3. Yapı Denetimi Sempozyumu Sonuç Bildirgesi açıklandı
Odamız adına yürütücülüğünü İMO Diyarbakır ve Ankara Şubelerimizin yaptığı, 5-6 Ekim 2013 tarihlerinde Diyarbakır`da gerçekleştirilen 3. Yapı Denetimi Sempozyumu`nun sonuç bildirgesi açıklandı.
Sonuç bildirgesinin tam metni şöyle:
Ülkemizin asli sorunları arasında; kaçak ve sağlıksız yapılaşma ve çarpık kentleşmenin doğurduğu sonuçlar yer almaktadır. İnsanların güvenli ve sağlıklı yapılarla yaşanabilir bir çevrede yaşama hakkı en temel insan hakları arasındadır ve bu hakkı sağlamak da kamunun en başta gelen görevidir. Bu görevin sağlıklı olarak yerine getirilmesinin temel ayaklarından biri olan yapı denetimi, ilgilendiği alan itibari ile denetim işlevinin doğası gereği bir kamu hizmetidir. Bu hizmet, ister kamu kurumları ve kamu görevlileri aracılığıyla, isterse de kamu tarafından yetkilendirilen yapı denetim kuruluşları eliyle gerçekleştirilsin, hiçbir şartta asla piyasa dengelerine, vahşi rekabetçi serbest piyasa koşullarına terk edilemez. Ülkemizdeki yapı denetim sisteminin temel sorunlarından birini bu yöndeki gelişmeler oluşturmaktadır.
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Marmara Depremleri sonrası çıkarılan 595 ve 601 sayılı KHK`lar ile yapı denetim mevzuatı ve meslek içi eğitim konularına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Başlangıçta TMMOB ve bağlı Odaları mevzuat içerisinde yer alır ve gerek 3458 ve gerekse 6235 sayılı yasalarda yer alan hak ve yetkilerini kullanabilir iken her iki KHK`nın Anayasa Mahkemesince iptali sonrasında 2001 yılında TMMOB`ni ve Meslek Odalarını tamamen dışlayan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve ilerleyen yıllarda da uygulama yönetmelikleri çıkarılmış, seçilen pilot illerde başlayan uygulamanın 2011 yılından itibaren de tüm illerimizde sadece yapı denetim işi yapmak üzere Bakanlıktan yetki alan özel şirketlerce yapılması öngörülmüştür.
Kamusal bir hizmet olan yapı denetimine ilişkin yapılan yeni düzenlemeler ile mimarlık ve mühendislik alanlarına yapılan olumsuz müdahaleler her defasında mevcut olan hak ve yetkileri sürekli erozyona uğratarak mühendislik ve mimarlık meslekleri ve yapı denetim işini yapılamayacak bir konuma sürüklemiştir.
10 yıl boyunca 19 pilot ilde uygulanan ve 2011 yılının başından itibaren de tüm yurtta uygulanmakta olan Yapı Denetimi Hakkında Kanun`un uygulanmasında karşılaşılan sorunların başında; hizmet sunumundaki haksız rekabet gelmektedir.
Mevzuatta öngörülen yapı sahibi - yapı denetim kuruluşu ilişkisi uygulamada kurulamamıştır. Yasaya göre yapı denetim kuruluşlarının yapı sahipleri tarafından belirlenmesi gerekirken, uygulamada müteahhitler belirleyici olmaktadır.
Ülkemizdeki yapı üretim sürecinde mal sahibi ile müteahhit büyük oranda aynılaşmaktadır. Kanuna aykırı olmasına rağmen, yapı denetim kuruluşları pratikte yapı müteahhitleri ile anlaşma yapmak durumunda kalmakta, dolayısıyla yaptırım güçleri azalmakta ve bağımsız bir yapı denetim sisteminin oluşmasının koşulları en başta yok olmaktadır. Müteahhit ile yapı denetim kuruluşunun bağı mutlaka ayrıştırılmalıdır. Müteahhit, Yapı Denetim Kuruluşunu kendisi belirlediği sürece, sektörde sağlıklı bir denetim sürecinin oluşması mümkün değildir. Vatandaşın Anayasal hakkı olan "can ve mal güvenliği" etik kurallardan yoksun olan, serbest piyasa koşullarına bırakılmamalıdır. Oluşacak haksız rekabet ortamının önüne geçilmelidir.
Yapı denetim sistemini oluşturan asli unsurların başında mühendis ve mimarlar gelmektedir. Buna karşılık TMMOB ve bağlı Odaların yetkilerinin daraltılması ve idari ve mali yönden yürütmenin bir organı haline getirilerek özerk bir yapıdan uzaklaştırılması yönünde yapılan çalışmalarla, sağlıklı bir yapı denetimi sisteminin kurulması gerekliliği söylemleriyle yürütülen çalışmalar birbiri ile çelişmektedir. Sağlıklı bir yapı denetim sistemi kurulması ve yapı denetimi sisteminde yaşanan sorunların çözümü ancak TMMOB ve bağlı Odalarını yürütmenin bir organı haline getirme yönünde yapılan çalışmalara son verilmesi ve tarafların bir araya gelip ortak çözümler üretmesiyle mümkün olabilecektir.
Ülkemizdeki denetimsizliğin temel nedeni rant ilişkilerinin tekniğin önüne geçmiş olmasıdır. Yer seçiminden başlanılarak yapılan hatalar ve TMMOB‘nin ilgili Odalarının yapmak istediği kamusal denetimin engellenmesi, başta kaynak israfı ve niteliksiz yapı üretimi gibi çok önemli sorunları ortaya çıkarmaktadır. Yapının sağlam olmaması ve denetimin sağlıklı yapılmaması sonucunda da deprem vb. felaketlerde can ve mal kaybının fazla olması acı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapı alanının seçiminden başlanarak yapılan hatalar, yapım süresince büyüyerek devam etmektedir. Denetim, yapı inşaatının başlaması ile başlamaz. Yapının yapılacağı yerin zemin etüdünün doğru yapılıp yapılmadığı, hazırlanan plan ve projelerin İmar Kanunu ve Yönetmeliklerine, teknik şartname ve kurallarına, hizmetin türüne ilişkin Türk Standartları ile Oda Yönetmelik, Yönerge ve Çizelgelerine uygun olarak üretilip üretilmediğinin denetimi bu sürecin ayrılamaz parçalarıdır. Yapı denetim kuruluşlarında mimari, statik, makine ve elektrik projeleri aynı zamanda denetlenebilmeli, birbirini etkileyen tesisat çeşitleri konusunda farklı uzmanlık alanlarındaki projelerdeki olması gereken değişiklikler düzeltilebilmeli, ondan sonra proje denetçisi mühendis ve mimarlar tarafından onaylanmalıdır.
Denetçi belgesi alabilmek için beş yıl meslek deneyimi aranmaktadır. Uzun yıllar farklı konularda uzmanlaşan ve bina yapısı ile ilgili bir deneyimi olmayan bazı mühendis ve mimarlara mesleki deneyim süresini doldurmaları nedeniyle denetçi belgesi verilmekte ve proje ile yapı uygulamalarından sorumlu tutulmaktadır. Denetçi belgeleri; uzmanlık alanlarına göre ve meslek odalarınca verilecek eğitimler sonunda, değerlendirme sınavından başarılı olmuş ve en az yedi yıl meslek deneyimi olan mimar ve mühendislere verilmelidir.
Karşımıza çıkan temel sorunlardan biri de, yapı denetim hizmet bedeli oranlarında gerçekleştirilen düşüşlerdir. Başlangıçta yapı yaklaşık maliyetinin yüzde 4`ü ile yüzde 8`i arasında tespit edilen hizmet bedeli önce yüzde 3`e, ardından da yüzde 1,5`a düşürülmüştür. Yapı denetim hizmet bedellerinin bugün bir emlakçılıktan bile aşağıya çekilmesi nitelikli yapı denetimine siyasiler tarafından verilen önemi göstermektedir. Yapı denetimi; yapı sahipleri için talep edilen bir hizmet olmaktan çok yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Bu yaklaşımın özü, ticaretin kamu güvenliğinden daha önemli olduğudur. Düşük bedelin karşılığı düşük maliyet ve düşük ücretler olarak sektörün belirleyicisi olmaktadır.
Bugün yapı denetim kuruluşlarında çalışan meslektaşlarımızın ücret ve özlük hakları konusunda ciddi sorunlar yaşadığı başta siyasiler olmak üzere herkesin bilgisi dahilindedir.
Yapı üretim sürecinde, mühendislik hizmet bedelinin aşağılara çekilmesi açıkçası meslek alanlarımıza dönük itibarsızlaştırma sürecinin bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapı sahibi, yapısını denetleyecek yapı denetim kuruluşunu kendisi seçmekte, bu da denetimin bağımsızlığı felsefesine aykırı bir durum oluşturmaktadır. Yapı sahibi ile denetçi kuruluşun ticari ilişkisine endekslenmiş bir denetim(sizlik) süreci en çok denetçi ve kontrol elemanı olarak istihdam edilen mühendis ve mimarları mağdur etmektedir. Sonuç olarak devlet tarafından yönlendirilen düşük ücret politikası niteliksiz bir yapı denetim sürecini teşvik etmektedir.
Düşük ücret kıskacındaki ve mevzuattan kaynaklı birçok sorumluluğu bulunan mühendis ve mimarlara yetki de verilmelidir. Uygulama projelerinde imara uygun değişiklikler, sonradan proje tashih ve tadilatı yapılması şartı ile yapı sahibinin talebi üzerine; proje müelliflerinin oluru ve yapı denetim kuruluşundaki ilgili denetçi mimar ve mühendislerin onayı ile yapılabilmelidir.
Bu temel saptamalar ışığında Sempozyumumuzca, sağlıklı bir yapı denetim sistemi kurulması ve sorunların çözümüne yönelik belirlenen öneriler aşağıda sıralanmıştır;
1) Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Yönetmeliklerinde kamusal bir yaklaşımla yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Gerek kanunun hazırlanmasında ve gerekse uygulamasında TMMOB ve ilgili taraflar aktif rol almalıdır.
2) Denetim, yanlışlıklardan arındırılarak tarafsız ve etik kurallar çerçevesinde yapılmalıdır.
3) Denetimin bağımsızlığı felsefesine uygun olacak şekilde, yapı denetim kuruluşunun seçimi; yapı sahibi, yapı müteahhidi, proje müellifi ve ilgili idare inisiyatifinden çıkartılarak bağımsız hale getirilmelidir.
4) TMMOB`nin kanunundan gelen haklarını kullanmasına yönelik engellemelere son verilmelidir. Yapı üretim sürecinin tek muhatabı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olmamalı, tüm ilgili kurum ve kuruluşların sağlıklı denetim yapılması konusunda eşgüdümü sağlayacak yeni düzenlemelere gidilmelidir.
5) Denetçi ve kontrol elemanı mimar ve mühendislere yönelik olarak taraflarca Tip Hizmet Sözleşmesi yapılması sağlanmalıdır.
6) Merkez Yapı Denetim Komisyonu ve İl Yapı Denetim Komisyonlarında TMMOB ve ilgili diğer taraf temsilcilerinin bulunması sağlanmalıdır.
7) Kamusal bir denetim olan yapı denetimin amaçlanan nitelikte olabilmesi için;
a) Denetimde aktif rol alan mimar ve mühendisler, yasal düzenlemelerle, kendi meslek örgütleri olan TMMOB tarafından denetlenip sicilleri tutulmalıdır.
b) Yapı denetim kuruluşları, kendi Birliği tarafından düzenli olarak denetlenmeli ve etik kuralları oluşturulmalıdır.
8) Denetçi ve kontrol elemanı mimar mühendisler ve yardımcı kontrol elemanları ile şantiye şefi mimar mühendisler için; Mesleki Sorumluluk Sigortası sisteme dahil edilmelidir.
9) Yapı denetim sistemi içerisinde çalışacak mimar ve mühendislerin yetkin ve konusunun uzmanı olması sağlanmalı, denetçi belgesi, uzmanlık alanlarına göre ilgili Meslek Odasınca düzenlenecek eğitim ve yapılacak değerlendirme sınavına göre ilgili Meslek Odasınca verilmelidir.
10) Cezai sorumlulukların; 818 sayılı Borçlar Yasası ve diğer mevzuat hükümleri ile uyumlu, mimar ve mühendis haklarını koruyacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
11) 648 sayılı KHK ile 6495 sayılı Torba Kanun ile getirilen muafiyetlerin kaldırılması ve tüm kurum ve kuruluş yapılarının da kapsam alanına alınması sağlanmalıdır.
12) Uygulama projelerinde imara uygun değişiklikler, sonradan proje tashih ve tadilatı yapılması şartı ile proje müelliflerinin oluru ve yapı denetim kuruluşundaki ilgili denetçi mimar ve mühendis onayı ile yapılabilmelidir.
13) Mevcut yönetmelikte olduğu gibi, o ilde ruhsata bağlanacak yapı alanları miktarına göre, amaca uygun yapı denetim hizmetinin verilebilmesi için, yapı denetim kuruluşu sayısı sınırlandırılmalı ve Bakanlıkça uygun dönemlerde güncelleme ve denetleme yapılarak kuruluş sayısı belirlenmelidir.
14) Yapılacak etkinliklerle güvenli ve sağlıklı yapılarda yaşama arzusu, bilinci ve talebi güçlü hale getirilmelidir.
15) Yapı üretim sürecinin unsurlarından olan müteahhitlik kurumu yasal altyapıya kavuşturularak, bu alan isteyen herkesin faaliyet gösterebileceği sektör olmaktan çıkarılmalıdır.
16) Yapılarda CE veya G işaretli ürünlerin kullandırılması sağlanmalı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri bu belgeleri veren onaylanmış kuruluşlar üzerinde ciddi denetimler yapmalı, "naylon" belge verilmesinin önüne geçilmelidir.
17) Yapı denetim, yapıların yapı güvenliğinin ötesinde genel işlevsellik ve görüntü düzgünlüğü sergilemesi gerekliliğinden hareketle estetik, çevreye uyum ve ekonomik bakımlardan da denetlenmesini içerecek şekilde genişletilmeli, kaynak israfının önlenmesi için her türlü tedbir alınmalı ve tüm bu hususlarla birlikte "yapı kalite sigortalaması" kapsamında ek düzenlemeler yapılmalıdır.
Sonuç Bildirgesi köşe yazarlarına gönderildi
Odamız, yapı denetim alanında yaşanan sorunlara kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla sonuç bildirgesini ulusal yayın yapan gazetelerin köşe yazarlarına bir mektup eşliğinde gönderdi. Köşe yazarlarına gönderilen mektup ekli dosyadadır.