İstanbul Şubemizde Şantiye Mühendisleri Paneli
İMO İstanbul Şubesi tarafından Şantiye Mühendisleri Çalışma Grubu yürütücülüğünde düzenlenen Şantiye Mühendisleri Paneli 21 Eylül 2019 tarihinde İstanbul Şube Konferans Salonu`nda gerçekleşti.
Panel İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna`nın konuşmasıyla başladı.
İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna`nın konuşması aşağıdadır.
Değerli Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Şantiye Mühendisleri Çalışma Grubumuz tarafından gerçekleştirilen "Şantiye Mühendisleri" paneline hoş geldiniz.
Şimdiye kadar pek çok kere, bilimsel-mesleki konuları tartışmak amacıyla bir araya geldik. Görüşlerimizi paylaştık, birbirimizi anlamaya çalıştık, birbirimizi eleştirdik.
Şu nokta açık ki, eleştiri-özeleştiri mekanizması ne kadar sağlıklı işlerse, sonuç almak o denli mümkün olmaktadır.
Tartışmaya, farklı yaklaşımları, farklı açılımları öğrenmeye, sorunlara hakim olmaya, çözüm önerilerini ortaklaştırmaya, popüler ifade ile empati yapmaya duyulan ihtiyacın hiç olmadığı kadar yakıcı bir hal aldığı açıktır.
Çünkü her yeni düzenleme, kazanılmış haklarımızın gasp edilmesiyle sonuçlanıyor, yılların deneyiminin sonucu olan mesleki birikimlerimiz heba ediliyor, inşaat mühendisleri yapı üretim sürecinde etkisizleştirilmek, mesleğimiz itibarsızlaştırılmak isteniyor.
Bugün burada bunları konuşacağız. Konuların uzmanı arkadaşlarımız burada. Görüş ve yaklaşımlarını bizlerle paylaşacak, bizleri aydınlatacak, ufkumuzu açacaklar.
Bu önemli tartışmayı gerçekleştirilmesine vesile olan Şantiye Mühendisleri Çalışma Grubumuza özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Çalışma grubu oluşturulduğundan bu yana konu üzerinde yoğunlaştılar, mesai harcadılar; nihayetinde panel düzenleyerek meslek alanımızın sorunlu konularından birinin masaya yatırılmasına vesile oldular.
Değerli Katılımcılar,
Panel programına bakıldığında görülecektir ki sorunların üç temel ayağı bulunuyor. İlki, mühendislerin özlük haklarını içerecek şekilde hukuki sorunlar. İkincisi iş güvenliğini içerecek şekilde şantiye yönetimi ve üçüncüsü ise mevzuat.
Sacayağı bu konulardan oluşuyor. Değerli isimler aramızda bulunuyor, konular bütün ayrıntıları ile alınacak. Sabırsızlandığınızı biliyorum, elbette bir an önce mikrofonu konunun uzmanlarına bırakmak gerekiyor.
Ancak izniniz olursa, ben de bazı noktalara dikkat çekmek, görüşlerimi kısaca sizlerle paylaşmak isterim.
Değerli Konuklar,
Diğer meslek dallarıyla kıyaslandığında inşaat mühendisliğinin meşakkatli olduğu bilinmektedir.
Mesleğimizi icra etmek zordur. Ya proje masalarında dirsek çürütülür ya da şantiyelerin tozu, toprağı çamuru, soğuğuyla baş etmeye çalışılır.
Mesaisi yoktur. Mesai ne zaman başlar ne zaman biter bilinmez.
Fedakârlık ister. Nelerden fedakârlık yapılır? Hiç kuşku yok ki, en çok sevdiklerinden... Çoluk-çocuk, aile ihmal edilir mecburen. Özel yaşamadan taviz verilir, sosyal hayat çok gerilere itilir.
İş güvencesi yoktur; iş ilişkisi kurumsal işleyişe sahip değildir.
Yetki ve sorumluluk ilişkisi temel sorunlu noktalardan birine işaret etmektedir. İfade etmek gerekir ki, en küçük bir olumsuzlukta "günah keçisi" olmaya adaydır şantiye mühendisi.
Alınması zorunlu olan iş güvenliği önlemleri ile işverenle kurulan iş ilişkisi, bir başka deyişle ücret ilişkisinin cenderesindedir ve ne yazık ki yasalarla gerçek hayat arasındaki uçurum meslektaşlarımızı çoğu zaman hem mesleki hem de etik ilkeler açısından istenmeyen bir durumda bırakmaktadır.
Aynı handikap yapı denetim kuruluşlarında görev alan ya da yapı denetim kuruluşunun denetimi altındaki şantiyede çalışan meslektaşlarımız için de geçerlidir. Mesleki-etik sınırları zorlayan durumlarla defalarca karşı karşıya kalınmıştır.
Sağlıksız çalışma koşulları, düşük ücretler mühendisin işiyle özdeşlemesini engellemektedir. Her yıl binlerce gencimiz inşaat mühendisliği bölümlerine kayıt yaptırmakta, bir taraftan da binlerce genç mezun olmaktadır.
Meslektaşlarımız arasında işsizlik, ne yazık ki kayda değer oranlarda bulunmaktadır. Özellikle yeni mezun meslektaşlarımızın maruz kaldığı sömürü ağırdır.
İşsizlik, demoklesin kılıcı gibi tehdit aracı olarak kullanılmakta, bu gizli/açık tehdit, örgütsüzlük ile birleşince düşük ücretler, sağlıksız çalışma koşulları, özlük haklardaki kısıtlılık sonuç alıcı bir direnişle karşılaşmadan uygulamaya alınmaktadır.
Özlük haklarıyla ilgili sorunların panelde ele alınacak olması önemlidir; öğretici, yol gösterici olacağından kuşku yoktur. Şantiyelerde çalışan pek çok meslektaşımın yetki-sorumluluk ilişkisi ve özlük haklarıyla ilgili yetersizliğini bugün burada bir parça olsa da gidereceğine inanıyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Mesleki alanımıza dönük mevzuat değişiklikleri hepimizin malumudur. Dolayısıyla bunları tekrarlayarak vaktinizi almayacağım.
Özetle söyleyebilirim ki, mühendislik uygulama alanları dikensiz gül bahçesine dönüştürülmek isteniyor. Mevzuat değişiklerinin içeriği bu hedefle oluşturuluyor.
Özellikle yapı üretim süreciyle ilgili düzenlemeler adeta kör gözün parmağı mantığı ile gerçekleştiriliyor.
Örneğin yapı ruhsatlarında şantiye şefinin ıslak imzasının yer aldığı bölümün kaldırılması bu iddiayı kanıtlar niteliktedir. Yapı üretim süreci denetimsizliğe mahkum edilmek istenmekte, inşaat mühendislerini etkisizleştirecek adımlar atılmaktadır.
Değerli Katılımcılar,
Bilindiği gibi, 2 Mayıs 2018 tarihinde Resmi Gazete`nin mükerrer sayısında yeni Yapı Ruhsatı Formu Standardı yürürlüğe girdi. Ardından ise Mekânsal Adres Kayıt Sistemi Yapı Belgeleri Uygulamasında ruhsat formu değişikliklerinin işlenmesiyle; yapı sahibinin, yapı müteahhidinin, şantiye şefinin, yapı denetçilerinin ve proje müelliflerin ıslak imzalarının yer aldığı haneler kaldırıldı.
Neden peki? Mühendisleri, mimarları üretim sürecinin formalitesi gibi gören, meslek disiplinlerini itibarsızlaştırılmayı hedefleyen girişimi kim neden gerçekleştirir?
"Sahte mühendis" ya da "sahte imza" gibi olumsuzluğun devlet eliyle yaygınlaştırılmasından başka sonuç doğurmayacak bir adım neden atılır?
Mühendislerin kendi üretimlerine imza atmayacak olması, yapı ruhsatının mühendislerin bilgisi haricinde hazırlanması yapı üretimine ne gibi bir katkı sağlar?
Bu sorulara net yanıt vermek zor olsa da, soruların işaret ettiği sorunların, yapı üretim sürecinin mevcut durumunun ve yapı stokumuzun içler acısı halinin nedenlerini açığa çıkartacak önemde olduğu açıktır.
Değerli Katılımcılar,
Yine bilindiği gibi, 2 Mart 2019 tarihli Resmi Gazete`de "Şantiye Şefleri Hakkında Yönetmelik" yayınlandı.
Ayrıntılarına girmeyeceğim ama özetle; yapı müteahhitlerinin, teknik öğretmenlerin, teknikerlerin şantiye şefliğini üstlenebilmesinin mümkün hale getirildiğini hatırlatmak istiyorum.
Bu noktada sormak istiyorum: İnşaat mühendislerinin uhdesindeki bir iş, uzmanlık gerektiren bir iş, inşaat mühendisliği eğitimi gerektiren bir iş neden ehli olmayanlara devredilmektedir?
Bu düzenlemenin güvenli yapı üretiminde zafiyete yol açacağı, zaten sorunlu bir alan olan yapı üretim ve denetiminde yeni sorunlar doğuracağı neden görülmemektedir?
İnşaat mühendislerinin çalışma alanlarının daraltılmasından, dolayısıyla ücretlerin aşağıya çekilmesinden, mühendisliğin itibarsızlaştırılmasından nasıl bir sonuç beklenmektedir?
Peki, neden bu değişiklik gerçekleştirilmektedir?
Elbette az önceki soruların yanıtlarıyla bağlantılı yanıtlar verilebilir ancak sonuçları itibariyle yapı üretim sürecinde inşaat mühendislerinin devre dışı bırakılmak istendiği açıktır.
İnşaat mühendisliğinin en önemli ayağı olarak kabul edilen şantiye şefliğinin teknikerlere, teknik öğretmenlere açılması, kaçınılmaz olarak mesleki niteliği gözle görülür derecede düşürecek, yapı üretim süreci güvenli olmaktan uzaklaşacaktır.
Açıkçası, inşaat mühendislerine, şantiye şeflerine ihtiyaç duyulmayan bir sistem oluşturulmak istenmektedir.
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,
Sanıyorum değerli konuşmacılar, dikkat çektiklerimle birlikte pek çok konuda bizleri bilgilendirecektir.
Sözlerime son verirken, bir kez daha vurgulamak istiyorum: Sorunların farkındayız ve çözümün örgütlü olmaktan geçtiğini biliyoruz.
Şantiyeler dağınıktır. Şantiye mühendisleri arasında iletişim kurmak zordur. Sosyal ve mesleki ilişkiler gelişmiş değildir.
Ortak sorun yaşayanların çözümde de ortaklaşması gerekmektedir ki bunun tek yolu, meslek odasıyla, yani şubemizle ilişki kurmaktır.
Beni dinlediğiniz için sizlere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
Panelin Hukuk ve İSG temalı ilk oturumu Oturum Başkanı: Doç. Dr. Murat S. KIRÇIL(İMO İst. Şb. Y.K. Sekreter Üyesi)`ın başkanlığında gerçekleşti. Bu oturumda Avukat Gözüyle Şantiyede Çalışan İnşaat Mühendisinin Cezai Ve Hukuksal Sorumlukları konusunda Av. Ayşe Yağmur GÜLEROĞLU - Av. Berfin ALTINIŞIK (Daylık Hukuk Bürosu), İnşaat Mühendisi Gözüyle Şantiyede Çalışan İnşaat Mühendisinin İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Açısından Hukuksal Sorumlukları konusunda Doç. Dr. Emre GÜRCANLI (İTÜ İnşaat Fak. Öğr. Üyesi) ve Şantiyede özlük hakları konusunda Av. Dr. Murat ÖZVERİ sunumlarını gerçekleştirdiler.
Panelin Şantiye Yönetimi temalı 2. Oturumu Temel PİRLİ (İMO İst. Şb. Y.K. Sayman Üyesi) başkanlığında gerçekleşti. Bu oturumda Şantiye İşletmesi konusunda Dr. Murat KURUOĞLU (İTÜ İnşaat Fak. Öğr. Üyesi), Şantiyede Empati konusunda İnş. Müh. Habip CANBİLEN ve Şantiyede İSG konusunda İnş. Müh. Beste ARDIÇ ARSLAN sunumlarını gerçekleştirdiler.
Panelin Mevzuattaki Bazı Değişiklikler temalı 3. Oturumu Y. İnş. Müh. Cem ERCAN (İMO İst. Şb. Şantiye Müh. Komisyon Başkanı) başkanlığında gerçekleşti. Bu oturumda Yalıtım Yönetmelikleri (su-ısı-yangın-ses) konusunda İnş. Müh. Levent PELESEN (İZODER YK. Başkanı) ve Şantiye Şefinin Yapı Denetimdeki Yeri Ve Önemi konusunda Yük. İnş. Müh. Dilek BEKİROĞLU(İMO Genel Sekreter Yrd.) sunumlarını gerçekleştirdiler.
Panelin son bölümü "SERBEST KÜRSÜ" başlığı ile İsmail UZUNOĞLU (İMO İst. Şb. Y.K. Üyesi) yöneticiliğinde gerçekleşti. Bu bölümde görüş ve öneriler aktarıldı.