağlar, Erzurum Kongresi`nin 20. yılında Cumhuriyet`in demiryolu atılımının simge kenti Erzurum`a erişmiştir. Üzerindeki 30 km tünel ile 690 km`yi bulan Sivas-Erzurum hattı ve Çetinkaya-Malatya iltisak (bağlantı) hattı demiryolculuğumuzun onur anıtıdır. Sarp arazi ve zorlu iklim koşullarına karşın ilkel araçlarla ve el emeğiyle, başlangıçta planlanana göre bir buçuk yıl erken bitirilmiştir. Günümüzde demiryolu hatlarının yapım süreleri ile karşılaştırıldığında bu hattın olağanüstü bir başarı olduğu açıklıkla anlaşılır. Başarıyı İsmet İnönü "Şimendifer zaferi, Türk işçisinin Türk mühendisinin ve Türk sermayesinin zaferidir" sözleriyle dile getirmiştir.
Bu hat İMO`nun kuruluşunun 50. Yılında düzenlenmiş olan "50 Yılda 50 Eser" seçimi bağlamında 50 eser arasında yer almıştır.
Ulaştırma, ülkemizin başta gelen sorunlarındandır. Kentlerimizde ise günlük yaşamla iç içe ve insanların mutlulukları ile ilgilidir.
Ulaştırma Kongrelerinin temel ilkesi, bilimsellikten ödün vermeksizin, ülkemizin ve kentlerimizin ulaştırma sorunlarına uygun çözümlerin geliştirilmesidir. Bu amaçla, öncelikle, gelişmiş ülkelerin örnek alınabilecek uygulamaları ile bunları destekleyen teknolojik gelişmeler incelenmektedir. 13. Ulaştırma Kongresi`nde 4`ü çağrılı olmak üzere, 31 bildiri sunulacaktır. Bursa, İstanbul, Samsun ve Eskişehir Çalıştaylarında sunulan bildirilerden ve yapılan değerlendirmelerden elde edilen sonuçlar özel bir oturumda açıklanacaktır. Kongre`nin son oturumunda da tüm katılımcılar sorularını sorabilecek, görüşlerini açıklayabilecek ve önerilerini sunabileceklerdir. Ayrıca Kongredeki görüş, öneri ve tartışmaların genel bir değerlendirmesi yapılacaktır.
Ulaştırma Kongrelerinin gelenekselleşen bir uygulaması, bazı konuların öne çıkarılarak üzerinde tartışılmasının sağlanmasıdır. Bu bağlamda 13. Ulaştırma Kongresi`nde ele alınacak konu "Yaşanabilir Kentler İçin Kent-Ulaştırma Birlikteliğinin Uyumlu Gelişiminin Yönetimi"dir. Özellikle İstanbul`da altyapının yetersizliği düşünülmeksizin, yükseltilen gökdelenler, yerden mantar gibi bitercesine çoğalan AVM`ler ve rezidanslar bu temel konunun gündeme getirilmesinin gerekçelerinden bazılarıdır.
Kongre sürecinin bu aşamasında, ulaştırmanın teknolojik, ekonomik, işletme ve diğer boyutlarıyla ilgili önemli bir bilgi birikimi sağlanmıştır. Doğal olarak, ülkemizin sorunları için çözüm önerileri geliştirilmesine özel çaba gösterilmiştir. Artık beklentimiz, çözümlerin uygulanmasıdır.
Açıkça anlaşılmıştır ki, çözümü büyük yatırımlarda aramak yanılgıdır. Plansız yatırımların fayda yerine zarar verdikleri tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 3. Havalimanı, Avrasya Tüneli gibi plansız pahalı yatırımların hangi sorunlara köklü çözümler getirecekleri belli değil. Ama yaşam kaynağımız olan doğaya ve çevreye ciddi zararlar, ne yazık ki kalıcı nitelikleriyle ortadadır. Üstelik, köprü ve tünellerden yeterince geçiş olmamasının sorumlusu(!) yurttaşlar olarak yüklenicileri vergilerimizle desteklemeyi sürdürüyoruz.
Bir yalın gerçek olanca açıklığıyla ortaya çıkmıştır. O da şudur: Ulaştırma; yol, köprü, tünel değil, ülkenin ve kentin -esas olarak insanların rahat ve mutlu yaşaması için- olmazsa olmaz bir hizmetidir. Takıntıya dönüşen büyük yatırımlar yapma hevesinin anlamsızlığı da yaşanarak öğrenilmiştir. Hizmet etme yeteneğine sahip, ayrıca kentlerin belleklerine kazınmış garları, havaalanlarını yok sayıp, hatta yok edip yeni büyük yatırımlara girişmenin yararsızlığı ve anlamsızlığı açıktır.
Öncelikle mevcut olanakları en verimli ve etkin şekilde kullanmak akılcı yaklaşımın gereğidir.
Ulaştırma sorunu yalnız teknik boyutlu bir sorun değildir. Ekonomik, toplumsal, kültürel gelişme sağlıklı bir ulaştırma desteği olmaksızın gerçekleşemez. Bu nedenle, ulaştırmanın bir ülkenin kalkınması, yaşanabilir kentler ve insanların mutluluğu amaçları göz önüne alınarak geliştirilmelidir.
Kenti ve kentliyi anlamadan, yürekten duyumsamadan yapılanlar kenti yaşanabilir ve kentliyi mutlu edemezler. Ancak, bu gerçeği özümseyen, bilinçli yöneticilerin sorunları çözmesi beklenebilir. Bu anlayış doğrultusunda, yayalara yani insanlara gereken saygının ve kenti yaşamanın olmazsa olmazı olarak, güvenli ve keyifli yürüme koşullarına öncelik tanımayan bir yönetim yaklaşımından ulaştırma sorunlarının çözümünü beklemek boşunadır.
Sorunların çözümünün temel gerekliliğinin bütünlüklü, etkin bir toplu taşımayı geliştirmek olduğunu öğrenmeyen kalmadı. Ama bu çözümün tamamlayıcısı otomobil kullanımını teşvik edici davranışlardan kesinlikle kaçınarak makul bir düzeyde sınırlamanın gerekliliği anlaşılmamakta ya da anlamak istenmemektedir. Örneğin yöneticilerin otomobil sahiplerine hoş görünmek için kent merkezinde plansız yeni otoparklar yapma sözleri ve girişimleri kentsel ulaştırma sorununun çözümü önündeki ana engellerden biridir.
En önemlisi ve asla çiğnenmemesi gereken temel ilke, planın olmazsa olmaz bir yönetim fonksiyonu olarak kabul edilmesi ve her ne yapılacaksa planlanarak yapılmasıdır. Bu bağlamda bilime dayalı sağlıklı planların yapılması, ödünsüz uygulanması gereklidir. Başka bir anlatımla, planı yönlendiren doğru bir politikanın arkasında kararlı ve güven veren siyasal bir iradeye gereksinim bulunmaktadır. Yani planlı çözümlerin dayanacağı doğru politikaların arkasında kararlılıkla ve cesaretle duracak siyasal iradenin bulunması konunun olmazsa olmazıdır. Bunun için halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi suretiyle siyasal iradeyi yönlendirme yeteneğine kavuşturulması önemlidir. Bu amaçla ve çözüm sürecinin sağlıklı yürümesi için sivil toplum örgütlerine, üniversitelere, plancılara, mühendislere, kısacası hepimize görev düşmektedir.
Daha öğreneceğimiz ve üzerinde konuşacağımız çok konu var. 13. Ulaştırma Kongresi`nin öğretici ve çözüm üretici olmasını bekliyor ve diliyoruz.
Teşekkür
Ülkemizin ve kentlerimizin ulaştırma sorunlarının çözümü için önemli bilgi birikimi, çözüm önerileri sağlayan Ulaştırma Kongrelerinin 13.sünün gerçekleşmesini sağlayan İMO Genel Başkanı Sayın Cemal Gökçe`ye ve Erzurum Şubesi Başkanı Sayın Prof. Dr. Ahmet Tortum`a, Yönetim Kurulu Üyelerine, İstanbul Şubesi Başkanı Sayın Nusret Suna`ya ve Yönetim Kurulu Üyelerine, Düzenleme Kurulu Üyelerine, Bilim ve Danışma Kurulu Üyelerine; ve hazırlıkların aksamadan zamanında yapılabilmesinde çok önemli çabaları olan Değerli Kardeşlerim Erzurum Şubesi`nden Hasan Çarıkcı ile İstanbul Şubesi`nden Funda Kılınç Suvakçı`ya, hakemlik yapan ve bildiri sunan uzmanlara, çağrılı konuşmacılara; toplantılara katılarak, soru sorarak, görüş belirterek ve yorum yaparak kongremizi zenginleştirecek değerli meslektaşlarımıza -özellikle toplantılara canlılık kazandıracaklarına- kongrenin aksamadan yürümesi için canla başla çaba göstereceklerine inandığım genç meslektaşlarıma ve Genç İMO`lulara içten teşekkürlerimi sunarım.