Barışa ve birlikte yaşam iradesine sahip çıkalım!
Kaygılıyız, ülkemizin geleceğinden endişe duyuyoruz. Çünkü Türkiye`nin bir iç karışıklığa, kitlesel gerginlik ve çatışmalara doğru hızla yol aldığını görüyoruz. Birkaç gündür yaşanan olaylarda onlarca insanın yaşamını yitirmiş olması nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Sorunun kaynağı üzerinde uzun uzadıya durmak gerekmiyor; olayların neden patlak verdiği kamuoyunun malumudur. Komşumuz olan Suriye`de son üç yıldır iç savaş yaşamaktadır. Ne yazık ki Türkiye Suriye`deki iç savaşa dolaylı-dolaysız müdahil olmuş, Kuzey Afrika ve Ortadoğu`yu saran olaylar ülkemize de yansımış, gerek göç dalgası gerekse de Kürt sorunu merkezli tartışmalar toplumsal-siyasal hassasiyetleri artırmıştır. Özellikle Suriye sınırımızın sıfır noktasına kadar dayanan savaşın son 20 gündür ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı Kobani kentine sıçraması alevin Türkiye`deki Kürtleri de yakması sonucunu doğurmuştur.
Bugün Suriye Kürtleri kitlesel kıyım tehlikesi ile karşı karşıyadır. Suriye ve Irak`ta faaliyet gösteren cihatçı çeteler kendilerinden olmayan herkese saldırmakta, Ezidilere, Türkmenlere, Alevilere ve Kürtlere dönük soykırıma başvurmaktadır.
Hangi etnik, dini, mezhepsel kökene sahip olursak olalım, Suriye ve Irak`ta yaşanan ve doğal olarak da ülkemizi etkileyen katliamlara karşı çıkmayı insani ve vicdani sorumluluk gereği gibi görmek gerekmektedir ki Türkiye`nin böyle bir sağduyulu yaklaşıma ihtiyacı olduğu tartışılmazdır.
Bilinen gerçektir: Ortadoğu coğrafyası her zaman iç karışıklıklarla, ülkeler arası savaşlarla, soykırımlarla anılmaktadır. Ancak Türkiye bölgesel karışıklıkların her zaman dışında kalmayı başarmıştır. Siyasi iktidarın son yıllardaki tutumu ülkemizin bu özelliğini yitirmesine sebebiyet vermiş, savaşın toplumsal etkilerini hissetmeye başlamıştır.
Son birkaç gündür yaşanan olayları bu gelişmelerden bağımsız düşünmek ve değerlendirmek mümkün değildir. Bu gerçeğin tespiti, mevcut iktidarın antidemokratik uygulamalarını, temsilcilerinde hakim olan ötekileştirici, düşmanlaştırıcı dili görmezden gelmemiz sonucuna yol açmamalıdır.
Bir ülkede bir gün içerisinde onlarca vatandaşımız sokak gösterilerinde yaşamını kaybediyorsa, sorumluluk siyasi iktidardadır. Sorumluluğunu yerine getirmeyen adeta toplumu kamplaştıran siyasi iktidar şimdi de sokağa çıkma yasağından medet ummakta, Suriye olaylarını protesto eden demokratik gösterileri şiddetle bastırmakta ve adeta paramiliter grupları rahatlatmaktadır. Yaşamını kaybedenlerin büyük kısmının bu gruplar tarafından öldürüldüğünü bilmek, durumun vahametini anlamamızı sağlayabilir. Türkiye ne yazık ki iç savaş provaları yapılmakta ve karanlık güçler de bu ortamı kışkırtmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak ülkemizin hızla karanlık bir noktaya çekilmekte olduğu tespitinden hareketle, halkımızı sakin olmaya, olaylara itidalli yaklaşmaya, barış ve birlikte yaşam iradesine sahip çıkmaya çağırıyoruz.