BAĞIMSIZLIK VE KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN BAŞLANGICI OLAN 19 MAYIS 1919 UN 100. YILI KUTLU OLSUN
BAĞIMSIZLIK VE KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN BAŞLANGICI OLAN 19 MAYIS 1919` UN 100.YILI KUTLU OLSUN
19 Mayıs 2019 tarihi Mustafa Kemal Atatürk`ün Samsun`a çıkışının ve Bağımsızlık Savaşının 100.yıldönümü. Yeniden doğmanın ve yenilenmenin başlangıç günü, kutlu olsun.
1914 yılında başlayan 1. Dünya paylaşım savaşında ülkeler İtilaf ve İttifak Devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Bizim de içinde olduğumuz İttifak Ülkeleri savaşı kaybetmiştir. Anadolu`nun dışında tüm Osmanlı Devleti`ne ait topraklarda süren savaş, Mondros Antlaşması kağıt üzerinde sona ermesine rağmen İtilaf Devletlerinin istek ve talepler bitmemiştir. İtilaf Devletleri, 1.Dünya Savaşı`ndan sonra Osmanlı Devleti`ni nasıl paylaşacaklarına karar verememişlerdir. Bu nedenle Sevr Antlaşması`na kadar ön anlaşma niteliği taşıyan Mondros Antlaşması`nı yapmışlardır. İttifak yapmış olduğumuz Almanya, Macaristan ve Avusturya da savaşta yenilmişlerdir.
30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile boğazlar bütün devletlere açık hale getirilmiş ve yönetimi İtilaf Devletlerine bırakılmıştır. Osmanlı Ordusu terhis edilerek orduya ait silahlara el konulmuştur. Ulaşım yolları ve donanma İtilaf Devletleri`nin denetimine bırakılmıştır. İtilaf Devletleri güvenlik sorunu nedeniyle her türlü stratejik bölgeyi işgal edebilme hakkına sahip olmuşlardır. Ayrıca İtilaf Devletleri; Erzurum, Van, Bitlis, Sivas, Diyarbakır ve Elazığ`da karışıklık çıkması durumunda bu illeri işgal edebileceklerdir. Açıkçası Mondros Antlaşması ile birlikte Osmanlı toprakları işgale hazır hale gelmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk 1. Dünya Savaşı`nın sonlarına doğru İngiltere`yi durdurmak için önce Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına bağlı Yedinci Ordu Komutanlığı emrine, daha sonrada Yıldırım Orduları Komutanlığı`na atanmıştır. Filistin, Suriye ve Irak Cephe komutanlıklarını yürütmüştür. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Antlaşması`na uymayacağını Savaş Bakanı`na defalarca ilettiği için İstanbul`a çağrılmış, 16 Mayıs 1918 tarihine kadar da İstanbul`da kalmıştır. Anlaşılıyor ki bu süre içerisinde Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı`nın hazırlıklarını yapmıştır.
Samsun`da İngiltere İşgal Kuvvetleri bulunmaktadır. Çıkan isyanları yerinde incelemek ve rapor vermek için 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun`a gönderilmiştir. Oysa gerçek olan Mustafa Kemal Samsun`a, oradan da Anadolu`nun diğer illerine geçerek emperyalist işgalcilere karşı "Kurtuluş Savaşı"nı örgütleyecektir. Üstelik 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir Yunanistan tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika tarafından desteklenmiştir. İstanbul başta olmak üzere Devletin her yanı emperyalistler tarafından işgal edilmiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK 16 Mayıs 1919 tarihinde 18 kişi ile birlikte İstanbul`dan ayrılmıştır. Artık İstanbul`da kalınarak dört bir tarafı işgal edilmiş olan ülkemizin kurtarılması mümkün değildir. Anadolu`ya geçerek Kurtuluş Savaşı`nın örgütlenmesi gerekiyordu. İçerisinde bulundukları Bandırma Vapur`unun batırılma tehlikesi olduğu için kıyı hatları izlenerek Samsun`a varılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk "geldikleri gibi giderler" diyerek arkadaşları ile birlikte Samsun`a çıkmıştır. Bu nedenle 19 Mayıs tarihi Kurtuluş Savaşı`nın bir simgesi olarak kabul edilmektedir.
Samsun`da bulunan İngiliz Yüksek Komiserliği Türk halkının silahlandığını ülkelerine bildirmişlerdir. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk`ün tutuklanması istenmiş fakat başarılamamıştır.
Amasya, Sivas ve Erzurum Kongrelerinin yanında Anadolu ve Trakya`nın birçok yerinde yerel kongreler ve toplantılar yapılmıştır. Bu kongrelerde her ilden yerel temsilciler seçilerek Ankara`ya gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Büyük bir yoksulluk ve can güvenliği sorunu içinde 23 Nisan 1920 tarihinde açılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin ön hazırlıkları yapılmıştır.
Mustafa Kemal ATATÜRK`ün büyük bir öngörü ve cesaretle ortaya koyduğu kararlılık aynı zamanda dünya halklarına örnek olmuş, sömürgeciliğe karşı çıkan bir dönemin perdesi açılmıştır.
Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımız sadece sömürüye karşı çıkan bir mücadele alanı değildir. Geçmişin birikimlerini yiyerek halkı cehalete mahkum eden ve sultanların çökerttiği bir düzene karşı gelmiş olmanın da bir mücadelesidir. Aynı zamanda devletin gelişmesi ve sanayileşmesini engelleyen kapitülasyonlara karşı gelmektir. Gümrüksüz bir şekilde Osmanlı Devletinin topraklarına giren ve vergi vermeden büyüyen yabancı sermayenin kurmuş olduğu tahakküme karşı çıkmaktır. 19 Mayıs aynı zamanda Kapitülasyonlara bağlı olarak yabancı uyruklu insanların, insan hakları ve bireysel özgürlükler bakımından ayrıcalıklı olmalarına karşı eşitlik temelinde bir düzenin kurulmasına yapılan çağrıdır.
19 Mayıs 1919 tarihi laik ve demokratik Cumhuriyete giden bir yoldur. Bilimsel ve çağdaş uygarlıkların üzerine çıkmayı ilke edinen; hak, hukuk ve adaleti Şeyhülislamlardan alıp Cumhuriyet mahkemelerine teslim etmek istemenin bir kurgusudur.
19 Mayıs, laiklik olmadan demokratikleşme ve bilimsel gelişmenin olmayacağını bilmektir. Kültür ve sanatın bir ülkenin can damarı olduğuna inanmaktır. Müziği, resmi, tiyatroyu, opera ve baleyi temiz bir hava gibi insanın içine çekmesini içselleştiren bir anlayıştır.
Bugün Türkiye`de yaşayan her yurttaş, dünya ülkeleri arasında almış olduğu yeri Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına borçludur. Olağanüstü koşullarda ve yoksulluk içinde yürütülen bir mucize kadar değerli olan bir mücadelenin adı, tarih sayfalarında yerini almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti bir kan ve din devleti olarak kurulmamıştır. İnsana saygı duyan, hukukun üstünlüğüne inanan bir yeniliktir. Hak ve özgürlüklerin korunması, sosyal devletin tüm gereklerinin yerine getirilmesini amaçlayan bir çağdaş yaşamın adıdır. Açıkçası Türkiye Cumhuriyeti; her yurttaşın yasalar karşısında eşit olduğunu ifade eden yurttaş temelli; bilimi, bilgiyi, aklı, tekniği ve çağdaş bir yaşamı dikkate alarak kurulan bir devlettir. 19 Mayıs`ın 100. yılı bizler açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Ne yazık ki 19 Mayıs 1919 tarihinden buyana 100 yıl geçmiş olmasına rağmen; ülkemizin geri kalmışlığı ve işsizliğinin oldukça yüksek olması kabul edilebilir bir durum değildir. Üstelik bugün genç işsizliğin ve genç meslektaşlarımızın %27 seviyesinde işsiz olmaları; her karış toprağı kan ve gözyaşı ile kurulan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ülkesine hiç yakışmıyor.
Eğitimde, insan haklarında, hukukun evrensel ilkelerinde, insani gelişmişlik endeksinde, hak, hukuk ve adaletin sağlanmasında, yolsuzlukta, iş kazaları ve iş cinayetlerinde hak etmediğimiz bir yerde bulunuyoruz. Dünya ülkeleri arasında sonlardayız. Yasama, yürütme ve yargı sistemi arasında olması gereken bağımsızlık ilişkisi kopmuştur.
Bugün bir seçimi bile eşitlik ve adaletli bir şekilde yapmamanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Konuşan bir Türkiye yerine susan bir Türkiye isteyenlere rağmen daha gür bir sesle konuşmayı sürdüreceğiz. Hiçbir kimsenin kuşkusu olmasın ki; 19 Mayıs 1919`un koşullarını ve direngenliğini bilerek ülkemizin ve mesleğimizin sorunlarını anlatmaya devam edeceğiz. "Siyasi bağımsızlık ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılmadıkça yeniden bağımlı olmaya mahkumuz" diyen kurtuluş savaşı önderinin ne kadar haklı olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Bugün ülkemizin yaklaşık olarak 500 milyar dolarlık dış borcu var. Yatırımlar durmuş, yeni yatırımlar yapılamıyor. Cumhuriyet`in ortaya koyduğu tüm değerler satılarak tüketime harcanmıştır. Oysa ülkemizin üretmeye ihtiyacı var.
Sonuç olarak; ülkemizin içinde bulunduğu tüm olumsuzluklara rağmen;19 Mayıs 1919 yılının zor koşullarını ve direngenliğini bilerek mücadele etmek gerekiyor. Umudumuz 19 Mayıs kadar "Genç ve Güzel". Bu nedenle düşüncesi genç ve yeni olan herkesin bayramıdır 19 Mayıs.
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; ülkemizi emperyalist işgalden kurtaran ve bağımsızlığa giden yolu hazırlayan ve Cumhuriyetimizi kuranları saygı ve sevgiyle anıyoruz. 17.05.2019