Küresel Su Döngüsündeki Değişikliklerin Ülkemizdeki Etkilerine Hazırlıklı Olmalıyız!
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun, Dünya Su Günü nedeniyle 21 Mart 2025 tarihinde yaptığı açıklama.
Su, yaşamın sürdürülmesi için temel bir gereksinimdir. Dünyamız iklim değişikliği nedeniyle ısındıkça, buzulların normalden daha hızlı erimesi sonucu küresel su döngüsündeki değişimler tüm ekosistemi etkilemektedir. Taşkınların, kuraklığın şiddetlerindeki değişimler endişe verici boyutlara gelmiştir. Tarım, sanayi, enerji üretimi, içme ve kullanma suyu gibi birçok alanda suya olan ihtiyaç giderek artmaktadır. Ancak, su kaynaklarının sürdürülebilirliği giderek tehdit altına girmektedir. Tarım sektöründen sanayiye ve enerji üretimine kadar birçok alanda su kullanılmaktadır. İklim değişikliği, çevresel kirlilik, aşırı kullanım ve suyun ticarileştirilmesi gibi faktörler, su kaynaklarının azalmasına ve kirlenmesine yol açmaktadır.
Sürdürülebilir su kaynaklarının korunması, suyun gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılmasını ve ekosistemlerin dengesinin korunmasını sağlar. Bununla birlikte, su kaynaklarının sürdürülebilirliği, sadece çevresel faktörlerle değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik faktörlerle de ilişkilidir. Toplumsal eşitsizlikler, suyun adil ve eşit bir şekilde dağıtılmasını engelleyebilir ve sürdürülebilir su yönetimini zorlaştırabilir.
Suyun kamu denetiminde korunması için düzenleyici kurallar oluşturulmalı ve bu kuralların etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır.
Suya erişimi insanların temel gıda hakkıyla doğrudan ilişkilidir. Tarımsal üretim, suyun varlığına bağımlıdır ve su olmadan verimli bir tarım yapılamaz. Ancak, küresel iklim krizi, güvenilir su kaynaklarına erişimi ciddi şekilde tehdit etmektedir. Türkiye ve Ortadoğu gibi kuraklık riski yüksek bölgelerde bu tehdit daha da belirgin hale gelmektedir. Ülkemiz su sıkıntısı çeken ülkeler arasında yer almakta, beş ila on yıl arasında nüfus artışımızla doğru orantılı olarak “su kıtlığı” yaşayan ülkeler arasına gireceği öngörülmektedir.
Ayrıca, tarım ve iklim kriziyle mücadelede doğal müttefiklerimiz olan ormanlar ve bataklıklar gibi ekosistemlere de önem verilmelidir. Bu ekosistemler suyun temizlenmesine, yer altı suyunun yeniden doldurulmasına ve sel riskinin azaltılmasına katkı sağlarlar. Bu nedenle, bu ekosistemlerin korunması ve restore edilmesi, su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından hayati öneme sahiptir.
Bütün canlıların yaşamı ve doğanın varlığının koruması için ana unsurlardan biri olan suyun, Ülkemizde son yıllarda kamusal varlığının hiçe sayılıp, ticari bir metaya dönüştürülmesi hem coğrafyamızın hem de toplumumuzun geleceğini tehdit etmektedir. Geleceğin temel sorunlarının başında gelen su kullanımı ve varlığının piyasa ilişkilerine pervasızca teslim edilmesi son derece kaygı vericidir.
Aynı zamanda Ülkemizdeki maden arama ve işletme faaliyetleri su kaynaklarınızın kirlenmesine ve/veya yok olmasına neden olmaktadır. Maden faaliyetleri ile beraber; madenlerde kullanılan kimyasallar ve çeşitli işlemler sonucu oluşan atıklar, su kaynaklarını kirletebilir. Özellikle cıva, kurşun, arsenik gibi ağır metaller ve siyanür gibi zararlı kimyasalların suya karışması, su kirliliğine ve ekosistemlerde zararlı etkilere yol açabilir. Madencilik faaliyetleri, yer altı ve yer üstü su kaynaklarının kullanımını gerektirir. Bu durum yer altı su seviyelerinde düşüşe ve yer üstü su kaynaklarının azalmasına neden olabilir. Özellikle, madenlerin çevresindeki ormanlar, sulak alanlar ve su havzaları gibi ekosistemler, maden faaliyetlerinin doğrudan etkilerini hissedebilir. Bu etkiler, maden faaliyetlerinin sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi ve çevresel etkilerin en aza indirilmesi için dikkate alınmalıdır. Katı çevresel yönetmelikleri, etkili atık yönetimi sistemleri ve su kaynaklarının korunması için uygun restorasyon yöntemleri, madencilik sektöründe çevresel etkilerin azaltılmasına yardımcı olabilir.
Su kaynaklarını kontrolsüzce kullanan ve kirleten sanayi tesislerinin, su kaynaklarımıza verdiği zarar, bazı havzalarımızda geri dönüşü imkansız veya çok maliyetli boyutlara ulaşmıştır. Kaçak kullanım, aşırı kullanım, arıtılmadan deşarj gibi birçok yanlış ve denetimsiz uygulama, gelecekte vatandaşlarımızın temiz, sağlıklı içme-kullanma suyuna ulaşımını engelleyecektir. Kentsel ve endüstriyel atıksu arıtma tesislerinin yetersizliği ve çevre mevzuatlarının uygulanmasındaki eksiklikler, temiz su kaynaklarımızın hızla kirlenmesine yol açmaktadır. Gün geçtikçe vatandaşlarımız; “musluk” suyu yerine ticareti küresel firmaların yönetiminde olan “şişelenmiş” suya yönlendirilmektedir. Güvenilir, içilebilir, ucuz “musluk” suyunu vatandaşlarımıza sağlamak kamunun temel görevlerindendir. Suyun herkes için eşit şekilde erişilebilir olması ve aynı zamanda gelecek nesiller için korunması gerekmektedir.
Bilinmelidir ki; su, doğal bir varlıktır ve yaşamın sürdürülebilirliği için temel bir gerekliliktir. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler için vazgeçilmezdir ve doğanın dengesini sağlamak için korunmalıdır. Küresel su döngüsündeki değişikliklerin, su kaynaklarımız üzerindeki etkilerine hazırlıklı olmalıyız. Su doğal ve kamusal bir varlıktır. Su politikalarımız geleceğe yönelik acilen revize edilmeli, su piyasa ilişkilerine teslim edilmemelidir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu