Adana Şubemiz, Adana-Ceyhan Depreminin 21. Yıldönümünde Anma Töreni Düzenledi

Adana Şubemiz, Adana-Ceyhan Depreminin 21. Yıldönümünde Anma Töreni Düzenledi
İMO Adana Şubesi tarafından 27 Haziran günü Ceyhan Deprem Anıtı önünde anma töreni düzenlendi.  Saygı duruşu ile başlayan ardından Şube Başkanı Zekeriya Turanbayburt`un deprem önlemlerine dikkat çeken açıklamasını yaptığı törende Adana Şube üyeleri ellerinde depremin yıkıcı etkilerini yansıtan, 1998 yılında Şube heyetinin çektiği fotoğrafları taşıdılar. Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar`ın da destek verdiği törene çok sayıda vatandaş katıldı.
 
İMO Adana Şube Başkanı Zekeriya Turanbayburt -Adana Ceyhan Depremi Basın Açıklaması 27 Haziran  2019
27 HAZİRAN ADANA-CEYHAN DEPREMİNİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!
27 Haziran 1998 tarihinde meydana gelen Adana-Ceyhan depreminde,   145 vatandaşımız hayatını kaybetti, bin 517 kişi yaralandı, 48 bini az hasarlı, 19 bini orta ve 9 bini ağır hasarlı olmak üzere yıkılanlar da dâhil, 76 bin konut ve işyeri depremden etkilendi.
Depremler yaşandığı dönemde yaşattığı büyük acılarla insanları derinden etkilemekte, deprem bölgesindekilerin yardımına koşularak tüm yapılabilecekler seferber edilmektedir. Yaşamın olağan akışı içinde bir anda yaşanan bir felaketin insan hayatında yarattığı değişim, insanların endişe içinde hissetmelerine neden olmaktadır. Takip eden süreçte ise yaşananların acısı ne yazıktır ki yakınlarını kaybedenlerin yüreğinde kalmakta ve toplum olarak depremin yıkıcı etkisi unutulmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak depremlerin unutulmamasını, deprem önlemlerinin ne denli önemli olduğunun toplum hafızasında canlı kalmasını istiyoruz. Bu nedenle, her yıl 27 Haziran`da Ceyhan Deprem Anıtında üyelerimizle birlikte, kaybedilen canları anıyor ve yaptığımız açıklamayla güvenli yapının önemine vurgu yapıyoruz.
Bu yılki anma törenine, depremin yaşandığı dönemde Ceyhan`a gelerek incelemelerde bulunan Şube heyetimizin çektiği, 21 yıl önce yaşananların boyutlarını açıkça gösteren fotoğraflarla geldik. Bu acıların, bir daha yaşanmasını istemiyoruz. 
Deprem bir doğa olayıdır, bir doğa olayını engelleyemeyiz ama alacağımız önlemlerle afete dönüşmesini engelleyebiliriz. Bunu sağlamak, devlet olarak, kurumlar olarak, vatandaş olarak her kesimin üzerine düşeni yapması ile mümkündür. Elbette ki bu konuda en temel görev devletindir. Yasalar, yönetmelikler, denetimler güvenli yapıyı üretmenin başta gelen temel yoludur.
 
Ülkemiz dünyanın önemli deprem kuşaklarından birinin üzerindedir. Yapı stokumuzun ise, % 60`ının mühendislik hizmeti almadan üretildiği bilinmektedir. 13 milyon civarında olan bu yapılar, olası bir depremde önemli bir risk teşkil etmektedir.

Adana`da da tablo farklı değildir; kentimiz hızla gelişmiş, önemli ölçüde göç almış, hızlı ve çarpık kentleşme, imar afları nedeniyle sorunlu, can ve mal güvenliği olmayan bir yapılaşma süreci yaşanmıştır. Kentimizde afet ve deprem açısından riskli yapı stokunun bulunduğu alanlar oluşmuştur.
Yapılacak şey, bu noktada açıktır. Mevcut yapı stoku üzerindeki bu riskleri ortadan kaldırmak için önemli bir kısmının yenilenmesi, kalanların da güçlendirilmesi gerekmektedir. Yeni yapıların deprem mevzuatına uyularak yapılması temin edilmeli ve denetimi ihmal edilmemeli; tüm bu süreçlerde rant, çıkar ve siyaset hesaplarından uzaklaşılmalıdır.
Ancak üzülerek belirtiyoruz ki her yeni düzenleme, yapı üretim sisteminde yeni sıkıntılar yaratmaktadır. Türkiye‘deki çarpık yapılaşmaya, plansız kentleşmeye karşı somut adımlar atılmamış yeni projeleri ve uygulamaları ile kentlerimiz birer rant alanı olarak görülerek sermayenin kullanımına açılmıştır. Ülkemizdeki kentsel dönüşüm projelerinin işleyişindeki mantık budur.
Yine 18 Mayıs 2018 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren, imar barışı adı altında sunulan imar affı bu anlayışın ürünüdür.  Bu af ile mühendislik hizmeti almadan, imara aykırı üretilmiş, çevre ve doğa tahribatına neden olan, deprem riski taşıyan yapıların yasallaştırılması, devlet eliyle onaylanmaktadır.
Can ve mal güvenliğini sağlayan bir mesleğin insanları olarak deprem kayıplarının minimum düzeye indirilmesinin teknik olarak mümkün olduğunu biliyoruz. Bilimin, tekniğin ve aklın yolu, bugüne kadar yapılan çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır.
İnsan hayatı değerlidir; sermayenin kar hırsına, denetimsizliğe terkedilemez. Odamızın deprem önlemlerinin sıkı takipçisi olamaya devam edeceğini bir kez daha vurgularız.