Yüzgeç: Kentler artık birer pazar alanı

 

Yüzgeç: Kentler artık birer pazar alanı

İMO Ankara Şubesi`nin düzenlediği "Gezi ve Demokrasimiz" panelinde konuşan İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç, yenidünya düzeninin ürünü olan "marka şehir" kavramının 8-10 yıldır Türkiye`de de görülmeye başladığını, marka ile tanımlanan bir kentte, kentlilik hakkının olmayacağını, kent sakinlerinin bir müşteri, parasal döngünün bir bileşeni olacağını belirtti.

İnşaat Mühendisliği Haftası Etkinlikleri kapsamında, 15 Aralık 2013 tarihinde İMO Teoman Öztürk Konferans Salonu`nda düzenlenen panelde, Gezi sürecini ve kent politikalarını değerlendiren Yüzgeç,  "Olaylar ‘üç beş ağaçla` başladı ve tüm ülkeye yayıldı. Peki, o meydanın, o parkın önemi neydi? Niye insanları tetikledi?" diye sordu. Gezi`yi "Marka şehir" kavramıyla ilişkilendiren Yüzgeç " 8-10 yıldır özellikle siyasi iktidar çevrelerinin kullandığı marka şehir kavramını duymaya başladık. Bugünkü yenidünya düzenin bulduğu bir kavram. Artık kentler marka olma peşinde. Sosyal donatıları bulunan, kültürel varlıklarını koruyan, yaşanabilir, estetik, kentli kültürünü yaşatan, sosyal uçurumu bulunmayan, belli bir karaktere sahip kentlerden bahsetmiyoruz. Marka kentlerden, marka şehirlerden bahsediyoruz. Marka varsa ortada bir ürün vardır. Bir ürün varsa bu ürünün bir pazar değeri de olmalıdır. Alınıp satılabilmelidir, bir ederi olmalıdır. Marka değeri yüksek olan bir şehrin her şeyi para etmelidir. Alanları, parkları, tarihsel kültürel varlıkları satılabilir, gelir getirebilir bir ürün olmalıdır. Marka olan bir yerde doğal olarak kentli hakları olmaz. Kent sakini doğal olarak bir müşteridir, parasal döngünün bir bileşenidir" dedi.

Kentsel dönüşüm projelerinin de "marka şehir" kavramının bir uzantısı olduğunu vurgulayan Yüzgeç, "Düşük gelirli kesimler, marka şehrin görüntüsüne engel olarak görülüyor ve şehrin görüntüsünü bozdukları düşüncesiyle kent dışına atılıyorlar. Sulukule`de olduğu gibi. Çünkü onlar markanın değerini düşürebilecek kesimlerdir" diye konuştu.  

Marka şehir kavramının AKP döneminde gündemimize girdiğini kaydeden Yüzgeç, AKP`nin küresel dünyaya en iyi eklemlenebilen siyasal oluşum olduğunu belirtti.

Dünyada birbiriyle yarışan marka şehirlere örnek veren Yüzgeç, "Dünyada birbirleriyle yarışan Şangay, Abu-Dabi, Dubai gibi kentler, karakter olarak birbirlerine çok benzeyen görüntülere sahiptir. Büyük devasa binalar ve gösterişli yapılar üzerinden bir yarış bulunmaktadır. Finans dünyasını o şehirlere çekmeye çalışan bir yarış. İstanbul da bu yarış içinde yer almaya çalışıyor. Dubai, çölün ortasında kayak merkezi bulunan, dünyanın en yüksek binasına sahip bir kent ve dünyaya öyle pazarlanıyor. Oradaki konutlar milyonlarca dolarlık değere sahip" diye konuştu.

Kutsal mekânlar da pazarlama aracı

Kutsal sayılan mekânların bile artık birer pazarlama aracı haline getirildiğini söyleyen Yüzgeç, Kâbe örneğini anlattı. Mekke`nin pazarlama kavramının en önemli örneklerinden biri haline geldiğini kaydeden Yüzgeç "Mekke İslam`ın en önemli kutsal kentti. Bu kutsal kent şimdilerde ünlü otellerle kuşatılmış durumda. Uluslararası büyük sermaye grupları tarafından yaklaşık 50 ultra lüks otel yapılıyor Mekke`ye. Devasa yapıların ortasında Kâbe küçük bir nokta gibi kaldı.  Pazarlama o kadar abartıldı ki Kâbe manzaralı ev, AVM satılıyor. Mekke örneği, dinsel değerlerin bile nasıl pazarlama unsuru haline getirildiğinin önemli bir örneğidir" dedi.

İstanbul`un da pazarlama furyasından nasibine düşeni aldığını belirten Yüzgeç, "bir kentte pazarlama varsa oranın belediye başkanı CEO`dur, halk ise sadece müşterisidir" değerlendirmesinde bulundu. 

Başbakan Tayyip Erdoğan`ın üçüncü köprüyle ilgili 1995 yılında "3. Köprü bir cinayettir. Kuzey bölgelerindeki yeşil alanın katledilmesinden başka bir şey değildir" sözlerini hatırlatan Yüzgeç, "Başbakanın söylemindeki bu değişimi anlayabiliyorum. Eğer marka şehir yaratma peşindeyseniz söyleminiz değişecektir. Dünyadaki kapitalist küreselleşen dünyaya eklemlenmeye çalışıyorsanız dün söylediğinizle bugün çelişeceksiniz" diye konuştu. 

Türkiye`de artık Taksim Meydanı, AKM, Topçu Kışlası gibi tarihsel ve kültürel mekanların bir öneminin kalmadığını belirten Yüzgeç, Gezi olaylarını Türkiye tarihindeki en büyük halk hareketi olarak tanımlandı. Gezi olaylarının Türkiye`de canlı, dinamik, duyarlı bir toplumun olduğunu sadece iktidar çevrelerine değil dünyadaki birçok ülkeye gösterdiğini belirten Yüzgeç, "Gezi sosyologların, psikologların, siyaset bilimcilerin üzerince çok durması gereken bir konudur. Örgütlü her kurum, her grup bu sürecin gerisinde kaldı. Bizler de dâhil olmak üzere sendikalar, meslek örgütleri, siyasal partiler bu sürecin gerisindeydik" şeklinde konuştu. 

İMO Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyesi Özer Akkuş`un yönettiği panelde CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, BirGün gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Barış İnce ve Öykücü Senarist Seray Şahiner de birer konuşma yaptı.

Gezi sürecinde BirGün gazetesinin ve bağımsız medya kuruluşlarının tutumunu değerlendiren Barış İnce, Türkiye medyasında ikili bir düzenin olduğuna dikkat çekti. Bir taraftan yandaş basının diğer taraftan cemaatin elinde tuttuğu bir basının olduğunu kaydeden İnce "bizim gibi bağımsız olan basın kuruluşları da var. Bizler Gezi sürecinin direnen bir basın kuruluşuyduk. Geziden sonra Türkiye`de muhalefet biçimi değişti. Biz de kendimizi ona göre değiştirmek ve anlamlandırmak durumundaydık" dedi.

Seray Şahiner Gezi`nin bir gelenek oluşturduğunu belirtti. Şahiner, devletin uyguladığı şiddet ile anaların öfkesini örgütlediğini ve artık insanların korkmadığına dikkat çekti. Gezi olayları ile toplumcu gerçekçi edebiyatı daha iyi anladığını söyleyen Şahiner Gezi Parkı`nda yaşanan dayanışmaya dikkat çekerek "Bir gün içinde bir parkta bir hayat kuruldu" diye konuştu.

Aylin Nazlıaka ise Gezi eylemlerinde kimse arasında bir hiyerarşinin olmadığını, herkesin kendi özgünlüğüyle orada yer aldığını belirtti. Eylem görsellerinde genelde kadın ve gençlerin göze çarptığını kaydeden Nazlıaka "bu durum bizlere kentlerimizin artık kadın dostu, genç dostu olmaları gerektiğini anlatıyor" diye konuştu.

Panel, soru cevap bölümünün ardından konuşmacılara plaket verilmesiyle sona erdi.

Panelin ardından Mukavim Haller fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı. Açılışta bir kokteyl verildi.