Yaşasın 8 Mart!

Kadınların yüzyıllar önce başlattığı isyan bugün de sürüyor

Yaşasın 8 Mart!

8 Mart, 158 yıl önce hak mücadelesi veren işçilere yapılan saldırı sonucu çoğu kadın 129 işçinin öldürüldüğü gündür.

158 yıl önceki kadına dönük şiddet ne ilkti ne de son oldu. Kadınlar yaşamın her alanında; evde, işte, okulda, sokakta şiddete uğruyor, katlediliyor. Kadınlar bazen eşleri, sevgilileri, bazen babaları, abileri, bazen de Özgecan Aslan gibi hiç tanımadıkları erkeklerin tacizine, şiddetine, vahşetine maruz kalıyor.

2015 8 Mart`ının simgesi yaklaşık bir ay önce canice öldürülen Özgecan Arslan olacaktır. Özgecan şahsında kadın cinayetlerinin bu denli görünür olması olumludur ancak kadın cinayetlerinin kaynağı olan, ataerkil sistemle hesaplaşılmadığı sürece sona ermesi nasıl mümkün değilse, kadını ikinci cins olarak gören, çocukları bu anlayışla yetiştiren sistem sorgulanıp mahkûm edilmedikçe kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin ve kadın-erkek eşitsizliğinin durdurulması da aynı derecede olanaksızdır.

Cinsiyet eşitsizliğinin temelini siyasi iktidarın politikalarında ve liderlerinin söylemlerinde bulmak mümkündür. Kadını insan olarak görmeyen, bedenini nüfus politikalarının aracı kılan, "kadın ve erkeği eşit gördüremezsiniz" diyen, kadın erkek eşitliğini savunan grupları toplum nezdinde itibarsızlaştıran yaklaşım, Türkiye`de kadınlara yönelik hak ihlallerini yeniden üretmektedir. 

Kadın cinayetleri, ülkemizde kadınların hak mücadelesinin sadece bir yönünü oluşturmaktadır. Kadınların işte, sokakta, evde yaşadığı fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddet onca vahim ve dramatik olaya karşı aynı hızla devam etmektedir.

Siyasi iktidarın çalışma yaşamında hayata geçirmeye çalıştığı esnek çalışma modeli veya sözde kadın istihdamını arttırmaya dönük uygulamalar, bir yandan var olan hakları tırpanlarken diğer yandan taşeronlaşma ve güvencesiz çalışma biçimleriyle kadın emeği değersizleştirilmek, ülke ucuz işgücü cenneti haline getirilmek istenmektedir.

Kadınların doğum izni veya ücretli izin sürelerinin arttırılması gibi son dönemde gerçekleştirilen düzenlemeler, ilk adımda kadın istihdam olanakları genişletiliyor gibi görünse de, uzun vadede kadınları çalışma yaşamından uzaklaştırıp eve hapsedecek, işvereni kadın yerine erkek istihdamına yönlendirecek özellikler taşımaktadır. 

Siyasi iktidarın toplumsal cinsiyet eşitliğini zedeleyen politikaları, tüm kadınlarını olduğu gibi kadın mühendisleri de derinden etkilemektedir. Profesyonel meslek sahibi olmaları ve eğitimleri nedeniyle "şanslı" olarak görülen kadın mühendislerin evde ve sokakta yaşadığı sorunlar baki olmakla birlikte, "erkek mesleği" olarak görülen bir alanda bulunmaları kadınları bir başka sorunlu durumla karşı karşıya bırakmaktadır. Açık ki kadın mühendisler, ağırlıkla şantiyelerde de değil, masa başında çalışmak durumda kalmaktadır.

Kadınlar, dünyanın neresinde olursa olsun her durumda ataerkil sistemin mağdurudur. Kimi zaman Şengal`de olduğu gibi savaş ganimeti sayılmakta, pazarlarda satılmakta, kimi zaman ise en gelişmiş demokrasiler dediğimiz batı toplumlarında psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddetin mağdurları olmaktadır.

Kadınlar, kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarının bilincinde, yine kadın olmaktan doğan haklarının farkındalar, hak ve özgürlükleri için sokağa çıkmaya kararlılar. Çünkü yüzyıllardır devam edegelen kadın mücadelesi, kadınların kurtuluşunun ancak kadınlarla mümkün olacağını öğretmiştir.

Yaşasın Kadın Dayanışması,

Yaşasın 8 Mart!

İMO Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu