Özelleştirme sadece “kâr-zarar” hesabı değildir

 

Köprü ve Otoyollar özelleştirmesine tepki göstermekle bir kez daha haklı çıktık ama

Özelleştirme sadece "kâr-zarar" hesabı değildir 

Bir televizyon kanalında sohbet programına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘otoyol ve köprülerin özelleştirme ihalesinde çıkan rakamı beğenmediklerini ve tekrar masaya yatıracakları` mealinde bir açıklama yaptı. Başbakan Erdoğan bu açıklamasıyla, bizlerin haklılığını teyit etti.  

Tarafımızdan 24 Aralık 2012 tarihinde yapılan basın açıklamasında, köprü ve otoyolların özelleştirilmesine tepki gösterilmiş, kamunun zarara uğratıldığı ifade edilmişti. Açıklamada, özelleştirme bedeli, özelleştirilen yatırımın taşınmaz değeri ve işletme gelirleri göz önüne alındığında, kamusal bir değer olan köprü ve otoyolların yok pahasına elden çıkarıldığına dikkat çekilmişti.   

Yönetim Kurulumuz, 25 yıllığına ve 5,7 milyar liraya özelleştirilen köprü ve otoyolların, yıllık kârının yaklaşık 800 milyon lira olduğu, yeni gişe açmadan, araç sayısında herhangi bir artış olmadan yaklaşık yedi yılda özelleştirme bedelinin amorti edileceği gerçeğini kamuoyuyla paylaşmış, ayrıca özelleştirmelerin ekonomik-sosyal-insani sonuçlarına değinmişti. 

Anlaşılan o ki, Başbakan köprü ve otoyolların yok pahasına elden çıkarılmasına kamuoyunda açığa çıkan tepkiyi görmezden gelemedi. 

Ancak ifade edilmelidir ki, özelleştirme sadece bir "kar-zarar" hesabı değildir. Özelleştirme bir ekonomik-politik tercihtir ve odak noktasında kamunun yatırım ve hizmet sektöründen elini çekmesi, sosyal devlet uygulamalarından uzaklaşması yer almaktadır. Özelleştirme tartışmasının sınırları, ekonomiye olduğu kadar sosyal, siyasal, kültürel konulara kadar uzanmakta, kamusal kaynaklarla yaratılan değerlerin, kamunun, yani toplumun kazanımı olduğu gerçeği unutulmaktadır. 

Unutulmaması gereken önemli bir nokta da, özelleştirmelerin iş güvencesini yok ettiği, işsizlikle sonuçlandığıdır ki, Başbakan`ın açıklamasında, köprü ve otoyolların özelleştirilmesiyle 20 bine yakın çalışanın akıbetinin ne olacağı konusuna değinilmemiştir. 

Türkiye`nin önünde tek bir tercih bulunmaktadır: Özelleştirme tercihi terk edilmeli, kamu yatırımları verimli çalıştırılmalı, elde edilecek gelir, toplumsal refah için kullanılmalı, şimdiye kadar özelleştirilen kurumlar zaman kaybedilmeden yeniden kamuya kazandırılmalıdır.