Ulaştırma Politikaları Çalıştayı Erzurum Şubede Yapıldı
Ulaştırma Politikaları Çalıştayı Erzurum`da Yapıldı Odamız 45. Dönem Programında yer alan, Erzurum Şube tarafından düzenlenen Ulaştırma Politikaları Çalıştayı, 6 Mayıs 2017 Cumartesi günü, saat 10.00`da başladı. Çalıştayın açılış konuşmaları İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe ve Erzurum Şube Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Tohumcu tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından oturumlara geçildi. Toplantıya; İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe, 2. Başkanı Şükrü Erdem, Sekreter Üyesi Hüseyin Kaya, Sayman Üyesi Cem Oğuz, Yönetim Kurulu Üyeleri Cihat Mazmanoğlu, Necati Atıcı, Cemal Akça, Genel Sekreter Fikret Kemal Yıldırım, Genel Sekreter Yardımcısı Bahattin Sarı, Ulaştırma Kurulu Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tortum, İMO Erzurum Şube Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Tohumcu, Karayolları 12. Bölge Müdürü Enver Şerif Bağ, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Selami Keskin, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Songül Duman, Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, Danışma Kurulu Divan Başkanı Hatice Ülkü Özer, İMO Samsun Şube Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Öncü, Samsun Şube Sekreter Üyesi Hüseyin Talak, Trabzon Şube Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yaylalı, Van Şube Yönetim Kurulu Başkanı Kamuran Turgut, Van Şube Sekreter Üyesi Ahmet Ertürk, Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Selim Tulumtaş, Tekirdağ Şube Yönetim Kurulu Başkanı Osman Taşseten, Gaziantep Şube Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Çeliktürk, Manisa Şube Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Kora, Muğla Şube Yönetim Kurulu Başkanı Alifer Atasever, Sakarya Şube Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Gürpınar ve genç-İMO üyeleri katıldı. İMO Erzurum Şube Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Tohumcu`nun yaptığı konuşma için tıklayınız
İMO Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe`nin Erzurum Ulaştırma Çalıştayı Konuşma Metni 06.05.2017
Ulaştırma konusu yaşamımızın önemli parçalarından birini oluşturuyor. Toplumsal yaşamın içinde bulunan sosyal ve ekonomik konular ulaştırma sistemlerinden önemli ölçüde etkileniyor. Bu noktada hızlı kentleşme, sanayileşme, göç ve nüfus artışı gibi konular yeni bir sosyal ortamın oluşmasına katkı yapıyor.
Ulaşım sorunlarının bilimsel ölçekte planlanmış bir anlayışla, planlanmış bir çerçeve içinde sürdürülebilir olması gerekir. Ulaştırma sistemi farklı dönemlerde gelişebilecek kentsel dokuyu dikkate alarak ona sahip çıkmayı gerektirir.
Kentsel gelişme ulaşıma, ulaşım sistemi de kent planlamasının bütünlüğü içerisinde düşünülerek değerlendirilmek durumundadır. Plansız gelişen kentlerde ulaşıma ilişkin çözümler temel sorunların başında gelmektedir. Geçeğe yönelik toplumsal bir öngörü oluştururken ulaşım sorununa ve kentleşme sorununa sadece mekânsal ölçekte bakılmaz.
Konunun sosyal, ekonomik, çevresel, tarihsel ve kültürel ögelerinin bir bütünlüğü içerisinde soruya bakılır. Oysa bizde konuya sadece mekânsal ölçekte bakılmaktadır. Çoğu kez mekânsal ölçekte yapılan düzenlemelerde; ortak akıldan, estetikten, yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlikten oldukça uzak kalmaktadır.
Konutu piyasada alınır, satılır bir mal, bir spekülasyon aracı olarak ele alan finansman sistemi, sadece ihtiyaç temelli olan konut edinme sistemlerini yok ettiği gibi, kentlerin mekânsal gelişiminde insan odaklı olmayan, otomobil odaklı ulaşım sistemini bir çözüm olarak dayatmaktadır.
Bugünkü kentler çoğu kez yol, kavşak, köprü, viyadük ve tünel gibi yapılarla şekillenmiştir. Bu yapılar özellikle kent merkezlerinde mevcut duruma ilave olarak aynı zamanda bir ulaşım ve trafik yükü ortaya çıkarıyor. Ayrıca, yeni yolların açılması, metro, tramvay ve metrobüs gibi toplu taşıma bağlantıları kent görünümünü sürekli olarak değiştirmektedir.
Böylesi bir kentte, yol genişlikleri ve sayısı, kavşak noktaları ve genişliği, varsa bisiklet yolları, alt ve üst geçitler gibi ulaşım yapıları birbirini tamamlayan yapılar olarak değil, birbirleriyle çatışan yapılar olarak ortaya çıkmış olduklarının altını bir kez daha çizmek gerekiyor.
Sayın katılımcılar, sevgili meslektaşlarım, 1950`li yıllara kadar ulaştırma sistemimizin omurgasını demiryolu oluştururken daha sonraki dönemde ve bugün ulaştırma sisteminin ana omurgasını karayolu taşımacılığı oluşturmaktadır. Bu kapsamda ulaştırma sistemleri bir bütün olarak ülkemizin ve kentlerimizin genel yapısını etkilemektedir.
Ulaştırma sistemiyle ilgili olarak verilen kararların olumlu veya olumsuz olması; toplumun sosyal, siyasal, ekonomik, çevresel ekolojik ve kültürel dinamiklerini etkiyerek farklılaştırıyor.
Ulaştırmada sistem bütünlüğü konusunda bugüne kadar önemli çalışmalar yapılmasına rağmen ne yazık ki ulaştırma sistemlerinde bir bütünlük sağlanamamıştır.
Çoğu kez ülkemizin bütünlüğünde ve kriterlerimizde yapılan ulaştırma yatırımları var olan plan hükümlerine ve sürdürülebilir gelişme ilkelerine aykırı olarak yapılmaktadır. Ulaştırma konusu "bir arazi kullanımı" konusudur. Bugün neredeyse moda geline getirilmiş olan "projeci bir anlayışla" yatırım kararları alınmaktadır. Plan bütünlüğü ve kentsel planlama anlayışı yok sayılmaktadır. Kentsel yaşamı ve çocuklarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde sorun haline getiren "günübirlik" uygulamalarla gelecek kuşakların yaşam alanları önemli ölçüde daraltılmaktadır.
Bugünkü İstanbul, Ankara, Bursa gibi kentlerimizin arazilerinin kötü kullanılmasında dahli olanlar, ortaya çıkan önemli sorunlar nedeniyle kendi yaptıklarını bile eleştirmeye başlamışlardır. Oysa biz, İnşaat Mühendisleri Odası olarak kimin ve kimlerin yaptıklarına bakmadan yapılandan yana düşüncelerimizi açıkladık.
Bugün geldiğimiz noktada ne kadar haklıymışız demek bile içimizi burkuyor. Önemli olan yapılacak işlerin felsefesinin doğru kavranmasıdır. Yoksa yapılan işlerin sonuçlarına göre konuşmanız, yaşam kalitenizi artırmaz.
Açıkçası yaşamış olduğumuz kentlerin sadece ulaşım sistemlerinden hareketle bir düzenleme yapılmamalı, kent bütünlüğü ve kent yaşamı dikkate alınarak sürdürülebilir bir yaşam ve sürdürülebilir bir ulaştırma sistemi oluşturulmalıdır.
Bu kapsamda "ulaştırma alanında yapılacak olan yatırımlar araçların taşınmasına göre değil, insanların erişimlerini kolaylaştıracak bir anlayışla yapılması gerekmektedir. Kente mekanları otomobiller için değil, insanların kullanımına göre düzenlenmelidir."
"Çevre koruma ve geliştirme" üzerinde kurulu olmayan, "insanı odak noktasına almayan" "bir ulaştırma sistemi" sürdürülebilir değildir. Kentleri otomobillere uydurmak yerine otomobilleri kente uydurmak, bugün sürdürülebilir ulaştırmanın ana halkası olarak tanımlanmaktadır.
Dünyanın değişik kentlerindeki deneyimler göstermiştir ki kentsel ulaşım sorunlarının sadece yeni karayolu şebeke yatırımları ve kapasite artırımıyla çözülmesi mümkün değildir. Yetersiz altyapı koşulları ve hızlı nüfus artışı göz önüne alınırsa üretilecek çözümler karayolu altyapısını geliştirmekten çok toplu taşımayı özendirmeye yönelik olarak gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Şehirlerde yayalara oldukça az önem verilmekte, kaldırımların çoğu otomobillerin işgali altına sokulmaktadır. Her şehirde oludğu gibi "yol" kıt bir kaynak olarak ifade edildiğinden, bu kıt olan kaynağın "araç hareketliliği" yerine "insan hareketliliği" için kullanılması bir çözüm yolu olarak düşünülmelidir.
Ulaşım sorunlarının çoğu, var olan kısıtlı yol ağının "otomobillerin dolaşımı" dikkate alınarak planlanmasından kaynaklanmaktadır. Büyük kentlerimizde oldukça fazla görüldüğü gibi çok fazla yol daha çok trafik tıkanıklığına yol açmaktadır.
Erişim talebinin yüksek olduğu kent merkezlerinde yeni yolların açılması bölgedeki taşıt yoğunluğunu artıracağından, yeni yolların açılması faydadan çok zarar getirmektedir.
Sayın meslektaşlarım, Var olan kentsel değerleri paraya çevirmek isteyen bazı çevreler, daha çok merkezin ve yerel meclislerin verdikleri kararlarla kentlerde boş alan bırakmamışlardır. Oysa kent bütününde sürdürülebilir bir kent planlanması için trafik ve ulaşım sorununu artıran etkenleri bir bütün olarak sınırlandırmak gerekir. Bu sorunların temelini göç ve denetlenemeyen, kontrolsüz bir yapılaşma anlayışı oluşturmaktadır.
Yerleşim yoğunluğu arttıkça bir yere erişebilmek için daha fazla yola ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni yol ve şerit ilaveleri yapıldıkça bu yol ve ilave şeritler bir süre sonra eskisinden daha fazla trafik olmakta ve tıkanmaktadır. Kent merkezlerine yapılan tünellerin, kavşakların, yol genişletmelerinin trafik sıkışıklığının çözümü olmadığı artık öğrenilmiş olmalıdır. Özellikle yapılı alanlarda yeni yol yapmak imkansız hale gelmiştir. Sadece karayolcu ve yatırımcı anlayışlar toplu taşıma projelerinin olumlu yanlarını da azaltmaktadır. Bilgi ve bilim dışı her yapı kentlerimize önemli ölçüde altyapı ve yeni ulaşım sorunu yüklemektedir.
Birçok kentimizde yapılan kentsel dönüşüm uygulamaları konut sayısını ve kat yüksekliklerini büyük ölçüde artırmaktadır. Alt yapısı ve ulaşım arterleri aynı kalan yerlerde konut sayısının artması demek; aile, insan sayısı ve otomobil sayısının artması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum kentlerimizi yeni sorunlarla baş başa bırakmaktadır.